Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? İyi değiliz hiçbirimiz biliyorum. Aklımız fikrimiz, şehitlerimizde, ailelerinde… Ülkemizde yaşanan olaylarda… Nasıl iyi olabiliriz ki… Yine bir şehit mektubu paylaşmak istiyorum bu nedenle… Barış içinde yaşayalım, kardeşçe… Yase
31 Ekim 2005 tarihinde saat: 22.00 sularında Şırnak Uludere uzun geçit sisi tepe mevkiinde ülkemizin bölünmez bütünlüğüne yüce milletimizin birlik ve beraberliğine kasteden bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadelede şehit olan asker vurulduğu anda cep telefonu ile annesini babasını arar şehitlik haberini kendisi veren ve helallik isteyen evin bir tek oğlu 1984/4 jandarma er kahraman asker Oğuz Parparoğlun’un son mektubu:
Oğuz: “Of anam of hasretinle yine efkâr bastı yüreğimi oğlunu uykudan uyandırmaya kıyamayan benim canım anam eve biraz geç kalsam beni arardın nerde kaldın yavrum deyip ağlardın asker oğlun için ağlama sakın teskere uzaktır izinim yakın. Beni özledikçe resmime bakın kısmet olur bir gün dönerim elbet sayılı gün tez geçer biter bu hasret. Anacım oğlun şimdi çok uzaklarda, sırt çantası sırtında belki yollarda belki dağlarda, belki de pusuda… Anacım babam derdi ya oğlum orası ana kucağı değil asker ocağı babam çok haklıymış. Asker ocağında sabah geç olur anam sevdiklerinden ayrı kalmak güç olur. Biz askeriz, bizi bekliyor dağlar. Ağlasa anam ağlar gerisi yalan ağlar. Nişanlıma söyleyin yalnız gezmesin, acele edipte çeyiz dizmesin, gelin ata binmiş ya nasip derler. Allah yazımızı kara yazmasın. Canım anam ola ki bana bir şey olursa sakın ağlama, oğlum şehit oldu deyip kara bağlama. Şehitler ölmez sakın ölü demeyin, ben şehit anasıyım ben şehit babasıyım deyin hiç hiç üzülmeyin. Oğlum son mektubunda yazmıştı sanki sanki içine doğmuştu deyin değil mi ki bunca çabanın sonu bir avuç toprak tek korkum unutulmak yüreği vatan sevgisiyle dolu Jandarma er Oğuz PARPAROĞLU…”
Anne: “Oğuz’um kınalı kuzum ellerine yakmışım kına bekçi göndermişiz seni vatana. Annen baban kurban olsun yoluna. Allah’ıma emanet olasın Oğuz’um her şey vatan için kınalı kuzum Oğuz’um Oğuz’um”
Ve… İşte Asker Oğuz’un Şehit Edildiği Acı dolu an:
Silahlar patlar ve Oğuz vurulur ve tam bu sırada babanın telefonu çalar arayan Oğuzdur.
Baba: “Alo Oğuz”
Oğuz: “Ah yandım anam baba ben Oğuz baba ben vuruldum hakkınızı helal edin”
“Yavruuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm.”
Anne: “Oğlum Oğuz’um anan kurban olsun sana bir yere saklan yavrum.”
Oğuz: “Ana takatim yok kalkamıyorum hakkınızı helal edin.”
Baba: “Aman acı haberde Oğuz’um kendi söyledi baba ben vuruldum hakkın helal et dedi. Yavrum dedim de dilim dişim kitlendi. Evin bir tek oğlu şehidim dedi. Oğuz’um şehit olmuşta vatan sağ olsun, vatan sağ olsun, vatan sağ olsun askerime kurşun sıkan kahrolsun…”
Anne ağlayarak söyledi; “Dedim yavrum Oğuz’um bir yere saklan, dedi ana takatim yok her tarafım kan. Ana ben ölüyom sağ olsun vatan. Oğuz’um kınalı kuzum şehit olmuş, vatan sağ olsun, askerime kurşun sıkan kahrolsun Oğuzuma kurşun sıkan kahrolsun.”
& & & & &
Şehide Mektup
Kahraman şehidim Mehmet Amca; 90 yıllık selam üzerinize olsun. Arıburnu cephesiyle Kanlısırt cephesini kağıt, gövdenizi kalem, kanınızı mürekkep gibi kullanarak toprağa kanınızla yazdığınız mektubu 90 yıl sonra okuyunca size yıllanmış selamı ve yıllardır beklediğiniz cevabı yazıyorum.
Bu mektup günümüzün yozlaşan halkına sitemin ve diğer yandan çalışan, bilen, araştıran Türk milletinin umudunun ve geleceğinin resmidir. Siperde düşman beklerken bugün yaşlısıyla genciyle ne hallere düşeceğimizi bilseydiniz yine de bizim için bir kurşun daha sıkar mıydınız? Aziz vatan toprakları üzerinde yıllar sonra insanların üç beş kuruş para için birbirlerini öldüreceklerini, kültüründen, dinlerinden vazgeçeceklerini, hırsızlıkla geçineceklerini, bilimden uzaklaşıp şan şöhret için namuslarını bir kenara iteceklerini bilseydiniz yine de siperde düşman bekler miydiniz? Sizin o gün gövdenizden dökülen kanlarınız, bizim bugün gözümüzden döktüğümüz göz yaşlarımızdır.
