Gül Ağacı Değilem…

0
315

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Hani bir şarkı vardı bir zamanlar rahmetli Zeki Müren çok güzel söylerdi; “Gül ağacı değilem her gelene eğilim” diye başlayan.

Bu sabah sırf hatır için bendenizin hiç bilmediği, hiç geçmediği yollarda savrula savrula avare avere dolaşırken ter kan içinde kalarak. Aniden içime bir hüzün düştü yapacak çok daha önemli işlerim varken avarelik yapmak bendenize hiç yakışmıyor, sırf kimseye hayır diyemediğim için düştüğüm duruma bakıp bir zamanların  “gül ağcı değilem her gelene eğilem” şarkısı böylece düştü dilme. Hiç aklımda yokken. “Hayır, ben gerçekten bir gül ağacıyım ve her gelene eğiliyorum işte bu da kanıtı” dedim kendime; kendi canımı acıtmak istercesine.

Gül ağacı değilem

Her gelene eğilem

Çek elini elimden

Ben sevgilen değilem

Nice güle arzeyleyem

Kızıl gülem ben

Kollarını sar boynuma

Sevgilinem ben

Elimde eli yarim

Olmuşam deli yarim

Bugünüm böyle geçti

Sabahı bekle yârim

Valla bıktım gül ağacı olmaktan “hayır” demeyi öğrenene dek de öyle kalacağım zahir. Hiçte yumuşak başlı değilken, isyan bayrağı elimden düşmezken!

Ancak çok iyi biliyorum ki her gelene eğilmiyorum, herkesin bir zayıf noktası var tabi ve bu insanlar zayıf noktamdan vurmayı çok iyi biliyorlar o kadar.

Ve bu sabah gül ağcıyım hem de yerlere dek eğilen, dikkat kul önünde eğilmek değil diz çökmek hiç değil. Yapabileceğim bir şey yok.

Ve şimdilik hoşça kalın diyorum, sağlıkla, sevgiyle birlik ve beraberlikle sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Koruyu Melek

Dünyaya gelme hazırlıklarının tamamlandığını öğrenen bir bebek, Tanrı’ya sormuş: “Tanrım beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?” Tanrı, doğmak üzere olan bebeğe gülümsemiş. “Tüm meleklerin arasından bir melek de senin için seçtim” demiş. “O seni dünyada bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek, gülümseyecek, acıktığında karnını doyuracak, uykun geldiğinde uyutacak. Sen her anında onun sevgisini duyumsayarak büyüyecek ve mutlu olacaksın.” Bebek yine sormuş: ” Peki insanlar bana birşey söylediklerinde, ben onları nasıl anlayabileceğim” demiş. “Dillerini bilmiyorum ki… Söylediklerini anlayamam ki…” Tanrı, çaresiz bebeği yine cesaretlendirmiş: ” Tüm varlığınla güvenebilirsin meleğine,” demiş. “Anlamadığın herşeyi o sana anlatacaktır. O seni, yaşamı pahasına bile hep koruyacaktır.” O sırada bir sessizlik olmuş… Dışardan “Dünyanın sesleri” gelmeye başlamış. Çocuk, dünyaya ayak basmak üzere olduğunu anlamış ve çabucacık bir soru daha sormuş Tanrı’ya: “Tanrım galiba dünyaya ayak basmak üzereyim” demiş. ” Sormayı unuttum, meleğimin adını… Lütfen hemen söyler misin adını?” Bebek “yola” çıkmadan Tanrı onu son kez cesaretlendirmiş: “Meleğinin adının önemi yok yavrum” demiş. “Sen ona nasıl olsa ” anne ” diyeceksin.”

Günün Şiiri

Çizik

Geleceğim, bekle dedi, gitti.
Ben beklemedim, o da gelmedi.
Ölüm gibi bir şey oldu.
Ama kimse ölmedi.

Özdеmir ASAF

Ben birini sevmiyordum

O da beni sevmiyordu

Bir gün bir yerde randevulaştık

Ben gitmedim

O da gelmedi

Özdemir ASAF

Çiçek Senfonisi

Çiçeklerin akşamlarını
Akşamların çiçekleri
Aydınlatır..

Çiçeklerin adlarını
Birbirlerine benzemezlikleri
Adlandırır.

Biri alır bir güneşi
Öbürüne yıldız sunar,
Biri öbürünü yağmurlandırır.

Bir başkası bir güzelliği
Akıl almaz çalımıyla
Karanlıklandırır.

Bir düğünü aklandırır biri,
Biri bir yalanı silerken
Biri bir ölümü anılandırır.

Biri bekler sabahları,
Biri gündüz diye çıldırır
Bir başkası aydınlığı akşamlandırır.

Biri bağlar-bahçeler içinde nazlı,
Biri kendi kendini doğurur bayırlarda,
Biri kayalıkları ayaklandırır.

Pencereden bakar biri,
Biri el sürdürmez kimseye,
Biri kendini ağaçlandırır.

Tırmanır biri el ermez dikliklere.
Biri yerlere yaslar yüzünü
Topraklandırır.

Biri ordusunu yayar birdenbire
Tarlalara, öbek öbek,
Kanlandırır.

Biri şarkılarla gözleri besler,
Yeşillikleri ve sevgilileri
Umutlandırır.

Çiçekler hep bekler gibidir,
Oysa hiç beklemezler;
Biri arılandırır, biri kuşlandırır.

Biri rüzgârlandırır gönülleri,
Biri kızdırır soğumuş külleri..
Biri de kendini kucaklandırır.

Biri tek başına yürür yazgısında,
Biri sepetlerde demet demet
Ününü kaldırımlandırır.

Biri vazolandırır kendini salonlarda,
Biri kurur bir kitabın içinde,
Biri de kafes arkasında saksılandırır.

Çiçekler bir şölen yaşamda,
Renklerin en büyük orkestrası..

Dursuz-duraksız çalar her insanda
Sevinci, aldanıyı, ölümü ve yası.

Özdemir ASAF

Bekliyorum

Öyle bir havada gel ki

Vazgeçmek mümkün olmasın.

Orhan Vеli KANIK

Günün Fıkrası

Trabzon’a Gider

Temel uçakla Trabzon’a gidecekmiş. Oturmuş bir yere rast gele. Asıl yer sahibi gelmiş: “Beyefendi burası benim yerim kalkar mısınız?” “Hayır.” “Beyefendi burası benim yerim kalkın.” “Hayır.”

Yer sahibi gider hostese başvurur. “Beyefendi burası sizin yeriniz değil, kalkar mısınız lütfen?” “Kalkmam.” Hostes çare bulamayınca kaptana başvurur. Kaptan, Temel’in kulağına bir şey fısıldar ve Temel kalkar, arka tarafa oturur. Herkes hayret etmiş durumdadır, “biz bu kadar uğraştık kalkmadı acaba kaptan nasıl kaldırdı bunu” diye. Dayanamıyorlar, Kaptan’a soruyorlar: “Dedim ki burası Trabzon’a gitmez..”

Günün Sözü

Unutma; senin için başkasından vazgeçen, bir gün mutlaka başkası için senden vazgeçer.
Hz. Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here