Hem Kayboldum İçimde, Hem Bulundum Aynı Yerde…

0
218

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yüzümü ellerimin arasına aldım. Parmaklarımla şakaklarımı, düşüncelerimi tutsunlar diye sımsıkı sıkıyorum. Ama düşünceler akıp gidiyor, yolunu bulmuş sel gibi. Engel olamıyorum. Parmaklarım sıkmaya devam ederken konsantre olmaya çalışıyorum içinde bulunduğum ana ama o da olmuyor. Dualarım dilimde donuyor. “Garip” diyorum. Ne uykuluyum ne uykusuz, ne açım ne tok. Ne canım bir şey istiyor ne bir şey istemiyor. Ne yerdeyim ne gökte. Ne rüyadayım, ne gerçekte, okuduğumu anlamıyorum ama sorsalar anlatıyorum. Yazmadığımı sanıyorum ama sayfalar doluyor.

Başım benim değil, ancak ağır, sıcak ve darmadağın içi biliyorum. Ciğerlerimde dolaşırken temiz hava birden yer değiştiriyor rüzgârın yönü, içimde kıyamet var. Ben bilmiyorum. Hem sıcak ve acılıyım hem sağlıklı hem neşeliyim. Hem yokum, hayalim düşmüyor yere, hem yaşıyorum el üzerinde. Hem görünmüyorum herkesin gözü üzerimde, hem görünüyorum alacakaranlıkta…

Parmaklarım baskısını artırıyor şakaklarıma. Bu hareketin düşünceleri tuttuğunu sanan var mı? Hem sanıyorum hem sanmıyorum.

Bir garibim bu sabah ama garip miyim aslında bilmiyorum. Ne garip, ne değil, kim biliyor ki? Sıcak başım, benim değil, uykusuz gözlerin başımın derdi. Akıp giden düşünceler beynimin ürünü. Başımdan uzağım, hem başım var hem başım yok çünkü. Hem kızgınım, kırgınım hem değil.

Yüreğimin sıkıntısı bedenin derdi, hırıldayan nefesim ciğerlerin. Parmaklarımın sıkıntısı, ellerim.. Ve yorgun bedenin derdi, derdim değil. Çünkü bu beden benim değil. Ve aslında hem varım hem yok. Ve hem varım hem yokum çoktan beri…

Hem yoklukta olmak, hem varlıkta. Hem görünen hem gizli hem duygulu hem duygusuz, hem insan, hem hayal olmak bu mudur acaba?

Parmaklarım sıkmaya devam ediyor şakaklarımı. Düşüncelerimi hem tutuyor hem tutmuyor… Kalkıyorum güne karışmam gerek. Kalkan kendim değil… Acaba kendinin kendisi olan var mı bu alemde yoksa herkes kendi kendinden uzak mı yaşıyor böyle.

Ve aslında kendim neydim? Kendimi özlüyorum çokkk hiçbir şeyi özlemediğim kadar ama kendimin kendisi kimdi neydi ya!!! Bu sabah garibim gariplik neydi bilmiyorum artık ama ne uykuluyum ne uyanık ne yazdım ne yazmadım. Biliyorum… İki alem arasında bir salıncaktayım, bir arşa yükseliyorum bir yerin dibine yönüm. Ne bilmiyorum. Ama hep o orta yerde salıncaktayım. Bir o yana bir bu yana…

garip olmak ile ilgili görsel sonucu

& & & & &

İnsan kendine yapar ne yaparsa. Ve en çok yazıklandığım insanın o insan ki en büyük kötülüğü yine kendine yapan insan. Hani son günlerde moda ya… “Kendine iyi bak” deriz ayrılırken. Bu aslında öylesine söylenmiş bir söz gibi düşse de dilimizden aslında çok ciddi ve düşündürücü bir sözdür. Düşünebilenler için. Kendine iyi bakmak, doğru beslenmek, doğru yaşmak ve görüşü kurtarmak değildir yalnızca. İyilik, güzellik ve elindekini paylaşmaktır aslında. İnsanın kendine iyi bakması… Tatlı bir söz içten bir gülümsemedir, kendine iyi bakması insanın. Maneviyatını ve bedenini iyi doğru kullanmaktır… Gönül kırmamaktır insanın kendine iyi bakması ve bencil olmamaktır asla.

Ve bencillik. Devasız bir derttir. Bugün hem garibim hem değilim dedim ya. Hem kendimi arıyorum hem kendimleyim! Ve sevgili okuyucularımı şimdi sağlık ve sevgiyle kalalım deme zamanı bu gerçek ama ne var, ne yok, değil, hep birlikte her zaman. Yase

& & & & &

İstediğini Görebilmek

Aynı kalp hastalığını, aynı kaderi paylaşan iki adam aynı odayı da paylaşıyordu. Biri duvar kenarında biri pencere kenarında yatıyordu. Cam kenarında oturan her gün arkadaşına dışarısını anlatıyordu; “Bugün deniz sakin, yinede hafif rüzgar sanırım, çünkü uzaklardaki teknenin yelkeni rüzgarla doluyor. Park bu sabah sakin, iki salıncak dolu, dün daha kalabalıktı. Dünkü sevgililer yine geldiler aynı yerde oturuyorlar, el ele tutuştular, ne kadarda birbirlerine yakışıyorlar…

Erguvan ağaçları ne kadar güzel açmış, her yer mor çiçeklerle donanmış erik ağaçları da  açmış beyaz kelebekler gibi. Martılar bu günde arıyorlar yemeklerini denizde ne güzel dalıyor.”

