Değişen Havalar ve Biz…

0
74

Günaydın sevgili okuyucularım nasılısınız bu sabah? Bu sabah yine düşünüyorum. Hiç yaşanmamış gibi yok saydığım her şeyi. Kendime bile itiraf etmediğim, unuttuğumu sandığım, işte o vefasızca  belleğimizden sildiğimizi, yok hükmünde saydığımız yaşanmışlıkları, hiç ummadığınız bir anda  birde bakmışsınız ki  onları kusuyoruz kendimize. Böğüre böğüre, birbirine dolana dolana. Çoğunlukla yorgun bir günün ardından derin uykuda iken aniden ve şiddetli olarak kusmaya başlarız.

Ve şaşırır kalırız neler biriktirdiğimize! Hani bazen bilgisayarımızın belleğini temizleriz, temizlerken bizden habersiz neler biriktirdiğini görünce de baya bir şaşarız  ya. Biriktirdikleri bizim kaydetmediğimiz şeyler ve çöp kutusuna yolladığımız fazlalıklar. Biz onların silindiğini sanırız ancak onlar bellekte toplanmıştır. Bizim belleğimizde böyle. Silindiğini sandığımız anılar ve kaydedildiğinden haberimizin olmadığı bir sürü saçma sapan ruh sıkan olaylar; Nedense tamda bu günlerde, değişen havalar ve vücudumuzun direncinin düşmesi, bedenen, ruhen yüklendiğimiz, yorgunluklardan dolayı hiç yaşanmamışçasına ötelenen ne varsa ortaya dökülüyor…

Ancak  neden ne olursa olsun. Dökülmeye başlayınca birbirine dolanmış birikimler bulunduğumuzu sandığımız boyuttan başka bir boyuta geçirir bizi ve geçtiğimiz boyutun zamanı yok, mekânı yok, anılar, olaylar, korkular, kuşkular yüreğimize çentik atmadığını sanmadığımız aşklar dört bir taraftan saldırır üzerimize ve debelenip dururuz kendi ağımızda artık! Ancak ruhumuz yorgun argın, ne zaman belli olmaz, dönünce bedenimize derin bir soluk alıp “Çok şükür döndüler inlerine” diyebiliriz…

Ve yaşadığınız şeyler kesinlikle halüsinasyon gibi şeyler değil. Halüsinasyonlar: Çoğunlukla aslında var olmayan küçük ve hareket halindeki nesnelerin görünmesi durumudur. Ve bir ruh hastalığının habercisidir. Oysa bizim yaşadıklarımız, unutmak istediklerimizin ve hayatımızda artık olmasını istemediğimiz ancak bir şekilde belleğimizin yüklediği olaylar, bir nedene dayalı olarak direncimizin düştüğü bir zamanda  ortaya çıkan yaşanmışlıklar.

Bazı arkadaşlarımda bu olayları  çok sık yaşadıklarından, gündüz bir şeye konsantre olamadıklarından yakınıyorlar. İşte havaların sonbahardan kışa döndüğü bu zamanda hemen hepimizin depolarınızdakiler ister istemez dökülüyor ortaya, onlarla boyut değiştirmek çok kolay oluyor dönmekse sancılı!

Ve biz insanlar çok karmaşık bir yapımız var. Girinti çıkıntılarımız, uçurumlarımız, dağlarımız, ovalarımız, fırtınalarımız, depremlerimiz, yanardağlarımız! Bazen yanardağımızın patlaması ve bizi yakması küle çevirmesi gerekir ki yeniden başlayabilelim.

Ve o yanardağı şimdilerde patladı patlayacak! Ancak şimdi hazır değiliz kül olmaya… Hatta hiç değiliz… Ve sevgili okuyucularım bu ruh hali içinde  iken biz yine de sağlık ve sevgiyle kalmaya çalışalım hep birlikte  ayrımsız, gayrımsız… Yase

& & & & &

Üçlü Filtre Testi!!!

Eski Yunan’da, Sokrat bilgiyi saklaması sebebiyle saygıdeğer bir ün yapmıştı. Bir gün bir tanıdık büyük filozofa rastladı ve dedi ki, “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?’”

