Futbol Oyunu ve İmamlık (3)

0
59

Değerli okurlarım, uzun yıllar önce, belki de binlerce yıl önce biraz daha açacak olursak, kâğıdın, paçavranın bilinmediği dönemlerde adaletin, hürriyetin, demokrasinin anlamının bile bilinmediği fi tarihinde, o dönemin insanları yine futbolcu oynarlarmış. Yarın asır önce renk değiştirmiş bir kitapta okumuştum. Amerika kıtası keşfedilmeden ve siyah derili yerli halkının hüküm sürdüğü bu topraklarda yine bu spor yapılırmış. Hep “Mış” diyorum, çünkü gerçeği bilmek mümkün değil.

Muhtemelen futbol, keşfedilmemiş, bilinmeyen yerlerde de oynanıyordur ama kesin bir şey söylenemez. Şu aşamada futbolun tarihçesini anlatmaya çalışmıyorum. Güney Amerika’da ve şimdiki ismi Peru olan topraklarda taşla oynanan bu sporun ödülü de varmış. Demek ki, benimsenmiş ve güncel hale gelmiş. İnsanlar bu oyunu önce düşüncede sevmişler. Daha sonra da eylemlerde benimsemişler.

Ödülden söz ettim ya iki zenci kabilesi; zamanı, zemini, takım sayısı, bunların hiç birisi bilinmiyor. Bizce meçhul. Ödül ise yürek yani kalp! Galip gelen taraf büyük itibar kazanacağı gibi yenik takımın kaptanının ya da o kabile reisinin kalbini söküp (öldürmek suretiyle) paylaşacaklar.

O zamanın düşünürleri böyle düşünmüşler, yerli halk da bu işin böyle olduğunu içine sindirmiş. Başka şey düşünmeleri de mümkün değil. Taşla oynanan bu futbolda çok iyi olan kabile, kalp sökmenin, kan dökmenin önüne geçmek istememiş, istemediği gibi, beş kişi, on, elli kişilik kalp ödülü ortaya koymuşlar.

Galibiyet sarhoşluğu ile bir şeyi düşünememişler. Bir gün yenilirsek halimiz nice olur, diyememişler. Keser dönmüş sap dönmüş, öyle bir yenilgiye uğramışlar ki, yüzlerce savaşçı kalpsiz kalmış, yani ödül uğruna öldürülmüş.

O fi tarihinde yaşayan yerlilerle, şimdiki imamlar arasında bir fark var mı sizce? O dönemdeki zencilerin elinde ve evinde ucu sivriltilmiş odun var, şimdilerin elinde ve evinde, ayakkabı kutuları, kasalar ve hesap makineleri ve sayısız bavul! Birisi safer sarhoşu, diğerleri iktidar sarhoşu… Adalet, demokrasi ve de hürriyet herkese lazım. “Ben onları zorla tutuyorum” ifadesini kullanmak zoruna çözüm değildir. Montaj, dublaj falan…

Rezillik diz boyu olmuşken neden istifa edilmiyor? Bakın anlatayım… Rezillikleri bildikleri halde, birbiri ile konuşmayanlar… Hakikati bildikleri ve hayal kırıklığı yaşadıkları halde, kişisel kazanım alanlarını yitirmemek için, Montajı, dublajı bilmeyenleri kandırabilmek için, Zavallı bir kesim de gerçeği bilmedikleri, aç acına hayal kırıklığı yaşamamak için… bunun için bir çaba harcamadıkları için… Beklentileri ve de bir çıkarları yok ama maalesef hala inandıkları için… Bu konu da söylenenlere kulaklarını tıkayıp, görmek istedikleri için!

Milli Futbol Takımımız Avrupa Şampiyonasına hazırlık için özel maçlar yapacak. Yenilmenin bir sakıncası yok. Eksiklerimizi gördük diyeceğiz. Hazırlık maçlarının amacı budur. Ancak, 30 Mart bir sınavdır, Türk seçmeni hayati sınav için statlara koşacak, umarım Ay-Yıldızlı takımımız, yani Atatürk’ün askerleri rakibini hezimete uğratır ve yüz akıyla sınıfını geçer. Yediğimiz bir lokma ekmekte onların gözü var bu böyle biline.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here