Değişik Bir Çarşamba

0
88

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün (Çarşamba) Şam Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Aydınlık Gazetesi yazarı Prof. Dr. Mehmet Yuva Ayna Kültür ve Sanat Derneği, Evimiz Süpürge Derneğinin Konuğu idi. Her hafta  bir konu ve bir konuk  programları ile Ayna  Kültür ve Sanat Derneği doğrusu dünyanın en güzel işlerinden birini yapıyor İskenderun’da… O kadar güzel ki genç, yaşlı, öğrenci, ev hanımı, kariyer sahibi ya da değil herkesi  o eski salaş dernek bahçesinde toplamayı beceriyor ya; işte ilk giz burada… Bunu sağlayan derneğin sağlam yapısı alçak gönüllü, halkçı, sakin ve sevecen, değerli kurucuları kuşkusuz…

İzleyiciler her hafta o salaş mekânda tabureler ya da plastik sandalyelere dağınık, sere  serpe oturuyorlar ve sanki sarayın koltuklarına kurulmuş gibi ciddiyetle ve ilgiyle konukları dinliyorlar ki doğrusu konuktan çok onları izlemek hoşuma gidiyor ne yalan söyleyeyim. Çok seviyorum böyle bir konu üzerinde yoğunlaşan insanların bir arada olmalarını, mimiklerini, tepkilerini incelmeyi çünkü içinde bulunduğumuz zamanda artık özler olduk böyle birlik ve beraberlik tablolarını. Ki Ayna Kültür ve Sanat Derneği ilk başta bunu sağlıyor. Bir defa yeni insanlar tanıyorsunuz günü birliğine İskenderun’a gelenler bile ilk soluğu dernekte alabiliyorlar. Sonra eski tanıdıkları buluyorsunuz ara vermişseniz, yeni gençler, yeni fikirler, eski filmlerle (Perşembe geceleri iz bırakmış  eski filmler  izlenebiliyor isteyen katılabilir) kendinizi yeniliyor ve bir soluk alabiliyorsunuz bu karanlık günlerde yıkıntı, kan, revan, şehit cenazeleri eksilmeyen güzelim ülkemizde.

Ve sevgili okuyucularım her hafta bir konuk ağırlayan derneğimizin bu haftaki konuğu değerli tarihçi köşe yazarı Sayın Prof. Dr. Mehmet Yuva oldu. Kendisini birkaç kez izlemişliğim vardır Ulusal TV’den, örneğin yazılarını Aydınlık Gazetesinden. Ancak şahsen görmedim geçtiğim Çarşamba gününe dek.

mehmet yuva-ayna2

Gerçek bir üniversite hocası… Bir tarih bilgini, bir dil bilimci  olmasının dışında etkileyici bir hatip. Kendimi üniversitede ders dinleyen bir öğrenci gibi algıladım, elinde işaret sopası bez duvara asılı haritada önemli yerleri işaret ederken. Sakin, rahat, alaycı, yargılayıcı ve aynı zamanda saygılı bir konuşma tarzı var. Satır aralarında bir sürü anlamın gizli olduğu. Valla elim yüzümde dinledim de dinledim, milattan öncesinden günümüze dek gelen dönemi  satır satır nasıl birbirine eklenmiş, sözcükler nasıl sonu gelmeyecek gibi uzun. Eyvah dedim içimden öğrencilere sıkılmak üzere valla.

Ve tabi ki üşümeye başladılar ve tabi ki acıktılar ve tabi ki tahta sandalyelerde huzursuzca dönüp durmaya başladılar, bazıları kalktı gitti çünkü zamanı kısıtlı ancak hoca şimdi bağlıyorum diye diye saati çoktan şaşırttı. Ben denizin canına minnetti çok zevkle dinliyordum onu. Ancak bende üşüyordum. Üstelik bir sürü soru vardı sormak istediğim ancak yetişmem gereken yerler de vardı  ve sonunu getiremeden kalkmak zorunda kaldım. Keşke zamanım olsaydı söyleşinin sonunda onunla konuşabilseydim her zaman böyle bir bilge gelmiyor ki! Keşke konuşmasını kısa kesebilseydi ve bir sürü soru sorabilseydik ancak belki başka zaman sırf bunun için yine gelebilir.

Mehmet Yuva yine Batı Asya’nın merkezinin İskenderun bölgesi olduğuna dikkat çekerek bizi bir güzel yüreklendirdi. Yani İskenderun ve  çevresi  güvenlik kilidi olmuş  milattan öncesinden günümüze dek gelen bütün medeniyetlerin. İskenderun kilidi her açıldığında bir medeniyet dünyadan silinmiş  şimdi bizi yok etmeye çalışan emperyalist ülkelerin İskenderun anahtarını elde etmeleri gerekiyor. Tabi avuçlarını yalarlar. Mustafa Kemal, bunu bildiğinden Hatay ve çevresine çok önem veriyordu. Ve Hatay davası şahsi meselemdir demiştir. İyi ki demiş. İyi ki bizde İskenderun’da yaşıyormuşuz. Ve iyi ki Mehmet Yuva daveti kabul edip gelmiş şimdi onu daha başka bir gözle ve anlayışla okuyacağız ve izleyeceğiz, teşekkürler sayın hocam ve teşekkür Ayna Sanat ve Kültür Derneği.

Ve sevgili okuyucularım dünyanın kem gözleri üzerimizde şehitlerimiz  tekrar üç-beş artarak gelmeye devam ediyor. Ve biz lay lomla oyalanamayız artık birbirimize ayrımsız gayrımsız kenetlenmeliyiz. Sağlık ve sevgiyle kalarak… Yase

Günün Şiiri

Belki Yine Gelirim

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir

Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü

Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa

Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse

Ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de

Yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka

Hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler.

Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent

Ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü

Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini

Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki

Onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan

Kadınları güzelleştiren herhalde onlardı

“Tükürsem cinayet sayılır” diyordu birisi

Tükürsek cinayet sayılıyor artık

Ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların

Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara

Tek yaprak bile kıpırdamıyor nedense

Ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar

Alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor

Kanımın pıhtılarında güllerin serinliği

Ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki

Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum

Okuduğum bütün kitaplar paramparça

Çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma

Bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent

Bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum

Sarmaşık aydınlar, arabesk hüzünler

Bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma

Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor

Ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere

Kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak

Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık

Biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri

Ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu

Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

İçimde zaptedilmez bir kırma isteği

Dizginlerini koparan bir at sanki bu

Soluk soluğa kalıyorum her sonbahar

Ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa

Bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum

Bütün gençliğim böylece geçip gitti işte

Ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim

Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa

Bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez

Şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı

Geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye

Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür

Sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak

Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir

Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa

Bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem

Oysa ne kadar sakin sokaklar, bu kent ve bütün yeryüzü

İpince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne

Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz

Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün…

Ahmet TELLİ

Günün Sözü

Sen kendinle başa çıkamayınca, senin gibi aciz düşmana kim ehemmiyet verir?

Şiraz’lı Sâdi

Cehalet her zaman kendisine hayran olmaya hazırdır.

Santra Guitry

Biz bir öyküyü iki kez anlatmayı pek severiz, fakat onu bir kereden fazla dinlemeyi asla!

William Hazlitt

Giysilerini kendilerinin en önemli yanı sayanlar genellikle giysilerinden daha değerli olamazlar.

William Hazlitt

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here