Dr. Mehmet Öz’den Coronavirüs Yorumu…

0
147

Yaşamak için okuyun, Dr. Mehmet Öz’den çok önemli ‘Coronavirüs’ yorumu…

“Yıllardır doğru düzgün girmediğim facebook’a bu virüs yüzünden girip bir şeyler yazayım istedim. Çünkü neredeyse 15 Ocak’tan bu yana, yani 2 aydır bu hastalık üzerine bilimsel makaleler de dâhil çok fazla okuma yaptım. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Bu virüsten kaçış yok arkadaşlar. İstisnasız hepimiz yakalanacağız. Ama ne kadar geç yakalanırsak o kadar iyi, bunu en sonda açacağım. Aynen grip virüsünde olduğu gibi önümüzdeki yıllar, on yıllar boyunca bu virüsle yaşamayı öğreneceğiz. Emin olun bu kesin.

Şu an alınan karantina, tatil, izin v.b. önlemlerinin tamamı, virüsün yayılma hızını yavaşlatıp, sağlık sektörünün çökmemesini sağlamak üzere alınıyor. Çok hızlı yayılımda hastanelerin yoğun bakım üniteleri çıkmaza giriyor ve bilamecbur İtalya örneğinde olduğu gibi hangi hastanın yaşayacağına, hangisinin öleceğine karar verilmesi gereken berbat bir durum ortaya çıkıyor.

Virüs dediğimiz şeyler aslında öldürücü, şeytani birer düşman değiller. Onlar da aynen bizim gibi üzerinde konuşlandıkları alan sayesinde yaşayan canlılar. Zaten genelde hayvanlardan bize geçiyorlar ve evet, hayvanları genelde öldürmüyorlar. Çünkü kendileri de yaşamak için üzerinde yaşadıkları canlılara muhtaçlar. Yüzyıllardır hayvanlarla beraber yaşamaya alışmışlar.

E Peki, biz neden ölüyoruz? Çünkü birbirimizi tanımıyoruz. Virüs kendini hala hayvan vücudunda zannediyor. Yeni yerleştiği konağın şartlarını henüz bilmiyor. Belli bir süre geçtikten sonra hem bizler onlara bağışıklık kazanacağız hem de onlar kendi sonsuz yaşamları için mutasyona uğrayacaklar. Böylece beraber yaşamaya alışacağız.

Mesela aranızda herpes labialis adlı virüsü duyan oldu mu hiç? Duymadınız ama kendisi dünyanın en yaygın virüslerinden birisi ve bir kere vücudumuza girdikten sonra biz ölene kadar vücuttan atılamıyorlar. Peki, ne yapıyor bu virüs? Dudağınızda uçuk çıkarıyor. O kadar işte. Bizi öldürmüyor çünkü biz ölürsek kendisi de yaşayamıyor. Grip virüsü de hemen-hemen öyle. Öldürücülük oranı %0.1 civarı ve genelde zaten vücudunda kronik sorun olanları öldürüyor. Her sene ve her sene dünyada yarım milyar insan grip virüsüne yakalanıyor. Bu şekilde birlikte yaşamaya alıştığımız tonla virüs var.

Corona virüsler (sars, mers v.b.) ile de yaşamaya (tabii mers ile belki 1000 yıl sonra) alışacağız. Sadede gelirsem, dediğim gibi hepimiz bu virüse yakalanacağız. Hatta belki birçoğumuz yakalandı bile ama fark etmedi. Ve hatta hastalığı da atlattı. Vücudu virüsle yaşamaya çoktan alıştı ya da virüs o vücutta yaşayamadı ve başka konaklara geçti. Bu konuda en güzel örnek Diamond Princess gemisi. Gemideki 3700 kişinin 700’ünde test pozitif çıkmış. Ama bu 700 kişinin 350’si hastalığı hissetmemiş bile. Ve hala da çok sağlıklılar. Yatak döşek yatmıyorlar. Ki yaş ortalamaları da baya yüksek. Peki, neden böyle? Çünkü o 350 kişinin bağışıklık sistemi çok güçlü.