Günler böyle geçip gidiyordu. Cam kenarındaki her gün dışarıyı anlatıyordu arkadaşına. Gün geldi cam kenarında yatan hasta kalp krizi geçirdi ve öldü. Duvar kenarındaki hasta zile basıp hemşireyi çağırmadı oysa çağırsa hasta kurtulabilirdi. Ama o isteklerine uydu ve adamın ölmesine neden oldu.  Haklı nedeni vardı kendince. Artık cam kenarında oturmak sırası ona gelmeliydi.

Cam kenarındaki hasta ölünce  onu alıp gittiler, günlerdir dışlardaki manzarayı görmek istediği için adam sabırsızlanıyordu. Ve beklediği an  nihayet gelmişti, hemen   cam kenarına taşındı ve büyük bir heyecanla pencereyi  açtı ama ne görsün? Yalnızca simsiyah bir duvar duruyor karşısında. Bunca zaman pencere önündeki adamın anlattıkları neydi peki?

& & & & &

Çok zengin bir adam, ailesini yoksulluğu görsün diye uzak bir köye götürüyor. Çok yoksul bir aile onları misafir ediyor. Aradan bir hafta geçiyor ve dönüş yolunda baba oğluna soruyor; “-Oğlum ne gördün bu köy evinde.”

Oğlan gayet ciddi; “-Bizim iki köpeğimiz var. Onların dört. Bizim evin önünde  birkaç metrelik taraçamız var. Onların  evinin önünde uçsuz  bucaksız yemyeşil alan var. Bizim bahçede küçük bir havuzumuz var, onların bahçesinden gürül, gürül bir ırmak akar. Bizim evi  birkaç ampullük lambalar aydınlatır onları binlerce yıldız ve ay  aydınlatır. Babacığım ne kadar yoksul olduğumuzu bize gösterdiğin için sağ ol” demiş.

Günün Şiiri

Leyla

Gece, Leyla’yı ayın on dördü,

Koyda, tenha, yıkanırken gördü.

“Kız, vücudun ne güzel böyle açık!..

Kız, yakından göreyim sahile çık!..”

Baktı etrafına ürkek, ürkek

Dedi; tenhada bu ses ne olsa gerek?..

“Kız vücudun sarı güller gibi ter!.

çık sudan kendini üryan göster!.”

Aranırken ayın olgun sesini

Soğuk ay öptü beyaz ensesini.

Sardı her uzvunu bir ince sızı.

Bu öpüş gül gibi soldurdu kızı,

Soldu, günden güne sessiz soldu.

Dediler hep “kıza bir hal oldu!”

Ta.. içinden geliyor hıçkırığı,

Kalbinin vardı derin bir kırığı,

Yattı, bir ses duyuyormuş gibi lal,

Yattı, aylarca devam etti bu hal.

Şimdi sıra sıra, akşam hüznü,

Böyle yastıkta görenler yüzünü,

Avuturlarken uzun sözlerle,

O susup Baktı derin gözlerle.

Evi rüzgar gibi bir sır gezdi,

Herkes endişeli, bir şeyi sezdi,

Bir sabah söyledi son sözlerini,

Yumdu dünyaya ela gözlerini.

Koptu evden acı bir vaveyla,

Odalar inledi Leyla – Leyla!.

Geldi köy kızları el bağladılar,

Diz çöküp ağladılar, ağladılar,

Nice günler bu saadetli ölüm;

Oldu çok kimseye bir gizli düğüm.

Nice günler bakarak dalgalara

Dediler “Leyla uğradı nazara..”

Yahya Kemal BEYATLI

Zaman Bu Zamandı

Umarsız yaşarken hayatı içimde

Delikanlılığı geride bırakan bir yaşta..

Zaman geldi ..

İçimde bir şelale oluştu

bütün zamanların birikimi,

Önünde duramadığım bir çağlama

Zamanı. Şimdi,

Ve hala

Delikanlılığı geçmiş yaşım da,

Bir delikanlı dolaşır  damarlarımda.

Ve zaman işte bu zaman !!!

Sevmek için

Ve

her zaman bu zaman.!!!

Sevgiye geç kalmamak için.

Yase (2004)

Öz Tanıtım

Ben bir aşk değirmeniyim

Şiirler öğütlerim ayça parkında

Çocukları havada fır döndürüp kollarımla

Paydostan sonra da don kişotu görürüm rüyalarımda.

Can YÜCEL

Günün Fıkrası

Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı. Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi. Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı. Baktı, en başta bir deli, ötekilere uymamış, akıllı uslu oturuyordu.

“Sen neden bağırmıyorsun?” diye soracak oldu. Adam:  “Ben bunların öğretmeniyim” diye cevap verdi. “Onlarda benim öğrencilerim. Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.”

Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti. Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi. Pilot: “Aman çok güzel!” diye sevindi. Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü. Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu. Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti. Gidip bakmak istedi. Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!  Dehşetle sordu; “Öğrencilerin nerede?” diye… “Dersler bitti. Hepsini evlerine gönderdim!”

Günün Sözü

Aşağılık İnsanlara İyilik Etmek Denize Su Taşımaya Benzer.

Cervantes