Türkiye’ye Suriye üzerinden düzenlenen PKK saldırılarının artması ve örgüt lideri Abdullah Öcalan’a Suriye’nin sığınma hakkı vermesi nedeniyle iki ülke arasında gerilen ilişkiler üzerine 20 Ekim 1998 tarihinde Türkiye heyetine başkanlık eden Büyükelçi Uğur Ziyal ile Suriye heyetine başkanlık eden Siyasi Güvenlik Başkanı Adnan Bedir Hasan tarafından Adana’da bir mutabakat imzalanmış ve bu mutabakatın adına “Adana Mutabakatı” denilmiştir.
Bu mutabakat üzerine Suriye, Abdullah Öcalan’ı sınır dışı etmek mecburiyetinde kaldı. Öcalan gidecek yer bulamadı ve 1999’un Şubat’ında Kenya’nın başkenti Nairobi’de yakalanarak Türkiye’ye getirildi. 29 Haziran 1999’da Türk Ceza Kanununun 125. Maddesi doğrultusunda ölüm cezasına çarptırıldı. Ancak daha sonra kaldırılan ölüm cezası “müebbet hapis” cezasına çevrilerek İmralı’ya gönderildi.
Ermeni kökenli ve asıl adı Artin Agopyan olan Abdullah Öcalan, Kürtçe bilmemektedir. Kurduğu terör örgütü ile çocuk, büyük 50 bin vatandaşımızı katletmiştir. O nedenle terörist başına “Bebek katili” de denilmektedir.
3’üncü defa Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, ölünceye kadar Cumhurbaşkanı olmak için DEM Parti ile PKK adına müzakereler yürütmektedir. Bu müzakereler neticesinde PKK’nın kongresini toplayarak kendini feshettiği kamuoyuna açıklandı ve 11 Temmuz günü 30 kişi civarında bir grup terörist silahlarını yakarak bir şov gösterisi yaptı.
MHP Başkanı Devlet Bahçeli de bu şov nedeniyle (onun ifadesiyle) PKK’nın kurucu önderi, halk nazarında “bebek katili” Abdullah Öcalan’a bir teşekkür mesajı yayınladı.
Muhalefet partisi iken Bahçeli’nin Erdoğan’a, Erdoğan’ın Bahçeli’ye söylediği sözleri henüz unutmadık. Birbirlerine o kadar ağır konuşan iki patinin genel başkanı nasıl oldu da birlikte, aynı ittifakta yer aldılar?! Hayret etmemek mümkün değil! Üstelik kendileriyle birlikte Hizbullah’ın siyasi uzantıları Kürtçü HÜDAPAR’ı da aralarına alarak… Diğer küçük partileri saymıyorum.
2015-2019 yılları arasında başlatılan “Çözüm süreci” hedefe ulaşamadan bitti. Bu da bitecek. PKK’nın silah bırakması göstermelik bir senaryodur. 30 teröristin silahını yakmadan önce, PKK’ya hangi tavizler verildiğinin Türk kamuoyuna açıklanması gerekir. Seçildiği her seçimden sonra “Bu benim son seçimim” diyen Erdoğan’ın saltanat sevdası doyumsuzdur. Bir dahaki seçimde aday olamayacağını bildiği için yapılması düşünülen anayasa değişikliği nedeniyle DEM Partisi milletvekillerinin oylarına ihtiyacı vardır. DEM ve PKK şartsız oy verir mi? O nedenle Terör örgütüne hangi tavizleri verildiği açıklanmalıdır.
23 yıldır süren iktidarında özelleştirme adı altında kamunun satılmadık fabrikası kalmadı. Bir faydası oldu mu? İşte bugün yaşamakta olduğumuz sefalet ortada. Gerçek enflasyon yüzde yüzlerde, Dolar 40, EURO 47 lirayı aştı. Akaryakıt 50 liranın üzerine çıktı. Hala da zam geliyor. “Orada petrol bulduk, burada doğalgaz…” yalanlarına artık kimse inanmıyor. Pahalılık nedeniyle insanlarımız geçinemiyor. Kiralar aldı başını gitti. Mutlu azınlık dışında kimse ev ve araba sahibi olamıyor.
Yeniden ve ölünceye kadar Cumhurbaşkanlığı isteyen Erdoğan ve küçük ortağı Bahçeli’nin bu hezeyanlar uğruna ülkeyi ateşe atmaya hakları yoktur. Türk, uyanık olmak zorundadır. Suriyelisi, Afganlısı bize gelir ama bizim gidecek başka vatanımız yok!





