Hep ve Her Zaman Ayrımsız Gayrımsız…

0
45

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Şehit haberleri gelmeye devam ediyor, bir-bir yıldızlar kayıp yüreğimize saplanıyor. Artık ne yediğimizin, ne içtiğimiz ayrımındayız, hiçbir şeyin tadı yok, gülümsememiz çalındı, suratımızdaki neşe yasa döndü. Saatlerce bir noktaya sabitlenmiş hale geldik. Elimiz kolumuz hiçbir şeye uzanmıyor. Resim yapmıyor, yaptığımızda da bir sürü hata yapıyoruz, çünkü fırçamıza bile sahip değiliz artık…

Kahvemiz buz gibi oluyor içmeyi unutuyoruz. Böbreklerimiz sinyal verdiğinde ancak su içmeyi unuttuğumuzun ayrımına varıyoruz ve hayatımız artık bir garip geçiyor, gecemiz gündüzümüz karışmış. Gerçekten yaşayıp yaşamadığımızın ayrımına varmayacağız eğer ipe sapa gelmez paylaşımlar olmasa ve bizim uyuklayan sinirlerimiz birden zıplamasa. Yani Allah aşkına Din işleri ile ilgilenmesi gerekenler neden kendi işlerine bakmazlar da acayip ötesi paylaşımlar yapmak zorunda algılarlar kendilerini anlayamıyorum. Neye güveniyorlar, bu gücü nereden alıyorlar? Yani geçenlerde Bursa Müftüsü ‘devlet-millet düşmanlığı yapanlar hazır kapılar açılmışken mülteci taklidi yaparak- birde yol gösteriyor- ait oldukları yere defolabilirler!’ diyebiliyor.

Bir defa devlet millet düşmanları ne demek? Kim devlet millet düşmanı, kendisi ne biliyor? Hem suçluyor, iftira atıyor, hem de defolun diye bir sözcük kullanıyor, yazık gerçekten yazık. Ciddiye bile alınmaz ancak sinirlerimizi bir anlığına zıplatabiliyor. Bu ülkede ne devlet düşmanı ne de millet düşmanı var bizim bildiğimiz ama kendisi öyle ise hiç bilmiyoruz? Zaten bilmekte istemeyiz ve haddimizi aşan önerilerde hiç bulunmayız. Keşke insanlar konuşmadan, yazmadan önce bir düşünseler.

Özellikle bu günlerde hepimiz yaralıyız ve hepimizin birbirine ihtiyacı var. Güzel, birleştirici bir söze, bir davranışa, başımızı yaslayacak bir omuza… Ve biz birlik ve beraberlik içinde olmalıyız, her zaman, düşmana karşı… Birbirimizi sevmemiz gerekmiyor ama saygı duymak şart! Hepimizin düşünceleri, tercihleri, yaşam tarzı değişik… Ve öyle olmak zorundadır da. Bizler bu zenginlik içinde bir birimizi incitmeden yaşıyoruz ve öyle kalacağız ama bunu istemeyenler kendileri bilir!

Ve sevgili okuyucularım dün yazımı çok acele ile sonlandırmak zorunda kaldım, hayat bütün uyuşukluğumuza rağmen akıyor ya bizi de peşine takmış gidiyor ya işte o nedenlerden biri yazımı hemen sonlandırmama neden oldu. Az kalsın hoşça kalın demeyi bile unutacaktım düşün bunu nasıl unuturum ya?

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım benim sevgili doğrucu hak hukuk savaşçısı arkadaşım. Sonunda pes etti. Ama hakkını helal etmedi. Kırtasiye ve dolmuş parası alacağı paranın iki misli oldu, yorgunluk sıkıntı cabası. Ve sonunda ne olacak? Tabi bendenizi de vazgeçirtti. Ancak banka dolandırıcıları ile sonuna dek savaşacağım ve nereye başvurmam gerekiyorsa her yere başvuracağım, para önemli değil artık önemli olan hakkımı yedirmemek o kadar. Banka yıllardır çalıştığı, ödemelerini aksatmayan müşterisinin haklarını savunmayacaksa ki bu konuda tek suçlu onlar. Bizde onları affetmeyeceğiz. Öyle afili reklamlar ile kafa şişirmekle olmuyor. Yeter ama her taraftan salkım saçak dökülüyor kötülükler, sıkıntılar!

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım, her zaman, hep birlikte, ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Ve şehit hikayeleriyle devam edelim…

Şehit Olacağım

Sinan kahvehanede çalışıyordu üniversite sınavını kazanamamıştı. Askerlik çağı da gelmişti o zamanlar terör çok vardı Sinan da anne ve babasına askere gitmek istediğini söyledi. Annesi ve babası endişeliydi. Annesi ve babası bir şey diyemedi. O gün gelmişti annesi çok korkuyordu….

Ve gittiği zaman uykusuz uykusuz savaşa girdi kurtuldu. O gün en büyük terör ekibini çökertmek için savaşa çıkacaklardı. Kışlada bütün eşyalarını arkadaşlarına dağıtıyordu. Bir arkadaşı: “Sinan sen delirdin mi üstlerini neden dağıtıyorsun?”

Sinan: “Ben şehit olacağım.”

Arkadaş; “-Aman be Sinan”

Ve savaş zamanı geldi çatışmada çok ateş vardı. Teröristler delirmiş gibi ateş atıyordu. Sinan bacağından vurulmuştu. Komutanı hemen yanına koşarak: “-Sinannnnn”

“-İyiyim komutanım”

Komutan Sinan’a: “Sen burada otur çatışmaya katılma”

“-Olmaz komutanım bütün arkadaşlarım orda çatışmadayken ben burada kalamam.”

