Futbol Tam Bize Göre (1)

0
13

Değerli okurlarım, sporu, özellikle “futbolu” yazmak şimdilerde kolay diye düşünüyorum. Teknolojinin zirve yaptığı çağda yaşıyoruz da ondan. Stada gidemeseniz bile, dev ekranlarda oradaymış gibi oluyorsunuz. Peki ya bir zamanlar…

Uzun yılar önceydi ve İstanbul’da sadece bir stat vardı Dolmabahçe. Vefa stadı, Beykoz Çayırı da vardı da, ihtiyaçlara cevap vermiyordu. Bir derby müsabakası izlemek için 18-20 saatlik yol kat ederdik. Ne için bir maç izlemek için. Dolmabahçe Stadı’na, sonradan İnönü oldu!

Bir gün önceden gitmemiz gerekiyordu. Maçtan önce kuyruğa gireceksin, bilet alacaksın, yerini aldıktan sonra gözlerinle acemiliğini atacaksın. Kışın soğuğunda, yağmurda, çamurda ve mevsimin tüm dezavantajına rağmen en büyük şehirdeyiz, o kadar güzel kar yağıyor ki… Buraya kadar güzel! Efendim, anlattığı ve anlatacaklarımı başkalarından duysaydım inanın inanmazdım. Fakat bu rezaleti bizzat yaşayanlardanım ve o nedenle de bana inanacağınızı düşünüyorum. Derby ertesi gün ve o geceyi geçirmemiz şart. Hava kararmak üzereyken stadın kuytu yerlerini tercih ederek vakit geçirirdik. Soğuktan etkilenmemek için slogan atmalar, bağırmalar falan. Sessizlik hakim ve atılan sloganlar bomba gibi patlıyor.

Bir süre sonra polisler geliyor ve ekip amiri “taşkınlık yaparsanız içeri atarım” diyor. Gözümüzün kapkara olduğu bir dönem, polisin copundan kim korkar ama yarın maç var, bilmem anlatabiliyor muyum?

İstanbul’da ikamet eden takımdaşların battaniyeleri, semaverleri, değerlendirerek geceyi bir hayli geçeriz. Bu arada ekip birkaç kez gelir, tehdidini yapar ve gider. Kimseden ses yok. Maça geldik ve bir aksilik olursa maçı da izleyemeyiz, Karıncaezmez Şevki Ağabeyi de göremeyiz. Akıllı çocuklar oluyoruz.

Bu anlattıklarıma inanın ya da inanmayın, bu sıkıntıyı ve hatta rezaleti milyonlarca sporsever yaşamamıştır. Oradakilerin hepsi de bizim kuşaktan ve de bu rezaleti yaşayarak kendimizi karizmatik taraftar kabul ediyoruz. Aynı zamanda “Bizim kuşak yere sağlam basar” diyorum.

Tüm müsabakalar gündüz oynanıyor. Işıklandırma mı? Güldürmeyin insanı. Evet, sabah oldu bir yerde simit yedik, çay içtik ama stadın etrafından ayrılmıyoruz. Gişeler açıldı kuyruğa girdik, biletlerimizi alarak tribündeki yerimize oturduk. Hava çok soğuk ve öyle bir rüzgâr esiyor ki, samurayın kılıcı gibi, öldürücü. Üç beş kişinin dışında hiç kimseyi tanımıyoruz. O zamanlar forma, kaşkol eldiven lüksü de yok. Öyle şeyler daha gündeme gelmemişti.

Yani, o güzellikleri doyasıya yaşadı bu gariban. Hiç pişman değilim. Bizim kuşak o zaman bile karizmatikti, düşünün artık.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here