IMF ve Öcüleri-1

0
51

Her sistemin arkasında bir ideoloji vardır. Her sistemin parlattığı melekleri vardır, korkutma amacıyla kullandığı öcüleri de vardır. Borçlanma ekonomisi, ideolojik karşıdevrimle getirildi. 1980’e kadar şöyle böyle ayakta kalan Kemalist Devrimin geniş iç pazara dayanan ekonomisi, yıkıma uğratıldı.

Borçlanma Ekonomisi adını verdiğimiz “Neoliberal Sistem” üreticiyi suçlayarak gelmiş ve üretimi batırmıştır. Getirdiği yıkımı dayatabilmek için, toplumu öcülerle korkutmuştur. Biz bu öcülere “IMF ve öcüleri” diyoruz. İşte o öcüler:

Gümrükleri kaldırıp yabancı mallara kapıyı pencereyi açmak için, toplumu “Korumacılık” ya da “İthal ikâmesi” öcüsüyle korkuttular. Yerli üreticiyi korumayalım, dünya ölçeğindeki serbest piyasanın kucağına atalım ki, rekabet yeteneği kazansın dediler. Ağılların kapısını açtılar, koyunu canavarın dişlerine teslim ettiler.

KİT’ler iplik üretiyordu, bez üretiyordu, şeker üretiyordu, demir çelik üretiyordu, maden çıkartıyordu, elektrik üretiyordu. KİT’ler, buğdayımızı pamuğumuzu satın alıyordu, etimizi sütümüzü işliyordu, milyonlarca işçinin ekmek kapısıydı. Çarşılarımızın müşterisi KİT’lerde çalışıyordu. Devletçiliği öcü ilan ettiler. Sonuç: Dışardan alıyorduk artık orda da zorlanıyoruz. Çünkü dövizimiz yok. Kendimizi fabrika kapısının önünde bulduk.

Her boydan sanayicimiz, geri teknoloji kullanmakla suçlandı. Başka hangi teknolojiyi kullanacaktık? Elimizde olan hangi makine ve araç varsa, onlarla üretmeye mecburduk. İleri teknolojiler üretmenin yolu buydu. Bu yoldan vazgeçirdiler. Geri teknoloji öcü olunca, Çorlu’nun, Bursa’nın, Denizli’nin, Konya’nın, Samsun’un, Kayseri’nin, Malatya’nın, Trabzon’un makineleri ardiyelere atıldı, paslanmaya terk edildi. Oysa o tornalar, o frezeler, katma değer üretiyordu.

Biz de biliyoruz, enflasyonun zararlarını. Ama enflasyon öcüsünün zararlarını da artık öğrenmek durumundayız. Eğer Zonguldak dağının altındaki kömürü çıkaracak isek, eğer pamuğu Söke ovasında, Çukurova ve Amik ovasında üretecek isek, eğer kumaşı Denizli’nin tezgâhlarında dokuyacak isek, maliyetlerde belli artışları göze almak zorundayız. “O zaman enflasyon olur” diye bizi korkutanlara inanırsak, bütün o malları dışarıdan alırız ve bir süre sonra da alamaz hale geliriz. Talep enflasyonundan elbette korkacağız, çünkü o zaman üretim gelişmez ama fiyatlar artar. Ancak maliyet enflasyonunu göze almak durumundayız. Başka çare yok, maliyetin yükselmesini göze alıp, ülkede üreteceğiz. Maliyet enflasyonunun dar gelirliler üzerindeki etkisini ücret ve aylıkları dengeleyerek gidereceğiz.

IMF’nin en tehlikeli öcülerinden biri budur. Ak Parti, CHP, MHP ve İyi Parti, sistemin bütün partileri, küresel dayatmalara boyun eğerek, krizden çıkış için Merkez Bankası’nın “bağımsız” olmasını savunuyorlar.

Dünyanın parasal merkezleri, “Merkez Bankalarını biz yöneteceğiz” demezler, “bağımsız olsun” derler ve diyorlar. O nedenle “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı”nın tek bir anlamı vardır: Dünya sermaye odaklarına bağımlı olsun! Merkez Bankası’nı dünya para piyasalarındaki dalgalanmalar yönetsin!

Nitekim küresel merkezlerin ve IMF’nin Türkiye’den taleplerinin en başında, “Merkez Bankası bağımsız olacak” dayatması vardır. Böylece dümen Türkiye’nin ellerinde olmayacak, uzaktan kumandayla yönetilecektir. Dünya piyasalarına bağımlı olacaktır! Merkez Bankası’nı biz yönetmezsek, dünya finans piyasalarındaki akıntılar, dalgalanmalar, hatta fırtınalar yönetir. Böylece dümeni küresel para merkezlerine teslim edersiniz!

Pazartesi IMF ve Öcülerine devam edeceğiz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here