Amatör Olmak ya da Olmamak (5)

0
67

Değerli okurlarım, alt yapıların, dünlerde ve bugünlerde hizmete giren futbol okullarının, gençlerimize uzun vadede neler vereceğini, yaşamlarına nasıl katkılarda bulunacağını söylemeye gerek duymuyorum artık. Bugüne kadar amatörlerle ilgili o kadar çok makalem yayımlandı ki, sayısını bilmiyorum. Gazetemizin gösterdiği çabanın ne denli yararlı olduğunu kamuoyuna açıklamak bize düşmez. Biz de biraz değil, çok mütevazıyiz galiba.

Konunun önemini anlatabilmek açısından, yıllar önce sunduğum bir örneği yeri gelmişken tekrarlamak istiyorum. Sanırım konuyu ciddiye almayanlar ya da tepeden bakanlar daha iyi anlarlar.

Özellikle bahar aylarında dağlardan düzlüğe inmeyi amaçlayan ve adına da “Sel Felaketi” dediğimiz o korkunç hadise var ya o çılgınca akan suların önüne set gerip yönünü değiştirirsek, başka yerlere akmadan, insanlara, doğaya zarar vermeden sadece kendi topraklarımızı sular hale getirebiliriz. En azından barajlara kanalize edebiliriz.

Bunları başarabilirsek, o bölge su sıkıntısı yaşamaz (Barajlar dolar da ondan) Doğa deforme olmaz, heyelan yaşanmaz, Bölgenin toprağı verimli hale gelir, Rekor seviyede ürün alınır, ihracat başlar. Bu kıssadan hisseyle bir şeyler demeye çalıştım, eminim anlaşılmıştır. Aslında anlaşılıyor da, ciddiye alınmıyor. Biz de ciddiye alınıncaya kadar yazmaya devam edeceğiz.

Birisine “Sen nesin” denildiğinde; doğduğu yer, mesleği, tutuğu takım, dini, mezhebi, güzelliği, çirkinliği akla gelmemeli. Öncelikle, hepimiz insanız. İnsan en önemli unsurdur ve insanlara değer vermekte bir fazilettir. İnsanlar arasına nifak sokmamak, bizden onlardan diye ikiye bölmek, istismar ederek menfaat sağlamak falan… Bunları söylemek bile istemiyorum. Söylemeyi bırakın, düşünce halindeyken bile yüzüm kızarıyor.

Kasımpaşalı bir arkadaşım vardı. Hayatta olup olmadığından emin değilim. Bir gün aynen şunları söylemişti: “Yüzün kızarıyorsa, ar damarında çatlamadıysa, senden bir halt olmaz” demişti. Aynen böyle söylemişti. Eğer öbür taraftaysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu.

Boş zamanlarımda nedense hep doğuya yöneldim. Muhtemelen Doğu’lu oluşumdan kaynaklanıyor. Oradaki amatör takımları, gençleri yakından gördüm. Antrenman yaptıkları sahaları tetkik ettim. O çocuklar o tarlada nasıl koşuyorlar, zıplamayan topa vuruyorlar? Üzüntüyle, içim burkularak izledim.

Ha şimdi “Sizin zamanınızda nasıldı?” diyenler vardır mutlaka! Bizim zamanımızda yeşil zemin yoktu ama Hak, Hukuk, Adalet vardı. Tekmeyi yediğimizde “Ah” demeye utanırdık. İlimde, bilimde, düşüncelerde reform diye bir hadise söz konusu değil. Ancak bunlar olmalı. Bu devrim tez halinde gerçekleşmeli. Her gün ortaya bir konu atarak gündem değiştirmenin bir anlamı var mı? Günün birinde, bir muhterem Samsun’a ayak basar, bundan kuşkum yok.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here