Futbola Saygılı Olalım (2)

0
47

Değerli okurlarım, futbol denilince akan sular duruyor. İşte öylesine karizmatik bir spor! Hayret ediyorum, bu sporu bize miras olarak bırakanlar nasıl düşünmüşler, olaya neresinden bakmışlar hayret doğrusu.

Nereye gitseniz konunun yoğunluğu futbolda… Sadece “Top garın mı doyurur” diyenler hariç. Artık onları ne sayarsan say. Bu ayak oyununda çok insan telef oldu. İhtilaller futbol yüzünden ertelendi ya da yapılmadı. Ülkeyi yönetenlerin karakterleri düzgünse, futbolla kristal gibi oluyor o ülkenin itibarı.

Yıldız futbolculara hakemlerin bakışı değişik olduğu gibi, öz evlatlarıyla başarıyı yakalamış milli takımların da itibarları zirvede. Bunları kimse inkâr edebilir mi? Futbolun itibarını tavan yaptıranlar, bu konuda çaba gösterenler, sahaların boyutlarını, zemin çevresini beyaz kireçle belirleyenler, kale direklerinin çapını belirleyen o ülkeye de şükran borçluyuz.

Bazı dokümanlarda, bu spor sığır işkembesiyle oynandı deniliyor. Bu spor iki kasaba halkının birbirini katletmesi sonucu yasaklanmış bile. Şöyle düşündüğümüzde inanmamak elde değil. Günümüzde, buna benzer olaylar olmuyor mu? Keşke olmasa ama oluyor ve de önüne de geçilemiyor. Hepimizin hatırlayacağı taze bir olay var ki, yazarken bile zorlanıyorum. Sözde taraftar sahaya elinde döner bıçağı, balta ile giriyor. Sadece ellerinde roketatar yok o kadar. Tam bir savaş hali.

Çalışanların hakkını ve onlara teşekkür etmeyi beceremiyoruz. Muhtemelen bu dezavantaj kültür fukaralığından kaynaklanıyor. Yaşanan çirkinlikleri görüce, asırlar önceki üzücü olayları sanki kabulleniyoruz. Şöyle düşünelim. Fi tarihinde oynanan futbolda neler vardı demeyelim. Çünkü hiçbir şey yoktu. O kadar gerilere gitmeye gerek de yok. 50’li yıllarda bazı illerimizde bir futbol müsabakası yapılacak ama yan hakem yok. Sporseverler ayakta seyrediyor, tribün de nanay. Ayakta duranlardan iki kişiyi yan hakem yapıyorlar. Toprak ve balçık zemin kireçle ya da her hangi bir maddeyle belirlenmediğinden, o iki kişi meşin yuvarlağın taca ve kornere çıktığını belirleyecek. Ben bu konuda az konuştum, yazdım ama sizler çok anlayın.

Kurallardan bir haber iki kişinin eline verilen eşofman üstünü kaldıracak ve hakem düdük çalacak. Bu türden olaylara üzülerek tanık oldum. Ancak, bu anlattıklarım büyük şehitlerimizin dışında yaşanan ilkel yaklaşımlardı. Şimdi öyle mi? Açıklayalım.

Futbol oynamaya müsait çim sahalar, Beyaz kireçle belirlenmiş zemin, Köşelerde ki flamalar… Kale direklerinin kale gibi sağlamlığı, Tribünlerin gözü okşayan konumu, Güvenlik güçlerinin faaliyetleri…

Futbola saygı, sadece onu izlemeye gitmekle sabit değildir. Tribünlerdeki duruşumuzda çok önemlidir. Tiyatroya gitmiyoruz ama yine de toplum içindeyiz, saygılı olmamız şart. İzlerken bile onun karizmasını çizmeyelim, elimizden geldiğince saygılı olalım bu yeter.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA