Aklımız, Yüreğimiz Afrin’de Mehmetçiğimizde 

0
78

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Afrin operasyonunda Mehmetçiklerimizden kaçacak yer arayan hainler, Kilis’e Reyhanlı’ya roket  yağdırmaya devam ediyor. Yaralılarımız var, yaşamını yitirenlerimiz. Allah’tan onlara rahmet diliyoruz, yaralılarda tez sağlık.

Sınırlarımızı korumak için zeytin dalı uzatarak çıktığımız bu yolda amacımız, savaş değil, yalnızca sınırlarımızı korumak yani doğal hakkımız bu. Amacımız barış, amacımız kardeşlik, amacımız terörsüz bir dünyada, birlik ve beraberlikle yaşamak. Ancak gelin görün ki Mehmetçik teröriste karşı mücadele verirken hainler sivil halkın üzerine füze yağdırıyor!

Dünya bir garip dönüyor! Hepimizin yüreği, aklı, fikri Afrin’de olan  askerlerimizde, Mehmetçiklerimizde iken CHP’de haftasonu adalet kurultayı yapıldı. CHP’de sayım esnasında “mükerrer oy” kullanıldı söylemi CHP’deki Adalet hanımın artık eski Adalet hanım olmadığının en büyük kanıtı bendenizce.

Yani “koltuk” nasıl bir sevda onu anlamaya çalışıyorum. Bendeniz de kendi koltuğumu çok seviyorum, yalnızken dışardan geldiğimde, yazımı yazdığımda, hep kendi koltuğumu kullanırım, evde sanki bir tek koltuk oymuş gibi? Acaba siyasilerde oturdukları koltuğu öyle bir şey mi sanıyorlar! Yani koltuğum benim özel malım! Ödünç almadım ki! Ama siyasette özel diye bir şey yoktur. Yani koltukların sahipleri yoktur. Hakkeden  belli bir zamana dek o yeri işgal eder ama zamanı gelince kalkar başkası oturur. Çünkü kimsenim malı değildir. Ve o koltuğa oturmayı bilen o vakarla kalkmayı da bilmelidir diye düşünüyorum.

CHP Genel Başkanı ve şimdi yeniden seçilen Sayın Kılıçdaroğlu, sevdiğim, takdir ettiğim bir lider. Ancak 9 kez oldu  partiyi bir yerden bir yere taşıyamadı, belki taşıtmadılar, belki vizyonu yetmedi? Bilmiyorum. Ancak şunu biliyorum yani bendeniz olsaydım, seçilmeme rağmen sırf bu yüzden özelikle seçilmişken istifa ederdim! Değişime zemin hazırlardım. Her zaman değişimde yarar vardır yoksa da en azından denenmiş olurdu.

Biliyorum siyaset öyle konuşulduğu gibi kolay olmuyor, insan elini gösterince kolunu kaptırıyor. Normal da asla yapmam dediği her şeyi yapabiliyor belki girdiği ortam bunu gerektiriyor? Yani yanı başımdaki insanlardan bunun böyle olduğunu biliyorum.

Kafaları başka çalışıyor artık kendileri, kendi kendilerinin sahibi olmaktan çıkıyorlar. Hep birileri onları şu ya da bu şekilde yönlendiriyor, fikir veriyor, pohpohluyor, alkışlıyor vs vs. yani bendeniz bile şu anda “istifa edin” diye bir telkinde bulundum, bu en basiti. “İstifa etmeyin kazandınız sizi seviyoruz” diyenler de çok fazladır emimim. İşte tam burada durup aklıselim olarak düşünmek gerekir diye düşünüyorum.  Ve aslında dost acı söyler sözünü de dikkatte almak. Ya da ahkâm kesmeyim daha çok daha iyi mi olur?

Doğrusu CHP artık Atatürk CHP’si değil. Bu yüzden kurultay sonuçları bendenizi çokta ilgilendirmedi. Partinin temeli sarsılmış ne Sayın Kılıçdaroğlu ne de Sayın İnce bendenizce bu temeli yeniden oturtabilecek güçte değil. Yepyeni, taze kanlara ihtiyaç var. “Ben” yerine “biz” diye konuşmaya başlayan, Atatürk ilke ve inkılaplarını kendinden önce tutan dinamiklere ihtiyacımız var. Toplumu heyecanlandıracak peşinden sürükleyebilecek.

Çok mu beklerim belki? Ama umudum var daha tüketmedim onu. Dilerim Cumhur başkanlığı için herkesin onaylayabileceği bir isim çıkarırlar en azından bunu başarsınlar bari.

