Mutlu Sağlıklı Barış Dolu Noeller

0
114

Günaydın sevgili okuyucularım. Ve zaman su gibi akıp gidiyor. Bizler de bir içinde, bir dışında, bir diri, bir ölü olarak yaşayıp gidiyoruz. Ya da yuvarlanıyoruz?

Zamanın neresindeyiz? Gerisinde mi, ilerisinde mi? zamanı yakalamak diye bir şey var mı?  Yoksa zaman göreceli bir şey mi?

Belki öyle, belki böyle ama şu kesin; zamanın içinde ya da dışında bir ölü  (uyku hali)  bir diri olarak yaşasak ta günler aylar yıllar geçiyor. Bazımızdan habersiz bazımızdan da yara-bere yıkık-dökük olarak haberli. Yıkık dökük olmakta göreceli mi acaba? Zaman gibi? Bilmiyorum?

Ama zaman şimdi sükûnet zamanı diyeceğim ama bendeniz sükûnetten bihaberim depresyon zamanı diyeceğim. “Neye göre kime göre “diyeceksiniz. Depresyonun zamanı olur mu canım? Onu da bilmiyorum ama depresyondayım işte nedeni ne olursa olsun. Bendenizin yerinde başkası olsa yani yazan çizen bozan dağıtan kızan sorgulayan birinin yanına depresyon hiç uğramazdı zahir?’ diye düşünürdüm.

Yani daha kitaplarımı tanıtmadım, çocuk kitabım çıktı, aylarca gece-gündüz resimlemek için çalıştık ancak bizde tık yok! Ne bir heyecan ne de hareket! Kitap fuarına okuyucularımı davet etmiştim ama kendim gitmedim, taş gibi yerimde saydım kaldım. Şimdi bendeniz neyim Allah aşkınıza taş mı toprak mı? Ama onların da bir devinimleri var kendilerine göre… Demek taş veya toprak da değilim. Ve evrende hareketsiz hiçbir yaratık olmadığına göre örneklemek de gereksiz? O zaman şöyle demek daha doğru “bendenizim” sadece… Çok sıkıcı bir şey bendeniz olmak şu günlerde.

Ve şu günlerde Hazreti İsa doğdu. Selam olsun doğduğu güne. Ve bu gün, depresyon da olmak doğaya aykırı hatta günah gibi bir şey bendenizce! Bu doğumla dünya aydınlandı çünkü. Bir devir kapandı yepyeni bir devrin sayfaları açıldı.

Aralık ayının 24’ünü 25’ine bağlayan gecede Hz. İsa’nın doğum gününü kutlarız. Başta Hristiyan alemi ve bizler bütün peygamberlerin varlığına inananlar ve hepsini kabul edenler olarak. Bugün hepimizin bayramı ve bayrımız kutlu olsun, barış sevgi ve birlik ve berberliğe neden olsun dilerim.

Rahmetli annem nur içinde uyusun 24’ü 25’e bağlayan gecenin bir yarısı uyanır, “Meryem” Suresini okurdu, yanık tatlı sesi ile. Bizler annemizden öğrendik ilk bütün kutlu doğum günlerini daha küçük çocuklar iken. Büyüdük ve bizde öğrendik okumayı, ancak okumak yetmiyor, anlamak gerekiyor. Sordukça öğrendik, aradıkça bulduk, buldukça küçüldük minnacık olduk toprak olduk üzerinden geçilen…

leonardo-da-vinci-meryeme-mujde-tablosu | Arthipo Resim Galerisi

Ve sevgili okuyucularım bu öneli gün, yani Hz. İsa’nın doğuma giden süreci ve doğumu, kutsal kitapta Meryem Suresinde aynen şöyle anlatılır. Okuyanlar bilir zaten bendeniz yalnızca anımsatmak istiyorum.

Bu sure, Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. ayetler Medine döneminde inmiştir. Sure, Meryem’in, oğlu İsa’yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır.

…(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.

Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi. Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.

Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Cebrail, “Evet, öyle! Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.

Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi. Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı. Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de.

Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın! Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”

Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.

Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı. Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti. Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir)…”

Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir. Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur…

Ve sevgili okuyucularım Allah hani bir işin olmasını dilediği zaman ona “ol” diyor ya. Orada çok heyecanlanıyorum. “Ol” diyor hop o şey oluveriyor, ne kadar kolay her şey onun için değil mi?

Bin Bir Gece Masalların ve Alaattin’in Sihirli Lambasısın yazarları bundan yola çıkmış olmalı.  Ve bizler çocukken çok inanırdık “ol” deyince olunacağına. Ancak bir şeyi unuturduk bunun olabilmesi için Allah’ın hükmetmesi gerekiyor önce.

Ve sevgili okuyucularım, bu yıl da bu gece Hz İsa’nın doğum günü kutlanıyor, çeşitli ancak kısıtlı etkinliklerle… Efsanedeki gibi ihtiyaç sahiplerine yardımlar iletiliyor.

Ve bizde bu kutlamalarda her zaman dostlarımızın, vatandaşlarımızın, arkadaşlarımızın yanında olacağız her zaman olduğumuz gibi… Başta gazetedeki ailem ve ailenin babası Ruzkullah Bey ve İlyas olmak üzere, bütün Hıristiyan âleminin ve kendini bütün dinlere eşit mesafede algılayanların bayramı kutlu olsun diyorum. Ve bu günde ve her zaman sağlıkla sevgiyle hep birlikte kalalım, ayrımsız-gayrımsız, sevgili okuyucularım. Yase

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here