Kültürümüzde Evlilik ve Boşanma

0
305

psikoloji-kosesi4Son yıllarda yapılan araştırmalar, Türkiye de 2004’te 94 bin olan boşanan çift sayısının 2016’da yaklaşık 125 bine yükseldiğini ve bununla beraber evliliklerin yüksek oranda düştüğünü gözler önüne seriyor. Evliliğe bakış açısının değişmesi, evlilik yaşının ilerlemesi, boşanma oranlarının artması ve evlilik gibi konuları değerlendirmek adına Anka Aile ve Psikolojik Danışma Merkezi kurucularından Psikolog Mehmet Can ile bir röportaj gerçekleştirdik.

-Hocam ilk sorumuz boşanma odaklı bir soru olacak. Refah düzeyi, okuma yazma oranı arttı fakat bununla doğru orantılı boşanma oranlarında hızlı bir yükseliş var. Ne oldu da insanlar evliliklerinden bu kadar kolay vazgeçer oldular hatta evliliğin demode olduğunu düşünen bir kesim de oluştu siz neler düşünüyorsunuz?

-Demode değil ama şöyle bir sorun var: Ortalık 30 yaş üstü, çocuklu çocuksuz, boşanmış insanlarla dolu. Neredeyse ayrılmak beklenir bir şey, istisna olan evliliği sürdürmek oldu. Bu sürece götüren en önemli faktör ; Realist bir bakış açısıyla bu konuya değinecek olursak, en önemli sebep ekonomik problemlerdir. Çoğu kişi parayla saadet olmaz diye düşünebilir evet haklılar ama parasızlığın da mutsuz ettiği kesin. Ekonomik problemlerin dışında kalan, mutlu beraberlikleri boşanmaya götüren süreçleri irdeleyebilmek için evlilik kavramını tanımlamamız gerekiyor. Evlilik farklı aile yapısına sahip iki farklı bireyin kendi aile sistemini oluşturmak üzere attıkları adımdır. Yani ”BEN” ve ”SEN” olgusunun ”BİZ”  olabilme sürecidir. Ve bu sürecin sancılı geçmesi muhtemeldir.

-Bu süreci sancılı kılan nedir?

Farklı alışkanlıkları olan iki birey kendi aile sistemlerini oluştururken ailelerinden getirdikleri kuralları ve alışkanlıkları yeni sisteme entegre etmeye çalışırlar. Bu alışkanlıklar törpülenip tek sistemde birleşmesi beraberinde çatışmaları da getirecektir muhakkak. Önemli olan bu süreçte sorunlardan kaçmak değil, çatışmayı sağlıklı yönetebilmektir. Evliliğin altın kuralıdır tartışmayı öğrenmek.

-Peki evliliklerde tartışmak sağlıklıdır sonucunu çıkarabilir miyiz?

Kesinlikle doğru…

-Evliliğin en kritik süreci, evliliğin ilk yıllarıdır sonucunu çıkarabilir miyiz?

Evliliğin ilk yılları en sancılı süreçtir fakat evlilik sürecinde birçok kritik virajlar vardır. Yeni evlenen çiftler aile sistemini oluştururken yeni kimlikle beraber karı koca sıfatlarına alışmaya çalışırlar.  Bu yeni kimliğin getirdiği sorumluluklar vardır. Bu sıfatlara uyum sağlamaya çalışırken aileye katılan yeni bir birey, yani çocuk sahibi olmaları, tüm dengelerin değişmesine sebep olur. Bu sefer, karı koca kimliğine, anne baba sıfatının eklenmesi, çocuk sahibi olmanın sorumluluğu ve yeni görev dağılımı yeni krizler doğuracaktır.

-Sıfatlar ya da çocuk sahibi olmak nasıl krizler doğurabilir ki?

Hayatımızda her sıfatın bize getirdiği yeni sorumluluklar vardır. Örneğin anne oldun böyle giyinemezsin, böyle kahkaha atamazsın, sen artık evlisin bu saate kadar dışarıda kalamazsın, daha somut örnek verecek olursak sen psikologsun artık sinirlenemezsin gibi.

Bunun yanında çocuk sahibi olmak beraberinde kaynana krizlerini de beraberinde getiriyor. Çünkü bizde sadece bireyler değil ailelerde evleniyor. Her kaynananın doğru bildiği çocuk yetiştirme tarzı vardır ve bu tarzı benimsetmeye çalışır.

