Proje tezgâhı nedir? Avrupalı veya Amerikalı istihbarat örgütleri, Türkiye’de belirli bir konuda derinlemesine araştırma yapmak istemektedir. Ancak bunu kendileri gelip yapsalar, güvenlik kuvvetlerinin dikkatini ve tepkisini çekecektir. Ayrıca, halkımız arasında bulunan birçok sağduyulu insan, bir yabancının sorduğu sorulardan hangi sonuçların çıkarılabileceğini değerlendirebilmektedir. Bir yabancının “bilimsel çalışma” gibi masum bir görüntü altında ülkemizde istihbarat çalışması yapması kolay değildir. Ayrıca, oldukça da pahalıdır.
Çözüm nedir? Çözüm, projelerdir. Avrupa Komisyonu, hangi konuda istihbarat toplanması gerekiyorsa, o konuda bir proje hazırlıyor ve ilgililerin dikkatine sunuyor. Projeyi alan kişi, altı ay veya 12 ay gibi sürelerle belirli bir aylık alıyor. Bu aylık, ülkemizdeki vergi sistemi içine sokulmadan, yani vergilendirilmeden ödeniyor. Ayrıca, bir yakınınızın “asistan” adı altında projeye yamanması ve ona da beş-on avro avanta sağlanması imkânı var. Proje, kırtasiye gibi bazı giderlerle de şişirilebiliyor.
Bir anda kendi maaşından daha yüksek bir “proje katkısını” alan kişilerin çoğu, bu ek gelire uyuşturucu gibi bağlanıyor. Arabası yoksa araba alıyor. Arabası varsa, arabasını yeniliyor. Cep telefonunu ve televizyonunu değiştiriyor. Tuvaletine bile televizyon taktırıyor. Her gün televizyonlarda reklâmı yapılan malları alıyor. Böylece çarka dâhil ediliyor. Yeni projeler alabilmek için de istenileni yapıyor. Alan memnun, satan memnun!
Bu tezgâha bir kez düşen birçok kişi, bu ek gelirden o kadar keyif alıyor ki, akan musluğun kapanmaması için üstlendiği projede en iyi hizmeti (en iyi ve güvenilir istihbaratı derlemeye çalışıyor) sunuyor. Ayrıca halkımızı, emperyalistlerin istedikleri biçimde yönlendirmeye çalışıyor. Zaten bu biçimde bir kez tezgâha dâhil oldu ve emperyalistlerin borazanı haline geldi mi, emperyalistlerin ve onların yardakçılarının denetimi altındaki bazı televizyon kanalları ve gazeteler, bu kişileri şişirmeye de başlıyor. Efendileri, uşaklık edene, iyi maaşın yanı sıra iyi bahşiş de veriyorlar.
Emperyalistlerin ödeme biçimi son derece zengindir. Bazılarına para veriliyor. Bazılarının kendilerine veya yakınlarına yurtdışında gezi ve hatta eğitim-araştırma bursu sağlanıyor. Bazıları küçük hediyelere teslim olurken, bazılarının hediyesi daha büyük oluyor. Yurtdışına geziye götürdüklerinin bir bölümünün özellikle kadın konusunda zaafı varsa, son derece gelişmiş kamera sistemleriyle bazı sahneler kaydediliyor ve gerektiği zaman kullanılıyor.
Vatanımıza yönelik saldırı bu kadar yoğunken, bazı okumuşların niçin sustuklarını, hatta susmanın ötesinde emperyalistlerin değirmenine niçin su taşıdıkları sorusunu ancak bu ilişkileri bilirseniz cevaplayabilirsiniz. Tabii ki her yurtdışına giden aktif veya pasif ajan olmaz. Tabii ki emperyalistlerden her proje alan ihanet içinde değildir, ajan değildir. Ama ülkemizde bu kadar hainin çıkmasında bu yurtdışı gezilerinin ve projelerin önemli bir etkisi vardır. İsrail’in istihbarat örgütü MOSSAD’ın bir sözü vardır. “Para verin; parayı alan bir gün nasıl olsa onun karşılığını ödeyeceğini bilerek parayı almıştır” derler.
Bugün yapılması gereken işlerden biri, Türkiye’de hangi kuruluşların ve kişilerin, herhangi bir yabancı devletten hangi ad altında olursa olsun nasıl bir menfaat temin ettiğinin belirlenmesidir. Bugün para alan yarın buyruk alır. Daha sonra da bu kuruluşların ve kişilerin ulusal çıkarlarımız konusunda izledikleri çizgiye bakmak gerekir. O zaman bazı davranışları anlamak daha kolay olacaktır.
Sadık KARAKAŞ







