CHP Belediye Meclisi Aday Adayı
Emekli Öğretmen Yücel Demiray
Ahlak sözcüğü Arapçadan Türkçeye geçmiştir. Bununla birlikte ahlak, insanların birbirleriyle toplum içinde yaptıkları eylemleri ve davranışları düzenleyen ilkelerdir, yargılardır.
Toplum halinde yaşayan insanlar var olduklarından beri ahlak kuralları vardır. Bir insanın tek başına yaşaması ahlaki değer taşımaz. Ahlak birlikte, grup hayatının bulunduğu yerde başlar. İnsanın kişiliği yanında topluma katılma, değerlerini benimseme gibi görevi de vardır.
Ahlaklı olmak sosyal kaynaklıdır. İnsan bir değere sahipse, ona bunu veren yaşadığı toplumdur. Ahlaki davranıştan sorumlu olmak özgür davranıştan geçer. Özgür olmadan insan ne sorumlu ne de ahlaklı olabilir. Bu yüzden bebekler için, akıl sağlığı olmayanlar için, hayvanlar için ahlaki davranış söz konusu değildir. Ahlakın en temel normları toplumun belirlediği iyi ve kötü davranışlardır.
İyi ve kötü davranışlar toplumdan topluma değiştiği gibi; aynı toplumda da zamanla değişir.
Kısaca toplumun yap dediği davranışlar iyi, yapma dediği davranışlar kötüdür. Bu normları belirleyen otorite toplumdur.
Dinde otorite Allah’ın emrettiği kutsal kitapların yol gösterdiği emirlerdir. Din ilkel toplumlarda da var olan bir olgudur. İnsanlığın gelişimine paralel olarak gelişerek tek tanrılı dinlere ulaşmıştır. (Tek tanrıya inanmayan toplumlarda günümüzde vardır.) Dinde günah ve sevap vardır. Neyin günah neyin sevap olduğunu dinin emirlerinden öğreniriz. Bu emri veren otorite Allah’tır. Allah emirlerini peygamberler aracılığıyla kutsal kitap olarak göndermiştir. Toplumdaki davranışların dinsel mi, toplumsal mı olduğu ancak davranış emrini veren otoriteye bağlıdır. Eğer emri veren dinse gerisinde Allah’ın emirleri vardır, eğer toplum veriyorsa eylemin ardında ahlak vardır.
Ancak; birçok davranışı hem ahlak hem de din yasaklamaktadır. Örneğin; hırsızlık dini otoritede ve ahlaki otoritede kötü görünmektedir. Bu durum ahlak, din ve hukukun aynı kaynaktan geldiğini ispatlamaz. Bazı yasaklar üç otoriteyi de ilgilendirir. Fakat öyle emirler vardır ki din karışmaz, öyle davranışlar var ki sadece hukuk ya da ahlakı ilgilendirir. Örneğin; ibadet ediniz, oruç tutunuz! emri dine aittir. Bankadan borç para alan ancak dürüst olmasına rağmen ödeyemeyecek durumda olanın durumu, din ve ahlakı değil icra hukukunu ilgilendirir.
Sadece ahlakı ilgilendiren iyi ya da kötü davranışlarda vardır. Burada din ve hukuk susar. Arabada giderken yaşlılara yerimizi vermek, boğulan bir insanı vicdani olarak tehlikeyi göze alarak kurtarmak ahlakın emridir; din ve hukuku ilgilendirmez. Ancak din olayı sevapla destekler. Anlaşıldığı gibi dinle ahlakın alanları otoriteleri birbirinden ayrıdır.
Ancak din ile ahlak arasında bir sebeplik ilişkisi kuran çevrelerde vardır. Kısaca o çevrelere göre dini kurallara uymamak ahlakın çözülebileceğini ya da ahlak bozulursa dinin çözüleceği algısıdır. Bu kısmen doğru değildir. Öyle olsaydı kimi dindar geçinenlerin sapıklık yapmaması, Feto’nun, dindar geçinen Işid’in ahlaksızlık yapmaması gerekirdi. Kaldı ki; dini inancı olmayan erdemli davranış sergileyen insanlar da vardır.
Bir toplumda ahlakın çözülmesini dine bağlamak bir hatadır. Eğitimin yetersizliği, sosyal yapıdaki olumsuz değişimler, ekonomik sebepler ahlak kurallarını sarsar. Öte yandan dinin ahlaki davranışlara düzen vermede etkinliğini de unutmamak gerekir. Bundan ahlak güç kazanır. Toplumsal barış daha da anlamlı olur. Bazı sosyal katmanlarda din, hukuk ve ahlak çatıştırılır. Örneğin; doğuda aşiret geleneklerinde öç almak, küçük yaşta kız çocuklarını evlendirmek ahlaki davranış olarak kabul edilir. Oysa dinde adam öldürmek günah, hukukta suçtur. Bunu yapanlar dindar olsalar da dini ve hukuku göz önünde bulundurmazlar.
Din ile ahlakın alanları farklı olmasına karşın din toplum kuralları tarafından desteklenirse toplumsal huzur daha da anlam kazanır. Sonuç olarak ahlak kurallarını toplum korur, uymayanları dışlar, ayıplar hatta yalnız bırakır. Dinin yasaklarına uyulmazsa zararı kendisinedir; inançları gereğince günaha girerek Allah’a karşı sorumlu durumuna düşer. Ahlaksızlığın zararı ise toplumadır. Ayrı alanlar olmasına rağmen toplumun hem ulusal ahlaka hem de dine ihtiyacı vardır. Bunu karıştıran çevreler ülkeye, insanlara zarar vermektedir. Siyaset, ahlak ve din gibi sosyal bilimin konusudur. Bu nedenledir ki siyaset din ve ahlakla iç içedir. Siyaset bilimi ile ilgilenen kişilere siyasetçi denir. Siyaset bilimi demokrasinin yayılmasının bir ürünüdür ve demokrasinin olmadığı yönetimlerde özgür siyasetten söz edilemez.
Siyaset bilim olarak yönetim biçimleri, toplumsal sınıflar, siyasi yaşam, demokrasi ve din-devlet ilişkisini ele alır, yansız bir şekilde açıklar. Siyasetçi, siyasi amacını sözlü ya da yazılı olarak dillendirir, buna da politika denir. Demokrasinin gereği olarak politikacı ahlaklı, din karşısında seküler, devlet ve din karşısında tarafsız olmalı, bireyleri eşit vatandaş kabul etmeli, yasama ve yürütmeyi birbirinden ayırmalıdır. Bu nedenle ahlak ve din siyasetçinin temel vicdanıdır. Toplum içinde yaşayan siyasetçi politika yaparken halka hizmet etmeli, din ve ahlak karşısında dürüst olmalı, bilgili ve donanımlı olmanın ötesinde; yalan söylememeli, din ve mezhep ayrımı yaparak halkı ötekileştirmemelidir. Demokrasiye gönül veren, halkın iyi yönetilmesinden yana olan tüm politika yapanların ilk adımı ahlak ve laiklik olmalıdır. Demokrasinin temel ilkeleri Partimin de temel felsefesidir.