-Peki evliliklerin %50’sinin hüsranla sonuçlanmasının en önemli sebebi nedir hocam bunu listeleyebilir misiniz?

Her şeyden önce yanlış eş seçimidir. Bireylerin flört dönemini sağlıklı değerlendirmesi önemlidir. Fakat günümüzde çiftler aşkın gözü kördür misali sağlıklı bir değerlendirme yapamıyor.  Her şeyin zamanla daha iyi olacağını düşünüyor. Nişanlanınca düzelir, evlenince düzelir, çocuk sahibi olunca düzelir gibi.

Bir diğer konu tahammülsüzlük; ne yazık ki tahammülsüzlük had safhada. Problemleri çözmek yerine hemen işin kolayına kaçılıyor.

Kültürümüzün kanayan yarası, çoklu aile entegrasyonu; Maalesef bizde çiftler evlenmiyor aileler evleniyor. Kültür yapımızda elti var görümce var kaynana var… Hepsini aynı anda memnun etmeli, ihtiyaçlarını karşılamalı evinizin içinde bile söz hakkı tanıyabilmelisiniz.

Sonra en ciddi problemlerden bir tanesi monotonlaşmak. Flört döneminde elini tutmak için 50 takla atan genç evlendikten sonra sahiplenme aitlik hissiyle duygusuz bir birliktelik yaşayabiliyor. Flört dönemine sürekli süslenen bakımlı olan kadın paspal paspal evde dolaşabiliyor. Evliliklerine ufak sürprizler yapmak yerine sadece birbirinden bekliyor. Sitemlerde hep bu doğrultudadır; bana ilgi göstermiyor, bana önem vermiyor, eskisi gibi ilgilenmiyor… Ama bu sitemleri yapmak yerine adım atmayı düşünemiyor.

Bir de iletişimsizlik konusu var.  Sadece günümüz çiftlerinin değil toplumsal iletişimsizliğin en büyük sebebi teknolojik aletlerdir. Şöyle bir soruyla özetleyecek olursak. Sabah ilk uyandığınızda eşinizin yüzüne bakmadan önce ne yapıyorsunuz? Muhtemelen telefona sarılıyorsunuz. İşinizden döner dönmez dinlenmek için ne yapıyorsunuz? Büyük ihtimalle günün değerlendirmesini yapmak yerine ayaklarınızı uzatıp sosyal medya hesaplarınızı kontrol ediyorsunuz. Çiftler artık konuşmuyor dertleşmiyor.

-Peki hocam eski görücü usulü yapılan evliliklerin daha uzun sürdüğünü gözlemleyebiliyoruz bu işin uzmanı olarak siz neler düşünüyorsunuz?

Maalesef tüketim toplumuyuz artık. Tüketim çılgınlığı ilişkilerimizi de esir aldı. Oysa eskilere bakıyorsunuz her türlü imkansızlığa rağmen evliliklerini yılarca sürdürebilmiş. Çünkü onlar dava arkadaşı; duyguları gibi evlerini, geleceklerini beraber inşa ettiler. Yuvayı dişi kuş kurar değimine inat evdeki çoğu araç gereci büyük bir emek sarf ederek beraber tamamladılar. Yokluklarında bağlılıkları arttı. Bu yüzden ilk tartışmada beraber kurdukları yuvayı dağıtmak yerine savaşmayı seçtiler. Şu an yeni evlenen çiftlere bir göz atın. Çoğunda hızlı bir tanışma süreci hızlı tüketilen paylaşımlar, ardından anne babanın kurduğu yuva. Emek sarf etmeden sahip olunan lüks televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi…  Yuvanın kurulumunda alın teri akıtmayan çiftler için o yuvayı dağıtmak basit olabiliyor.

-Peki mutlu bir evliliğin sırrı nedir?

Gömleğinizin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz geri kalan düğmeler de yanlış gider sözünden yola çıkarak şunu söyleyebilirim. Mutlu beraberliğin birçok formülü vardır. Ancak tek geçerli ve kabul gören formül doğru insanı bulmaktan geçiyor. Doğru insanı bulmak için zorundalıkların dışına çıkıp kişiliğiniz, hayata bakış açınız ve değerleriniz çerçevesinde eş adayınızı değerlendirmelisiniz…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here