Yazarımız Tümkaya ‘Zehra’ Adlı Kitabını Tanıttı

0
393

“Amacım Yüreklere Dokunabilmek”

Ayna Kültür ve Sanat Derneğinin bu haftaki konuğu, Gazetemiz Yazarı Yasemin İlmiye Tümkaya, yeni kitabı ‘Zehra’yı anlattı.

İskenderun’a bir borcu olduğunu düşünerek kitaba başladığını kaydeden Tümkaya; “Annem ve İskenderun yazı yazmam için en büyük etken” dedi.

Zehra kitabında 1946-1986 yılları arasındaki İskenderun’u anlattığını ifade eden Tümkaya; “Zehra sevdiğim birinden aldığım ve çevreyle, siyasetle, olaylarla, dinle beslediğim bir kitap. Çünkü burada hem din var, hem siyaset var, hem inancın tartışılması var, sorgulanması var, hem bütün dinlerin karışıklığından ortaya çıkan sorunlar var, ölümler var, cinayetler var. Kendisi küçük ama içi büyük, dolu bir kitap…

Zehra çok güçlü bir kız. Çok sıkıntı çekmesine rağmen amacına ulaşıyor. Bu aslında bizim kadınımızın kaderi. Kadınlarımız güçlü olmak zorundadır. Kadın tek başına bir amazon olarak kendi ayakları üzerinde durmayı becerebilmelidir” şeklinde konuştu.

Derneğe ilk kez geldiği zaman kendisinden İskenderun’un eski halinin anlatılmasının istendiğini ancak anlatamadığını söyleyen Tümkaya; “Ben o zaman düşünmüştüm acaba nasıldı eski hali İskenderun’un? Çünkü ben unutmuştum. Ama bu benim aklımda hep kaldı ve ben İskenderun’un eski halini yazmak için Zehra’yı yazdım. Zehra orada yalnızca bir figür… Tamam kitabın kahramanı o ama kitabın oluşması Zehra’yı yarattı. ‘Zehra’ kitabım toplama bir bilgisayar gibi. Araçları toplarsınız bir araya koyarsınız bir bilgisayar oluşur ya Zehra da böyle oluştu.

İskenderun’dan, geçmişten bir konu aldım, bir ailenin bir kızını aldım, bir yaşam tarzını aldım, öbür taraftan bir toplumsal olayı aldım. Ve ortaya toplumsal, psikolojik, sosyolojik bir kitap çıktı. Severek yazdım ama kendimi yazmadım. Bir aile kızını aldım onu işledim. Bu gerçek yaşanmışlıklardan alınmıştır ama bir tek ailenin, bir tek Zehra’nın öyküsü değil. Zehra’nın karakterine, yapısına hep dışarıdan beslemelerle bu hale geldi. Kitabın başı, sonu beslemelerle oluşturuldu. Bir kişiye ya da bir aileye ait değil ama bir döneme tamamen aittir. O dönemin içini anlatıyor. 1946 yılından 1986 yılına kadar olan süreyi kapsıyor. Zehra’nın doğumu ile başlıyoruz, Yarıkkaya Fırtınası ile devam ediyor… İskenderun’daki Karaağaç’taki toplumsal olayları anlatıyor.

Zehra İskenderunludur daha sonra Karaağaca gitmek zorunda kalıyor. İskenderun’daki yaşantısı ile Karaağaçtaki yaşantısı karşılaştırılıyor. İskenderun’da deniz kenarında iki katlı bir konakta yaşıyordu, Karaağaca gidiyor bir bahçe evinde yaşıyor. Konaktaki hayalleri Karaağaçtaki hayalleri ile örtüşmüyor ama kendi idealleri ile ölçüşüyor. O her zaman bir misyoner olmak istemiştir, yani karşılıksız dağlara, taşlara çıkmak, insanlara bir şeyler vermek, bir şeyler öğretmek çok istemesine rağmen kendisi okuyamadı. O zamanlarda kızlar biraz büyüyünce okuldan alınıyordu. 3-4 kültür bir arada kitapta. Hatay bildiğiniz gibi çok kültürlü bir memlekettir.

Mezhepler, dinler hepsi karışık yaşanır ancak burada insanlar o kadar birbirlerine yakın olmalarına rağmen görünüşte hepimiz çok iyiyiz demelerine rağmen konu bir evlilik olayına gelince herkes gardını alıyor. Zehra’da yaşanmış bir olaydan çıkılıyor. Zehra’nın kendi adına öyle bir şey yok ama yaşanmış bir olayı alıp onun hayatına ekledim. Toplama bilgisayar dediğim bu şekilde oluyor. Karaağaca gitmesi de kendisinin hayatı değil başka bir hayatı oraya taşıdım. Yazar olmak böyle bir şey oradan buradan alıp, sokaktan alıp, gördüğünü alıp, kafanda harmanlayıp ondan sonra bir yere oturtmak… İşte Zehra kitabının serüveni bu.

Ben aslında kitaplarımı ilk olarak Arkası Yarın diye yazarım. Çünkü biz gazetelerin Arkası Yarın’larıyla da büyüdük. Arkası Yarın olarak yazıyordum sonra toparlayıp bir araya getiriyorum ama artık kitaplarımı kıskanıyorum gazeteye vermiyorum.

Hepimiz İskenderunluyuz. Hepimizin yaşanmışlıkları var. Bu yaşanmışlıkların hemen hepsi bu çevrede oturanlara çok yakın. Herkes kitapta kendinden bir şey bulacak. Bunu okuyan iki üç arkadaşım; ‘Sanki bir film izliyor gibiydik, okurken her şey gözümün önünde canlandı ve bu bizim için çok iyi oldu, kendimizden bir şeyler bulduk’ şeklinde yorum yaptılar. Yüreğe dokunabiliyorsam ne mutlu bana. Önemli olan yüreğe dokunabilmek. İnşallah Zehra’yla hepinizin yüreğine dokunuruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Kısa bir konuşma yapan Yayınevi sahibi Aşir Alkaç ise; “Hatay’da 350’ye yakın amatör ve profesyonel yazarımız ve şairimiz var. Bunların hepsi birbirinden farklı değerler. Herkes kendi kabuğunda, birilerinin onların elinden tutması, beraber yürümesi gerekiyordu. Hatay’ı edebiyat, kültür ve sanat alanında hak ettiği yere ulaştırmanız şarttı. Bunun için yola çıktık. Bizle beraber kimler yürürse onlarla beraber bu kutlu yola çıkmış olduk. Kitabımız şu anda Emek Kitap dağıtıma verildi, 7-8 internet sitesi üzerinden satışa sunuldu. Öte yandan şu anda 5 kitabımız hazır ve 20’e yakın çok kitabımız var hazırlanan” diye konuştu.

Yazar Yasemin Tümkaya konuşma sonrasında, okuyucuları için kitaplarına imzaladı. (Haber: Helga TERBİYELİ)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here