Ölüm Hep Aklımızda Olmalı!

0
231

Değerli okurlarım, öyle bir çıkmazdayız ki, nereye sapacağınızdan fazla emin değilsiniz. Dostlarınızla sohbette, güncel bir konuyu irdelemekte, günlük yaşantımıza adapte olmakta öylesine zorlanıyoruz ki, sormayan gitsin. Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmayı, kısa süre içinde terk-i dünya edeceğimizi düşünerek, insanlarla olan diyalogumuzda hataya düşmesek ya da az yanlış yapsak, ölümü de aklımızdan çıkarmadan “Gözümüzü ancak toprak doyurur” diyebilme yürekliliğini gösterebilsek nasıl olur dersiniz?

Var oluşumuzun nedenleri var da yok oluşumuzun nedenleri yok mu? Tabi ki vardır. Ömrümüz 0-100 rakamları arasında bir yerde. Bunu hem biliyoruz, hem yazıyoruz ve hem de inanıyoruz ya, inanmak işimize gelmiyor. Ölümü düşünmediğimiz zaman, onunla ilgili kaygılarımızdan uzaklaşıyor muyuz?

Dertleri bağrımıza basıp, fırtınalar karşısında dimdik durabilsek bile, kahkaha atmanın sonu gözyaşları sonlanacağını idrak ettiğimizde hayat daha çekilir hale gelir ve daha da güzelleşir. Hem yalancı ve hem de ölümlü bir dünyada yaşadığımızın bilincindeyiz. Yani topraktan yaratıldık ve tekrar kara toprağa döneceğiz. Ne yaparsak yapalım yanımıza kar kalır düşüncesi tamamen yanlıştır.

Kısa süre önce, Türk Ulusu olarak büyük bir badire atlattık, bunun bilincindeyiz. Suçlular göz önünde dururken, genel olarak masum insanların istikballeriyle oynanması insanlık adına büyük bir suçtur. Ancak, Cenabı Allah af tanrısıdır ve sabrı geniştir. Necip milletimiz de unutkandır ne hikmetse. Nohutla kömürle bir anda her şeyi unuturuz.

Kandık, Kandırıldık!” diyenler, bu şekilde masum olduklarını iddia edenler için “Anıt Mezar” bile yapılsa, tarih daima doğruları yazacaktır. Bu gerçeği unutmayalım. Ölüm gerçeğini göz ardı edenler, ne yaparsak kardır diyenler, binlerce ocakta feryatların yükselmesine neden olanlar… Acaba diyorum, yüce Yaradan bunları affeder mi? Ben bilemedim, “Sanık Sizin!”

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Duaların Desturu!

Değerli okurlarım, hangi âlemde olursa olsun, ister Müslüman, ister Hıristiyan olsun, isterse dinsiz birileri olsun. Kim olursa olsun. Yeter ki insan olsun. Dua etmek için Allah’a yönelmek yeter. Allah’a yönelip dua etmek için, temiz, samimi, hüsnü kalp gerekmektedir. Dua ederken kalp gözleri Allah’tan başka kimseyi görmez.

Dua ederken, kişinin duyguları tüm duygulardan farklı olmalı. Kendini toparlamalı, ürpermeli. O anda da Yüce Yaradan’ın huzurunda olduğunu unutmamalı. Yani, daha açık bir ifadeyle söylememiz gerekirse; evde çocuklarınıza, lokantalarda ki garsonlara “Banan bir porsiyon daha pilav getirir misin?” demekten farklı olmalıdır.

Dualarımıza, korku, hüzün, sevinç, heyecan, gözyaşı… Hepsi bir anda yaşanmalıdır. Tesadüfen cebinize giren akrebin varlığını hissettiğinizde duyduğunuz korkuyu köpeğinizi götürmek üzere evinize kadar gelen zabıtaları gördüğünüzde yaşadığınız hüznü, deryalarda rotasını yitirmiş gemi personelinin martıları uçuşurken gördüğü andaki umut ve sevinci yaşamalıyız. Dua ederken bunlar yaşanmalıdır. İster Müslüman, ister Hıristiyan, isterse dinsiz olsun. Yeter ki insan olsun.

ocal-sanat25

Dua etmek; birçok şeye sahip olan yüzlerce köyün ağasından aç perişan bir fukaranın bir şeyler talep etmesi gibidir. Bu örnek uydu mu bilmiyorum ama acaba hiç düşündünüz mü? Aldığımız her nefesi Yaradan’dan borç alıp başkasına veriyoruz. Ve her kalp atışını! Ve Her ışığı, her korkuyu! Her tadı, her duyguyu ve her anı!

Yaşadığımız için bize lütfedilmiştir bu nefes ama Yaradan’a dua etmek için verilmiştir muhtemelen, bundan emin miyiz acaba? Peki, bir ömür kaç nefese tekabül ediyor, bunu hiç düşündük mü? Acaba diyorum, bu konu da bir fikrimiz var mı? Kesin olarak bilemeyiz, bu işin ortalaması olamaz. Adet-i İlahi demek, İlahi olanın; vermekteki, yapmaktaki, yaratmaktaki tercih şekli demektir. Daha derinlere inmek haddimiz değildir. Bizler, hüsnü kalple yarattığımız dualarımızla, ancak bir şeyler talep edebiliriz.

Neden dünyanın büyük bir bölümü sularla kaplıdır? Hadi bilin bakalım. Otobüs durağında tren ya da vapur beklenmez. Balıklar suda yaşar, toprağı eşerek balık bulmaya çalışırsa, balık yiyemezsin. Her otobüsün istikameti aynı değildir, onun için bilet alıp bir bilene soracaksın. Bineceğin otobüs, bekleyeceğin mahal, yani dua ederken sebebin doğru ve mahzun olmalı.

Duaların doğruluğunu, samimiyetini ve onun kıvamını gözyaşları verir. Tevekkül ise, buluştuğun her sonucu gördüğün an “Sana şükürler olsun, kavuşmak istediğim, aradığım işte buydu” diyebilmektir. Dua ederken samimi ve dürüst olmalıyız. Aksi halde tersi olabilir…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Her Şey Değişiyor!

Hiç bir şey kendisiyle özdeş kalmaz. Her şey değişir ve gelip geçer. Farklı varlıklar ve biçimler birbiri ardınca ortaya çıkar ve kaybolur. Yaşamdan, ölüm, ölümden yaşam doğar. Tıpkı iyinin kötü, başlangıcın bitiş, yaşlılığın gençlik olduğu gibi, her şey bu hareket içinde kendi zıddına dönüşür ve yok olur. Değişim ve hareket; temel varlığın bir formu değil, kendisidir.

Eğer bilginin algıya dayandığını varsayarsak; algıların kişiden kişiye değişmesi nedeniyle nesnel bilgilere ulaşamayacağımızı görürüz. Sonuç olarak herkesin üzerinde uzlaşacağı doğrulardan söz edilemez ve tüm bilinenler kişisel sanılardan ibarettir. Bunları söyledikten sonra, Tanrı’nın insanları neden özel olarak yarattığı gerçeği de anlaşılmış oluyor. Sizce olmuyor mu?

Günün Sözü

Büyük Uluslarda İdeallerde Büyüktür

Öcal’dan İnciler

Eğer Faniysen, Ölümü Tadacaksın!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here