Sinan kalktı ve bu sefer yanağından vuruldu ve şehit oldu. Ve eniştesi haberi aldıktan sonra hemen Sinan’ın anne ve babasının yanına gitti.

Eniştesi: “-Üzülmeyin size bir haber söyleyeceğim”

Sinan’ın annesi telaşlı telaşlı; “-Peki söyle yoksa Sinan’ıma bir şey mi oldu?”

Eniştesi zorla: “Evet.”

Sinan’ın annesi yerlere kapanarak ağlıyordu, babası da ağlıyordu.

Bir hafta sonra Sinan’ın tabutu geldi ve Sinan gömüldü. Ondan sonra annesi vefat etti ve babası tek kaldı. Babası da kendini içki ve sigaraya vurarak hayatını kaybetti.

& & & & &

Vatan Sağ Olsun…

Mehmet’im henüz 17 yaşındayken asker olmak istiyordu ama buna bir engel vardı; bu engel yaşıydı. Mehmet askere gitmeyi çok istediği için yaşını büyütmeye karar verdi. Bu kararı bize açtığında çok karşı çıktık ama o kadar istekliydi ki biz bile engel olamadık Mehmet mahkemeye giderek yaşını 2 yıl büyüttü ve bir yıl sonra askerlik celbi geldi. Evet Mehmet’im Şırnak’a gidiyordu.

Bizler çok tereddütlüyken o, o kadar mutluydu ki anlatamam. Hani sanki insan imkansız bir şeyi isterde imkansız olduğunu bildiği halde ister ya sonra o isteği gerçekleşir ya işte öyle bir sevinçti onunki.

Mehmet bizim tek çocuğumuzdu. Ona askere gitmeden bir gün önce asker kınası yaptık, onu davullarla zurnalarla askere gönderdik.

Mehmet askere gittikten bir ay sonra dağıtıma geldi. Ona usta birliğini nerede yapacağını sorduk o da kendi isteğiyle yine Şırnak’ta kalmak istediğini komutanına söylediğini ve komutanının bunu üst yerlere bildirdikten sonra Mehmet’e isteğinin kabul edildiğini söylemiş. Yani netíce itibariyle oğlumuz yine Şırnak’a gidiyordu.

Mehmet usta birliğine gittikten sonra bizi her hafta pazar günü arardı. Yine bir pazar günü aradı ve o gece namaz dağına göreve çıkacaklarını söyledi. Televizyondan Şırnak’taki namaz dağında üç günlük süren operasyon sonunda 2 şehit haberi duyduk. Elimiz yüreğimizde haberi seyrederken maalesef iki şehitten birinin bizim oğlumuz olduğunu öğrendik. Ben olayı metanetle karşılarken annesi saçlarını yolarak Memedim diye ağıt yakıyordu.

Ertesi sabah kapımız çalındı ve bir komutan ve iki asker gelmişti. Komutan bize zarftan çıkardığı oğlumuzun künyesini verdi ve de oğlumuzun ne kadar kahraman birisi olduğunu kanının son damlasına kadar çatıştığını, hep önde olduğunu, hep ilk kurşunları attığını anlattı. O günü oğlumun al bayrağa sarılı tabutunu omzumda taşıdım ve oğlumuzu toprağa verdik.

VATAN SAĞ OLSUN…

Günün Şiiri

Şehit Var Bugün

Ağlasın gökyüzü yas tutsun bulut
Yıldızlar dil olsun şehit var bugün
Cennete varınca bayraklı tabut
Bahçeler gül olsun şehit var bugün

Yapraklar çiçekler otlar ve güller ,
Şehitler diyerek yanar gönüller ,
Bembeyaz kefenler bembeyaz tüller
Bayrağa al olsun şehit var bugün

Nur gibi bembeyaz görünür tenler
Öper o göğsünden yedi verenler,
Hoşgeldin yiğidim der Alperenler
Ze Mahşer yol olsun şehit var bugün

Ey düşman korkutan gürleyip esen
Komşusun en güzel sevgiliye sen
Üstüne kefendir çıkmaz elbisen
Sırata sal olsun şehit var bugün.

En güzel makama değerken alnın,
Gurur duyar annen, baban, nişanlın,
İşte al bayrağın, dinin, imanın,
Gözyaşı sel olsun şehit var bugün

Vatanın çilesi ne gam ne cefa
Cefanın sonunda sürülür sefa ,
Sarılsın anacın sana son defa
Yürekler kül olsun şehit var bugün.

Vatan sağdır deyip derdini saklar ,
Diline feryadı ahı yasaklar ,
Sarılır taputa koklar da koklar
Irmaklar çöl olsun şehit var bugün

Babanın çileli yüzünde gurur ,
Acısı bağrına bağrına vurur ,
Bahçeye gül dikse alayı kurur ,
Dikdiği dal olsun şehit var bugün
İbrahim Sezgin

Şehit Anası

Peşinden çırpınan yüreğe bakarak
Keşke bu son olsa” dediğimiz.

Bir annenin”… evlât kaybında çektiği tarifi
kelimelerle mümkün olmayan o acı
Bıraktığı izler
Asla silinmeyen.
Çekmekte olduğu ıstırapla
Ağlaya ağlaya ,
Hıçkıra hıçkıra…
Coşkulu işkenceler yaşayan
Şiire acıyı nakışlayan
Şehit anası…

İçimiz yana yana …
Üzülüyor elbet insan.

“Bir annenin ne kadarını bilmeden.”

Günün Sözü
Utanıyorum şehidim, utanıyorum, yemekten, içmekten, senin annen ağlarken gülmekten utanıyorum! Sanma ki; unutuyor, unutturuyoruz. Unutanları barındırmaktan utanıyorum. SEN; vatan için bizim için şehit olurken, seni görmezden gelenlerden utanıyorum…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here