Yakın Siyasi Geleceğe Bakış

0
89

Şaibeli, mühürsüz 16 Nisan referandumu sonrası, kişisel ve kurumsal başvurular, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapıldı ve yapılacak. Burada hukuki süreç işlerken diğer yanda neler oluyor ya da önümüzdeki aylar ve günlerde neler gelişecek özetle onlara bakmaya çalışalım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partili Cumhurbaşkanlığına geçiş için ilk adımı, Ak Parti’ye yeniden giriş yapması yani üye olması ile gerçekleşti. Yapılan törende durumdan rahatsızlık duyan pek çok partilinin, milletvekilinin yüz ifadesi kameralara net bir biçimde yansıdı. Salonda mutlu olanlar azınlıkta, mutsuzlar ise çoğunluktaydı.

*CHP, Deniz Baykal Eliyle Karıştırılmaya Çalışılıyor

16 Nisan referandum çalışmalarında ön plana çıkmayan ve başarılı bir performans sergileyen CHP, Deniz Baykal’ın sürpriz ve birbiriyle çelişen açıklamalarıyla kendi derdine düşürülmeye çalışılıyor. Baykal, şahsına ait kaset skandalını bildiği halde “2019 yılında ben de Cumhurbaşkanı adayı olabilirim” mesajını örtülü olarak verirken diğer yandan Abdullah Gül’ün yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini ve şansının da yüksek olduğunu ima ediyor. Deniz Baykal çelişkili açıklamalarına ve parti içi muhalefeti harekete geçirecek su değirmenine ilk suyu boşaltıp, olağanüstü kurultayla CHP’ye yeni bir genel başkan seçilmesi yolunu açmaya çalışıyor. Daha açık bir ifadeyle, aylar önce MHP nasıl karıştırıldıysa bu kez CHP, Deniz Baykal aracılığıyla karıştırılmak isteniyor. Olağanüstü kurultayla kendi derdine düşecek bir CHP’nin 2019 Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarısız olması hesaplanıyor.

*Meseleyi Parti Tercihi Haline Getirmek

16 Nisan referandumunda “Bu mesele Ak Parti, CHP ya da Erdoğan meselesi değil, ülke ve rejim meselesi” şeklinde yaklaşımlar sağduyulu seçmende olumlu etki yarattı. Bazı Ak Partililer bile bu nedenle “Hayır” tercihinden yana oldular. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kez partili Cumhurbaşkanı olarak seçime girip, meseleyi CHP, Ak Parti tercihi ya da sadece Erdoğan sevgisi tercihi haline getirmeyi hedefledi. Ve tüm çalışmalarını iki yıl boyunca bu doğrultuda sürdürme gayretinde olacak.

*MHP ve Rölanti Siyaset Altı

MHP halen karışık! Devlet Bahçeli ve Genel Merkez üst düzey yöneticileri parti içi muhalefetin hedefinden inmiş değil. MHP milletvekilleri, belediye başkanları, il ve ilçe yöneticileri ise genel merkez yanlısıymış gibi görünürken diğer yandan da muhalif hareketin her bir adımı dikkatle takip edip, güçlüden yana tavır koymanın arayışı içindeler. Bu haldeki bir zihniyet yeterince siyaset yapamadığı için MHP eski gücünden uzak bir siyaset anlayışıyla, yavaşlatılmış siyasetin altında bir siyasetle yoluna devam etmeye çalışacaktır.

*Yeni Siyasi Partiler Kurulacak Gibi Görünüyor

MHP’den aylar öncesinden başlayan kargaşa, CHP’de başlamak üzeredir. Ak Parti’nin de parti içi sessiz bir muhalefeti vardır. Tek adam siteminin Ak Parti’de eskisinden çok daha belirgin hissedilmesinin yarattığı sıkıntı giderek büyümektedir. Her üç partideki sıkıntı ve güncel siyasete uygun siyasi parti gerekliliği arayışıyla, benim şahsi fikri 2019 öncesi en az üç siyasi partinin kurulacağıdır. Bu partiler kurulur ve tabela partisi olur ya da bunlardan en az biri hiç umulmadık bir biçimde az zamanda çok iş yapıp, siyaseten çok önemli sürprizler yapabilirler.

*FETÖ ve Siyasi Ayağı

Belki bugün belki yarın belki de yarından da yakın bir zamanda başlayacak FETÖ’nün siyasi ayağı için başlayacak kapsamlı operasyonlarda, Ak Parti dâhil bazı milletvekillerinin, belediye başkanlarının, il ve ilçe başkanlarının FETÖ üyeliği iddiasıyla tutuklandıklarını görebileceğiz. Bunların ne kadarı suçludur ne kadarı masumdur hukuk işlerse zaman gösterecektir. Ancak bunların yarattığı siyasi küskünlükler, dalgalanmalar, kızgınlıklar ve elbette sevinçler, Türkiye siyasetinin yeniden dizayn edilmesine yardımcı olacaktır. 2019 hesapları yapanların belki de evdeki hesaplarının tutmamasına neden olabilecektir.

