Yeni Yıla Günler Kala

0
63

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yeni yıla günler kaldı ama kimsede bir heyecan yok. Çarşı pazar sakin, evlerde eskiden yaşadığımız hazırlıkların eseri kalmadı. Mili piyango bileti bile almadı birçok kişi çünkü geleceğe dair en ufak bir beklenti içinde değil artık. Her şey olduğundan kötü devam ediyor ve edecek gibi görünüyor. Üniversiteli işsizler ordusu bunalımda, ailelerine yük olmamak için ellerinden geleni yapıyorlar ama boşuna. İş yerleri kapanıyor ya da işçi çıkarıyor ya da ücretsiz süresiz bekletiyor. Her yer üniversite doldu ama oralardan çıkanlar boş…

Her şey zamlı; Ha “zam” demişken ekmek fiyatları nasıl hesaplanıyor bileniniz var mı? Geçenlerde bir somun ekmek aldım bir lira yirmi beş kuruş verdim yirmi beş kuruşu iade etti satıcı! “Bir lira” dedi. Bir diğer gün papatya ekmek aldım. Yine bir lira uzattım “yirmi beş kuruş daha” dedi. “Allah Allah ne oluyoruz?” dedim. “Her gün fiyatı mı değişiyor?” “Hayır, abla” dedi satıcı “somun ekmek bir lira papatya ve pide bir yirmi beş.” “Neden gramajlarımı değişik hamurları mı?” “Hayır” dedi “O zaman bu fark nereden geliyor?” “Valla bizde bilmiyoruz” dediler. Peki, bunun nedenini bilen var mı varsa lütfen açıklasın ama mantıklı olsun da aklımıza yatsın. Yani bendeniz sık-sık ekmek alan biri değilim. Ama  alanların bunu bilmeye hakkı var…

Ve insanlar silahlanıyor!!! Yani insan kendi ülkesinde, kendi memleketinde neden silah taşır kardeşim? Demek düşmanı var. Biz neden silah taşımıyoruz? Taşımayız çünkü düşmanımız yok, kimseyi düşman bellemiyoruz. Yani “Sen benden değilsin” deyip kimseyi öldürme hakkını yaratan bize vermemiş biz bu hakkı kimden nasıl alıyoruz? Kime dayanıyoruz da elimizi kan buluyoruz. Yani adamlar; sokak ortasında canlara kıyılabiliyorlar kaygısızca. Eğer onların bir kitabı ve bir inancı olsaydı hiçbir kitapta ve inançta suçsuz cana kıyılmayacağının kesin hükümleri olduğunu bilirlerdi, sarhoşluğun da hafifletici değil ikinci bir suç olduğunu.

Bendenizce silah taşımak yasaklanmalı kesinlikle. Dizilerde her yerde silah var. “abi indirelim mi?” sorusu gündelik soru oldu nerdeyse. Ceket altından silah göstermekte her kendini bir şey sananın marifeti ama keşke bilseler bu davranışlar aslında acizliğin ve korkaklığın kanıtı.

Bir Noel ağacına bile tahammül göstermiyor artık yine kendini bir şey sananlar. Oysa hoşunuza gitse de gitmese de “hepiniz kardeşsiniz” der kutsal kitap. Ama biz korkunç bir cehaletin geldiği noktalardayız. Geçmişten ders almadan…

Şairleri, ozanlar ölümle tehdit ediliyor. Herkesin gözü önünde… Daha Madımak olayı ve Kubilayların kanı kurumadan! Aslında dindar insanlarda kin olmaz, kin güden dindar değildir. Hatta hiçbir dinin mensubu değildir. Çünkü hiçbir din ve inanç bunu desteklemez. Hele hele haksız cana kıymayı; Keşke artık bu minnacık gerçeği görebilseler tabi bazıları bunu biliyor ve buna rağmen nefret ve kin tohumlarını bile bile serpiyor genç ve at gözlüğü takmış, kendinden başka herkesin yanlış olduğunu düşünenlerin yüreğine. O yüreklerde çimlenen tohumlar kin ve nefret fışkırıyor, kendinden olmayan her şeye. Ve o tohumu ekenler ellerini zevkle ovuşturuyorlar 21 yüzyılın ortalarında. Ve biz yeni bir yıla girmek için neden heyecanlı olalım ki? Neden yepyeni beklentilere girelim ki?

Ve sevgili okuyucularım her şeye rağmen umutsuz olmakta doğu bir şey değil. Ve biz hep tünelin sonundaki o ışığın peşindeyiz, nasılsa bir zaman gelecek ve o ışığa kavuşacağız.

Ve şimdilik sağlıkla ve sevgiyle kalalım ayrımsız, gayrımsız, her zaman, hep birlikte. Yase

& & & & &

Aşk ve Çılgınlık

Uzun zaman önce, dünya yaratılmadan ve insanlar dünyaya ayak basmadan önce, iyi huylar ve kötü huylar ne yapacaklarını bilemez vaziyette dolanıyorlarmış. Bir gün toplanmışlar ve her zamankinden daha sıkkın oturuyorlarken Saflık ortaya bir fikir atmış: “Neden saklambaç oynamıyoruz?” Ve hepsi bu fikri beğenmiş,ve hemen Çılgınlık bağırmış:”Ben ebe olmak istiyorum!!!”ve başka hiç kimse Çılgınlığı arayacak kadar çıldırmadığı için,Çılgınlık bir ağaca yaslanmış ve saymaya başlamış…1,2,3… Ve Çılgınlık saydıkça,iyi huylarla kötü huylar saklanacak yer aramışlar.Şevkat Ay’ın boynuzuna asılmış,İhanet çöp yığınının içine girmiş,Sevgi bulutların arasına kıvrılmış,Yalan bir taşın altına saklanacağını söylemiş ama yalan söylemiş çünkü gölün dibine saklanmış.Tutku dünyanın merkezine gitmiş,Para Hırsı bir çuvalın içine girerken çuvalı yırtmış…

