Futbol ve Ekonomi (1)

0
29

Değerli okurlarım, yıllardan beri sizin sayenizde bir huy edindik. Makaleye başlamadan ve o anda aklıma gelen edebi bir paragraf. Şu anda da aynı minval üzere gidiyoruz ama duygularım oldukça kabarık, aslan yelesi gibi. Özellikle aslandan söz ettim. Çünkü Aslan Babalarımızdan söz edeceğim de ondan. Geride bıraktığımız babalar gününde dilediğim gibi, gönlümden geçenleri yazamıyorum. Beni bağışlayın. Yarınları gören canlar sevinsin.

“Birazcık duygulansam, gelecekle ilgili bir şeyler yazmaya kalksam çocukça duygular yığılır kalemimin sinir uçlarına…” İşte böyle zamanlarda neleri satırbaşı yapsam yine her şey aynı kapıya çıkar nedense. Önüne geçemezsin bir türlü. Kaderin ağlarını gerdiği gibi…

Baba ve oğullar birbirlerine çok benzerler, birbirlerine hitap eder gibiler. Fakat babalar oğullarıyla sohbet ederken bir cümlenin altını çizerler, bir mesaj verir gibi konuşurlar adeta. “Sahip olduğun her şeyi iyi düşün, çünkü yarın sen yine burada olabilirsin ama hayallerin olmayabilir.” Benim babamda kırk yıl evvel yitirdiğim bir hayal artık.

En küçük oğlum çocukken bana şöyle bir soru sormuştu; Baba! Baban yokken nasıl durabiliyorsun? Sekiz yaşında bir çocuk, sorduğu safiyane bir soruyla yüreğimin derinliğine ateşin korunu bastırdı.

Hem bir oğul ve hem de bir baba olarak hissettiklerimin çok ötesinde derin anlamına bakınca, insan babasını nereden tuttuğunu gösteriyordu bu cümle. Bugün babalar günü değil biliyorum ama deşarj olmak istiyorum izninizle…

Babalarımızın döneminde her şey muhteşem ve de erdem yüklüydü. Her şeyden önce, o dönemde yapılması yakışık almayan şeyler… Kendi dışındaki her şeye saygı duymak, tüm insanları aynı konumda karşılamak ve öyle davranmak, kırmamak, üzmemek, incitmemek, bu erdem üzerine kuruluydu dünyaları, bırakın geçiştirmeyi, selam vermenin bile bir ritüel olduğu, samimi bir gülüşün rutin olup, somurtmanın ayıp kaçtığı, dostluk adına deli olunan yılların babalarıydı bizim babalarımız. Bugün basitlik gibi görülen sadelik, bugün iş bilmezlik olarak görülen dürüstlük, bugün tedavülden kalkan tevazu ve de hoşgörü, nedense bizim babalarımızın altın tartan terazisiydi.

Benim babam ve o dönemin tüm babalarının ortak özelliği; önce iyi insan, sonra da adam olmayı düstur edinmeleri. Babayı ölümsüz, oğlu oğul yapan ayrıntı burada! Sonra bir film bitiyor ve ötelediğin hayallerle kalıyorsun.

Hür, bağımsız ve yetkin bir adam olarak oradan bakınca; insan, aslında babadan kalan tek servetin, O’nun sana karşı dürüstlüğünde ve görünmeyen elindeki, hiç de önemsemediğin faziletlerinin olduğunu anlıyorsun.

Sonra o bağımsızlık ve tıpkılık senin bedeninde yaşıyor ve o manevi değerleri ciddiye almadıysan kayboluyor, yitip gidiyor yani ölüyor. Faziletler de babalar da. “Siz yine de baba bedduası almayın…”

Futbolu sizlere anlatırken öylesine iddialı ifadeler kullanıyorum ki, hiç yadırganmıyor ve de haklı bulunuyor. Bütün çirkinliğine rağmen onu seviyoruz. Burada çirkinlik futbola ait değil, insanlara aittir. Onlar çirkin de ondan. Bunlara ayrıntılı biçimde yarın devam edelim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here