Her ne kadar insanlar artık tanınmaz hale gelmişlerse de bu ülkede genç, canlı, eğitimli, geçmişini tanıyan, Türk’e yakışır bir biçimde yaşayan, araştıran, öğrenen insanlar da var. Biliyoruz ki zaman ağlamayı, zaman artık üzülmeyi gerektirmiyor. Tüm olumsuzluklara rağmen umudumuzu koruyor, iyi niyet ve dileklerimizi gerçeğe dönüştürmek için çalışıyoruz. Bizler ki ulusuna, vatanına sahip çıkan, egemenliğini savunan gençler olarak yetişiyor, yetiştiriliyoruz.
Korkmayın, bu vatan, 1900’lü yıllarda tüfeklerle, süngülerle, iman ve ümitlerinizle düşmandan kurtuldu. Bugün 2000’li yıllarda kalemlerle, beyinlerle, inanç ve umutlarımızla en ileri medeniyetlerin de üstüne yükseliyor. Şanlı Türk milleti, ille de şerefiyle sayenizde göğsünde taşıdığı nurla yaşıyor, yaşamaya devam edecektir.
Şanlı Mehmet Amca,
O gün, size diş bileyen düşmanın bugün bize muhtaç olduğunu, Türk’ün vatanının dünyanın en önemli noktalarının biri haline geldiğini bilin. Üzülmeyin! Kahraman şehidin toprağı, hala kahraman şehidin ve onun torununun toprağıdır.
Tarihe sığmayan şehidim!
Öyle bir ateş-i aşk yakmışsın ki yüreğinde, alevinden düşman yaklaşamamış. Kalbin tuğla olmuş sanki… Kanını harç etmişsin. Öyle bir sınır inşa etmişsin ki gönlünde, haşmetini gören sana dokunamamış.
Yedi katlı göklerin büyük şehidi. Bu nasıl bir sevda, nasıl bir müdafaadır ki cihanda emsali görülmemiş. Acına, sancına dayanmıyor yürekler. Göz pınarlarımız kuruyor adını andıkça diller. Ne desem boş… Az bile sana hizmet etse melekler… Ki sana hayran olmuş koca Mehmet Akifler… Biliyoruz ki şehitler ölmez. Bu sebeple önce size, kutsal şehidim Mehmet amcama Karadeniz’den, Ege’den, Marmara’dan, bütün Anadolu öğrencilerinden sevgi, saygı, hasret dolu selamlar yolluyorum. Ne olur kabul edin! Yüzbaşı Hakkı Bey’e, Koca Seyit’e, Yahya Çavuş’a… İsim isim saysam, denizler mürekkep olsa ağaçlar kalem yine de şanını yazamayacağım şehitlere bizlerden sonsuz selam edin. Deyin ki; bizim onlara bıraktığımız vatana sahip çıkıyorlar. Şehitlere, hala arkalarından döktüğümüz gözyaşlarımızdan bahsedin. Onlar için edilen duaları anlatın. Onlar için hazırlanmış köşklerde yaşayan, sonsuz ve benzersiz bahçelerde gezinen, şehit tahtında oturan kahraman Türk askerine sonsuz selam olsun.
Günün Şiiri
Zindanı Taştan Oyarlar
Bursa’nın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir gülleri
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Bir şubat gecesi tutuldu dilin
Silâha bıçağa varmadı elin
Ne ana ne baba ne kız ne gelin
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Ne bir haram yedin ne cana kıydın
Ekmek gibi temiz su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydin
Döşek diken diken yastık batıyor
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Zindanı taştan oyarlar
İçine bir yiğit koyarlar
Sağa döner böğrü taşa gelir
Sola döner çırılçıplak demir
Çeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir
Döşek melul mahzun, yastık batıyor
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Bugün efkârlıyım açmasın güller
Yiğidimden kötü haber verirler
Demirden pencere taştan sedirler
Döşek melul mahzun yastık batıyor
Yiğidim şahinim aman burda yatıyor
Mezar arasında harman olur mu?
On üç yıl hapiste derman kalır mı?
Azrail aç susuz canın alır mı?
Döşek melul mahzun yastık batıyor
Yiğidim şahinim aman yerde yatıyor…
Dilinde dilimi bulduğum
Gücüne kurban olduğum
Anam babam gibi övdüğüm
Dayan hey Aslan Ustam
A benim
Yiğidim dayan.
Dayan hey gözünü sevdiğim
Bugün efkârlıyım açmasın güller
Yiğidimden kötü haber verirler.
Sana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun
Kurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün
Şiirin gökyüzü gibi herkesin.
Sen Kızılırmak kadar bizimsin
En büyük ustası dilimizin
Canımız ciğerimizsin.
Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin’dedir
Bütün hışmıyla dilimiz
Kökünden sökülmüş bir çınar gibi
Yüreğimiz içindedir.
Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin’dedir
Acısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla
Bir yanı nur içinde tertemiz.
Bir yanı sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir.
Bedri Rahmi EYUBOĞLU
Günün Sözü
İyi, basit; kötü ise çok yönlüdür.
ARISTOTELES
Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.
Honore de BALZAC
Başkalarının kusurlarını tartarken, parmağıyla terazinin kefelerini bastırmayan insan pek enderdir.
Byron LANGENFELD