Ve sevgili okuyucularım  siyaset bir tarafa, aklımız, fikrimiz Mehmetçiğimizde. Burnu bile kanamadan bize başarı ve barış  ile geri dönmesinde. Allah yardımcısı olsun. Kilis’e ve Reyhanlı’ya atılan roketler de yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar, aile ve yakınlarına başsağlığı… Ve sevgili okuyucularım, sağlıkla, sevgiyle hep birlikte kalalım dilerim ayrımsız gayrım sız. Yase

& & & & &

Hep aklımda ve kulağıma küpe olan bir kıssa sayfamda defalarca paylaştığım Behlül dana kıssalarından biri…

Taht

Behlül bir gün Hârûn Reşîd’in taht odasını boş buldu ve çıkıp tahta oturuverdi. Bunu gören askerler onu kamçı ile dövmeye başladılar. Askerler vurdukça o; “Vah Hârûn Reşîd. Vah Hârûn Reşîd!” diyordu. O esnâda halîfe geldi ve manzara karşısında donup kaldı. Askerleri uzaklaştırdıktan sonra; “Ey Behlül! Bu ne hâl?” diye sordu. Behlül; “Senin için ağlıyorum. Burada tahtı boş bulup bir an oturdum. Bu kadar kırbaç yedim. Sen ise senelerdir bu tahtın üzerinde oturuyorsun. Hâlin ne olur diye düşündüm.” Hârûn Reşîd; “Peki ne yapmam lâzım?” dedi. Behlül; “Mâdem ki bu yükün altına girdin. Zulme meyletme. Adâlet üzere ol. Böylece tahtında otur” buyurdu.

& & & & &

Toyotome’nin Sevgi’ye Bakış Açısı

Dünden Devam

O an yaşam size anlamsız gelmez miydi? Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? diye soruyor ve yanıtlıyor; Öyleleri ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da kendilerini iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar. Masumi iddialı savunuyor “Rağmen” türü sevgiyi. Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni “Rağmen” türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza olan inancınızdır. Son sözlerinde biraz umutsuz Masumi.

“Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok” diye açıklıyor. Anlatıyor; yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da ayni şeyi başkasından beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var ? Yazara göre açlığımızı biraz bastıracak kadar. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi. Bu minnacık tadım bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz.

Hani nerede? Hepsi o. Ve asıl çarpıcı cümle en sonda; Dünyadaki en büyük kıtlık “Rağmen Türü Sevginin” yeterince olmayışıdır. Hayatınızda “Rağmen” Sevdiğiniz kaç kişi var?

Günün Şiiri

Açsam Rüzgâra

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş

Magillerde sefer etmek!

Bir sahilden çözülüp gitmek

Düşünceler gibi başıboş.

 

Açsam rüzgara yelkenimi;

Dolaşsam ben de deniz

Ve bir sabah vakti, kimsesiz

Bir limanda bulsam kendimi.

 

Bir limanda, büyük ve beyaza.

Mercan adalarda bir limana.

Beyaz bulutların ardından

Gelse altın ışıklı bir yaz.

 

Doldursa içimi orada

Baygın kokusu iğdelerin.

Bilmese tadını kederin

Bu her alemden uzak ada.

 

Konsa rüya dolu köşkümün

Çiçekli dalına serceler.

Renklerle çözülse geceler,

Nar bahçelerinde geçse gün.

 

Her gün aheste mavnaların

Görsem açıktan geçişini

Ve her aksam dizilisini

Ufukta mermer adaların.

 

Ne hoş. ey Tanrım, ne hös!

İller, goller, kıtalar asmak.

Ne hoş deniz dolaşmak

Düşünceler gibi başıboş.

 

Versem kendimi bütün

Bir yelkenli olup engine;

Kansam bir an güzelliğine

Kuşlar gibi serseri ömrün.

Orhan Veli KANIK

İnanmak

Bardaktan seni içmek

Seni teneffüs etmek havada…

Dolaşmak,dolaşmak sana dönmek

Seni bulmak yuvada…

 

Yolumuzda aylar, yıllar

Basamak basamak…

Basamakların çıkamadığı yere

Kanatlarınla çıkmak…

 

Boşaltmak takvimden günleri

Günlerin üstünden yollara bakmak

Rüzgarla esmek, sularla akmak…

 

Baharı yollamak yollara

Alıkoymak bir nisanın tadını…

Dışarıda herkes gibi seslenmek sana

Ve koynunda söylemek asıl adını…

 

İnanmak, inanmak, inanmak

Ninnilerinle uyuyup, türkülerinle uyanmak…

Arif Nihat ASYA

Günün Sözü

Ne kadar okursan oku, bilgine, yakışır şekilde davranmıyorsan cahilsin demektir.

Sadi Şirazi

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here