Yaşayarak Öğreneceğiz

0
81

Halkımızın bazı özelliklerini kavrayamamışsanız, sık-sık hayal kırıklıkları yaşayabilirsiniz. Yaşananları önyargısız bir biçimde anlamaya çalışmak, yargılamaktan ve suçlamaktan çok daha doğrudur ama aynı zamanda çok daha zordur. Eğer dünyaya gönlünüzden geçenin gerçek olduğunu sanarak bakıyorsanız, çok sık tekrarladığımız “somut şartların somut tahlilini yapma” yöntemini kenara atmışsınız demektir.

Kitleler, yani milyonlarca sıradan insanımız, kısa vadeli çıkarlarını son derece iyi bilen, feleğin çemberinden geçmiş, görmüş geçirmiş, son derece ihtiyatlı, risk almaktan özenle kaçınan, asgari bedel ödeyerek azami yararı sağlamada ve adam kullanmada son derece becerikli zeki kişilerdir. Kapitalist düzende geçim kaygısı insanı kaçınılmaz olarak böyle yapar. Eğer bağımsız ve demokratik bir Türkiye, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurmak istiyorsanız, bu yetenekli insanların, Allah’tan başka görmedikleri hiçbir şeye inanmadıklarını, son derece gerçekçi olduklarını anlayıp, onların ne zaman sizin programınızı kabul edeceğinin bilimsel analizini yapmak durumundasınız. Yoksa moraliniz bozulur.

Sıradan insanlardan oluşan kitleler ancak ve ancak yaşayarak öğrenir. Gelişmeleri yaşamadan önce sezen ve öğrenen insanlar, kitle içinde ancak küçük bir azınlık oluşturur. Onların laflarının dinlenmesi ve dikkate alınması da, ancak kitlelerin uyarıları somut olarak yaşamalarından sonradır.

1946 sonrasındaki dönemde emperyalizme karşı mücadeleyi büyük ölçüde sosyalistler verdi. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama emperyalizmle mücadele geleneğine 1946 sonrasında ağırlıklı olarak sosyalistlerin sahip çıktığını inkar edemezsiniz. Kemalist Devrim köklerinden gelen CHP’nin 1946 yılından itibaren Atlantik sistemine nasıl savrulduğunu hatırlayın. Kanlı Pazar günü bazı grupların Amerikan gemilerine dönüp nasıl namaz kıldıklarını hatırlayın. Özellikle 1965 sonrasında anti-emperyalist mücadeleyi sürdüren bilimsel sosyalistlerin ne tür baskılara maruz kaldıklarını hatırlayın.

Peki, nasıl oldu da bugün dünyada Amerikan karşıtlığının en yaygın olduğu ülkelerin başında geliyoruz? Çok başarılı propaganda çalışmaları mı yaptık? Milleti konuşarak ikna mı ettik?

Tabii ki yapılan çalışmaların önemi büyüktü ve katkısı oldu. Ancak kitlelerin, milyonlarca sıradan insanın tavrını değiştiren, 1991 sonrasında ve özellikle son yıllarda yaşananlardı.

Fethullahçı casusluk örgütüyle on yıllardır mücadele ediyoruz. Kitleleri ikna edebildik mi? Hayır. Bu hainler, kitlelerin gözünde “alnı secdeye değen” müminlerdi. Bugün FETÖ’cülük en büyük suç. Nasıl oldu? Öncesi de var ama 15 Temmuz 2016’daki ayaklanma girişimi ve katliamlar kitleleri eğitti.

Sorunlar arttıkça kitleler kendilerine sunulan seçenekleri inceler. Kâr-zarar hesabı yapar. Kendisinden istenen bedel ne, ona ne vaat ediliyor? Önce en az bedelle en fazla yararı elde edeceğine inandığı programlara ve örgütlere yönelir. Bunları sınar. Daha sonra bu seçeneği eler. Biraz daha yüksek bedelli seçeneğe yönelir.

Bugün Türkiye’yi bağımsızlığa, ekonomik büyümeye ve kalkınmaya, huzura, refaha, kardeşliğe götürecek program, Kemalist Devrim programıdır. Bu programı Vatan Partisi savunmaktadır. Diğer düzen partilerinden öncelikli olarak bu programıyla ve kadrolarıyla farklıdır. Vatan Partisi, mevcut sömürü düzeninin bir parçası değildir; bu sömürü düzenini temelden değiştirmeyi, Kemalist Devrimi daha da geliştirerek korumayı amaçlamaktadır. Bu zor iş, büyük özveri istemektedir. Halkımız, diğer seçenekleri yaşayıp tüketecek ve Vatan Partisi’nin programına ve kadrolarına güvenmeyi, yaşayarak öğrenecektir. O günlere bugünden hazırlanmak zorundayız.

Sadık KARAKAŞ

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here