*”Ver Mehteri” Anlayışı

Önümüzde çok sıkıntılı geçecek iki yıl bulunmakta. Gelecek 24 ayda hiçbir parti, hiçbir lider rahat olamayacak, beraberinde ülke sorunlarına ciddi zaman harcanamayacaklardır. Önümüzdeki iki yılın ana gündemi yine Cumhurbaşkanlığı seçimi olacaktır. Terörle mücadele, bıçak sırtındaki ekonomi ciddi baş ağrılarımızdır. Yüzlerce atölye tipi işletme kepenk kapatmıştır. Fabrika gibi fabrikalar zordadır ve işten çıkarmalar başlamıştır. Asıl korkulan devasa fabrikaların şalter indirmesidir. Yanlış dış politika yüzünden ve “Ver mehteri” anlayışından Ruslardan sonra, Almanya’dan, Hollanda’dan, Danimarka’dan ve turist gelmez olmuştur. Turizmin başkenti Antalya ve tüm turizmciler oldukça zorlu günler geçirmektedir.

*Kavga ve Posta Atma Bakanlığı Kuralım!

Ülke olarak, önümüze gelen her ülke ile kavga edeceksek ne lüzum var Dışişleri Bakanlığı’na? Kavga ve ona buna Posta Atma Bakanlığı kuralım olsun bitsin bu iş! Turizmle, ithalatla, ihracatla işi olmayan tuzu kuru kardeşlerimiz Avrupalının yedi ceddine sövebilir ama Avrupa’dan, dış ticaretten, yaş sebze ve meyveden, turizmden ekmek yiyenler ve ülkeye ekonomik katkı sunanlar, diplomasi, uzlaşı ve dostluk istiyorlar. Hemen her ülkenin başardığı ülkeler arası diplomasiyi arzu ediyorlar. Bankada kuzu gibi dövizi yatanlar, işi tık-tık olanlar, perişan durumdaki sektörlerden ve işten çıkartılan sektör elemanlarının dramlarından anlamazlar.

*Millet Bilinci Daha Üst Perdeden Ortaya Konacaktır

2019’a doğru yol alırken, psikolojik üstünlük, millet ruhunu ortaya koyan seçmendedir. Seçmen, şaibeli seçim sonrası bu kez millet olma bilincini daha üst perdeden ortaya koyacaktır. “Hayır” tercihi yapanlar, siyasi parti adaylarından ziyade partiler üstü bir Cumhurbaşkanı adayıyla seçime girecektir. Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin bazıları o tarihe kadar kuvvetle muhtemel değişecektir. Seçim Kanunu’na da mühür konusunda daha kesin ve bağlayıcı hükümler konacaktır. Daha önemlisi kamuoyu baskısı artacak ve YSK, 16 Nisan benzeri bariz hatalardan uzak durmak durumunda kalacaktır.

*2019 Seçimi Hiçbir Aday İçin Çantada Keklik Değildir

Önümüzdeki iki yılda özgürlükler daha da kısıtlanır, OHAL 2019 yılına dayandırılırsa bu Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ı daha da zora sokacaktır. 2019 hiçbir siyasi kurum ya da kişi için çantada keklik değildir. Az hata yapan, kendini iyi anlatan ipi göğüsleyecektir. Parti tercihi değil kişiye veya lidere hayranlık anlayışıyla değil sadece millet ruhuyla hareket eden anlayış ön plana çıkmalıdır. İşaret ettiğim anlayış büyük ölçüde baskın çıkarsa, uzlaşı almış Cumhurbaşkanı adayı, şayet Cumhurbaşkanı seçilirse elbette hemen gerekli düzenlemelerle çoğulcu parlamenter sisteme geçilecek, TBMM eskisi gibi egemenliğin icra edildiği yüce bir kurum olarak işlevini sürdürecek, güçlü Başbakan, sembolik yetkili Cumhurbaşkanı ve yasama, yürütme ve yargı kuvvetler ayrılığı ilkesi, bir birini denetler biçimiyle yeniden tesis edilebilecektir.

*Kabine Revizyonu ve Önümüzdeki İki Yılın Anahtarı

Son olarak kabine revizyonuna değinmek isterim. Kapsamlı bir kabine revizyonu olacak gibi görünüyor. Olası kabine yenileme işlemi parti içi dengeleri önemli ölçüde bozacak mevcut durumda bazı istifalar ve yeni parti kuruluşlarını hızlandıracaktır. Elbette “Bu trenden inen bir daha binemez” söylemleri, çeşitli örtülü tehditler be korku dağları yeni siyasi partilerin kurulmasına engel olabilecektir ama gücünü milletin kendisinden alan hiçbir siyasi parti hiçbir şeyden korkmadan yoluna devam edecektir.

Yeni siyasi partilere, onun yönetici ve liderlerine yapılabilecek her tür baskı direk 2019 Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ın hanesine eksi ve puan ve seçilmeme riski olarak kaydedilecektir. Dolayısıyla bazı hallerde korku dağları yerine ılıman iklimler istemeden de olsa verilebilecektir. Önümüzdeki iki yılın anahtarı tek kelime ile millettir. A’dan Z’ye herkes bu Yüce Milletle iyi geçinmelidir… Milletle inatlaşan, millete baskı yapan kaybeden olacaktır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here