Ve Çılgınlık saymaya devam etmiş,79,80,81,82,83…Aşkın dışında,bütün iyi ve kötü huylar o ana kadar zaten saklanmış.Aşk kararsız olduğu gibi,nereye saklanacağını da bilmiyormuş.Bu bizi şaşırtmamalı çünkü hepimiz Aşkı saklamanın ne kadar zor olduğunu biliriz.Ve Çılgınlık 95,96,97.. ye gelmiş ve 100 e vardığı an Aşk sıçrayıp güllerin arasına girmiş ve saklanmış.Ve Çılgınlık bağırmış “Sağım solum sobedir, geliyorum!” ve arkasına döndüğünde ilk önce Tembelliği görmüş,o ayaktaymış çünkü saklanacak enerjisi yokmuş.Sonra Şevkat’i ayın boynuzunda görmüş ve İhaneti çöplerin arasında,Sevgiyi bulutların arasında,Yalanı gölün dibinde ve Tutkuyu dünyanın merkezinde, hepsini birer birer bulmuş sadece biri hariç. Ve Çılgınlık umutsuzluğa kapılmış,en son saklı kişiyi bulamamış. Derken Haset, Aşkın bulunamamasından haset duyarak,Çılgınlığın kulağına fısıldamış:”Aşkı bulamıyorsun,o güllerin arasında..” Ve Çılgınlık çatal seklinde tahta bir sopa almış ve güllerin arasına çılgınca saplamış,ta ki yürek burkan bir haykırma onu durdurana kadar.Ve haykırıştan sonra Aşk elleriyle yüzünü kapayarak ortaya çıkmış,ve parmaklarının arasından iki sicim kan akıyormuş,gözlerinden.Çılgınlık Aşkı bulmak için heyecandan Aşkın gözlerini kör etmiş.”Ne yaptım ben?Ne yaptım ben?”diye bağırmış.”Seni kör ettim.Nasıl onarabilirim?”Ve Aşk cevap vermiş” Gözlerimi geri veremezsin ama benim kılavuzum olabilirsin” VE O GÜNDEN BERİ, ASKIN GÖZÜ KÖRDÜR VE ÇILGINLIK HER ZAMAN YANINDADIR!!!!

Günün Şiiri

Anlatsana

Gönül dostum anlatsana,

İlimizde Mevlana`yı.

Ulu zatın hoşgörüsü,

Yolumuzda Mevlanayı.

 

Kıymet verir her insana,

Ulvi görev düştü sana,

Çevir deyişik lisana,

Dilimizde Mevlana`yı.

 

Fethetti nice gönüller,

Ruzimahşedeki kullar,

Bülbül sedasında diller,

Gülümüzde Mevlana`yı.

 

EZGİNİ geldik gideriz,

Hakka borcumuz öderiz,

Hatırdadır yad ederiz,

Telimizde Mevlana`yı.

Mevlana Celaleddin Rumi

Bahar

Sevgili tutmuş yularımdan beni,

develer gibi habire çeker.

Esrik devesini böyle nereye götürür,

böyle hangi katara?

 

Hem canımı çiğnedi benim o,

hem bedenimi çiğnedi.

Gönlümü bağladı benim o,

kırdı şişemi.

 

Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem,

nereye götürür beni.

 

Sevgili takar beni oltasına,

atar karaya balık gibi.

Sevgili kurar gönlüme bir tuzak,

avcıdan yana çeker sürür beni.

 

Bakarım tabiat başlar büyük işine:

Bulutlar gelir uzaktan

katar katar, küme küme.

Bulutlar sular ovaları.

Bulutlar yürür dağlara doğru.

Uyanır açar gözlerini yeryüzü.

Gökler çalar davulunu.

Dalların gönlüne çeker gülün özü

en güzel kokusunu baharın.

Tohumun gönlü başlar vermeye tohum.

 

Ağaç durmadan söyler, döker içini.

Mevlana Celaleddin Rumi

Ağıt

Göz gamın ne olduğunu bilseydi,

gökyüzü bu ayrılığı çekseydi,

padişah bu acıyı duysaydı;

göz gece demez gündüz demez ağlardı,

gökler yıldızlara, güneşle, ayla

 

gece demez gündüz demez ağlardı.

padişah bakardı ününe,

tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,

gece demez gündüz demez ağlardı.

 

Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,

uçan kuş avlanacağını bilseydi,

gerdek gecesi bu özlemi görseydi;

gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,

uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,

gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.

 

Zaloğlu bu zülmü görseydi,

ecel bu çığlığı duysaydı,

cellâdın yüreği olsaydı;

Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,

ecel bakardı kendine ağlardı,

cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.

 

Kumru, başına geleceği duysaydı,

tabut, içine gireni bilseydi,

hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;

kumruselviden ayrılır ağlardı,

tabut omuzda giderken ağlardı

öküzler, beygirler, kediler ağlardı.

 

Ölüm acılarını gördü tatlı can,

koyuldu işte böyle ağlamaya.

Olanlar oldu, gitti dostum benim.

şu dünya bir altüst olsa, aülasa yeri var.

 

öylesine topraklar altında kalmışım.

Mevlana Celaleddin Rumi

Günün Sözü

Mevlana’nın yedi öğüdü
Cömertlik ve yardım etme konusunda akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here