“Bir dakika bekle diye cevap verdi Sokrat. Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna üçlü filtre testi deniyor.”

“Üçlü filtre???”

“Doğru”’ diye devam etti Sokrat.. “Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir. Buna 3 filtre testi dememin sebebi;

Birinci filtre “Gerçek Filtresi”

Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin???”

“Hayır” dedi adam. “Aslında bunu sadece duydum ve…”

“Tamam” dedi Sokrat.

“Öyleyse sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Simdi ikinci filtreyi deneyelim; “İyilik Filtresini” Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi???”

“Hayır  tam tersi..”

“Öyleyse” diye devam etti Sokrat. “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. “İşe Yararlılık Filtresi” Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı???”

“Hayır gerçekten değil.”

“İyi” diye tamamladı Sokrat. Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe  yarar, faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?”

& & & & &

Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır.

İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.

Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: “Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem” der.

Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: “Ben çekilirim.”

Günün Şiiri

Gelemem Anne

Bu acıya dayanmıyor yüreğim

Sensiz yaşanır mı bilemem anne

Sana kavuşmaktır benim dileğim

Vakit dolmayınca gelemem anne

Doğmak murat ise elbet ölüm hak

Bana çok zor geldi böyle ayrılmak

Seni örter iken şu kara toprak

Gayri yeryüzünde gülemem anne

Geceleri uyku girmez gözüme

Yakar beni ateş düştü özüme

Doymadım ki ben senin gül yüzüne

Şimdi koklamaya bulamam anne

Çekiçoğlu ölüm zor gelir dile

Ağlamak sızlamak boşa nafile

Sana kavuşmayı istesem bile

Ecel gelmeyince ölemem anne

Günün Fıkrası

Barda uzun süre tek başına içki içen adam bir süre sonra barmene “Biliyor musun, ben sol gözümü ısırabilirim” demiş. Doğal olarak barmen buna inanmamış. 1.000.000 Lirasına iddiaya girmişler. Adam, takma olan sol gözünü çıkarmış; ısırmış ve barmenin hayret dolu bakışları arasında parayı cebine atmış. Bir kaç kadeh daha içtikten sonra adam gene barmene dönmüş ve “Biliyor musun” demiş; “ben sağ gözümü de ısırırım!” Adamın tavırlarından kör olmadığını; dolayısıyla öbür gözünün de takma olamayacağını düşünen barmen, parasını kurtarabilmek umuduyla hemen 1.000.000’sına iddiaya girmiş. Adam sakin-sakin takma dişlerini çıkarıp sağlam olan sağ gözünü de ısırmış. Aradan bir kaç saat geçince, müşteri barmene “İki milyonunu kurtarmak için sana bir fırsat vermek istiyorum” demiş. “İki milyonuna iddiaya girerim ki bu oturduğum yerden taaa öbür köşeye yerleştireceğin bir bira şişesinin içine, bir damla bile etrafa sıçratmadan işeyebilirim.” Barmen uzun-uzun bu işin altında nasıl bir üç kağıt olabileceğini düşünmüş; bulamamış ve iddiayı kabul etmiş. Salonun en uzak köşesine bir şişe yerleştirmişler ve adam işemeye başlamış. Değil etrafa bir damla damlatmamak; ortalığı tam anlamıyla berbat etmiş. Barmen paralarını kurtarmanın sevinciyle olduğu yerde zıplamaya başlamış. Biraz sakinleşince adama dönüp “Kesinlikle kaybedeceğini bile bile neden böyle bir iddiaya girdin?” diye sormuş. “Kaybettiğimi de nerden çıkardınız?” demiş adam; “Şu karşı masada oturan iki asık suratlı adamı görüyor musunuz? İşte onlarla ‘barın orta yerine işerim, barmen de sevinçten zıplar’ diye 5’er milyon lirasına iddiaya girdim.”

Günün Sözü

Dikenden gül bitiren, kışı da bahara  döndürür. Selvi ’yi hür bir halde yücelten, kaderi de sevinç haline sokabilir.

Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here