Yani bu hastalıkta en önemli şey bağışıklık sistemi! Aramızda bağışıklığı iyi olanlar, spor yapanlar, doğru besinleri alanlar, sigara içmeyenler vb. bu hastalığı belki hissetmeyecek bile. Belki hafif bir grip gibi atlatıp hayatlarına devam edecekler.

Ne yapmak gerekiyor? Öncelik vücut direnci… Spor ve hareket… Sonrası beslenme… Özellikle meyve sebzeler ile daha spesifik şeyler, mesela sarımsak, yoğurt, kefir, yeşil çay v.b. Sonrası ise besin takviyeleri. Özellikle C vitamini, çinko, beta glukanlar (1.3 ve 1.6) ve kara mürver ekstresi. Meyve sebzeler ve takviyeler eğer kendinize de dikkat ederseniz bu kışı atlatmanızı sağlayabilir. Çünkü bağışıklık sistemini çok dirençli hale getiriyorlar.

Dediğim gibi, bu virüsle yaşamaya alışın. Önümüzdeki yıllarda, hatta belki aylar ya da haftalarda mutasyona da uğrayacak, ya daha ölümcül olacak ki kendi de kaybeder, bu yüzden bunu düşük olasılık görüyorum ya da o da bizimle yaşamayı öğrenecek. Aşısı bulunsa bile mutasyona her uğradığında aşı işlevini kaybedecek. Grip aşıları da öyledir. Sizi sadece geçmiş senelerin grip virüslerinden korur. Yenilerinden değil. Yani tam koruma sağlamaz. Tam koruma her zaman için bağışıklık sisteminizdir.

Fakat dediğim gibi virüsün canlılığını devam ettirebilmesi için bulunduğu konağı öldürmemesi ve başka konaklara geçebilmesi gerekiyor. Bunun için de mecburen mutasyona uğramak zorunda. Mutasyon dediğimiz şey ise nesille alakalı ve virüsler çok hızlı üreyip öldükleri için bizlerde yıllar alan nesil değişimi onlarda saatler alabiliyor. Bu sayede çok hızlı mutasyon geçiriyorlar. Ve büyük bir olasılık süre geçtikçe virüs bulaştığı kişiyi öldürmeyecek şekilde mutasyon geçirecek. Yani bu virüsü ne kadar geç kaparsanız tehlikesi o kadar az olacak.

Evet, hepimize uğrayacak bu virüs ama ne kadar geç uğrarsa o denli şanslı olacağız. Bu yüzden olabildiğince evden çıkmamak, hijyene dikkat etmek, gerekli şekilde beslenmek, hareket etmek ve gerekli takviyeleri almak gerekiyor. Bunları yapanlar emin olun hepimizden uzun yaşayacak.

Özetle… 1-Kendinizi karantinaya alın. Virüs ile en geç temas edenlerden olmaya özen gösterin. 2-Kesinlikle evden dışarıya çıkmayın. Çıksanız dahi hijyenik kurallara dikkat edin. Çok dışarıda eğlenmeden evinize dönün. 3-65 yaş ve üstü çınarlarımız evden dışarıya kesinlikle çıkmasın. Her şey kısa sürede yoluna girerse zaten eskisi gibi gezip dinleneceksiniz. 4-Toplu kişilerin bulunduğu ortamlardan genç yaşlı fark etmez bulunulmayacak. Unutulmamalı virüs taşıyan bir kişi bir anda 600 kişiye virüs bulaştırabilir. 5-Günlük giyilen elbiseler evin bir noktasında çıkartılıp en az 60 cg derecede çamaşır makinesi ile yıkanıp havalandırılacak. 6- Ellerimiz sabun ila en az 20 sn yıkanacak ve aynı şekilde yüzümüzde öyle. 7-Ayakkabılar evin dışında çıkartılacak. 8-Bu günlerde naçar kalınmadıkça sağlık kuruluşlarına gidilmeyecek. 9-Güneşli havalarda evimiz veya kaldığımız yer bol-bol havalandırılacak.”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here