Spor Babamızın Malı Değil (5)

0
71

Değerli okurlarım, futbolun ülkemize gelmesinin üzerinden çok zaman geçtiğini söylemiştim. Bu spor bizim isteğimizle gelmiş değil. Ülkemize gelişi, yine yabancılar vasıtasıyla gerçekleşti. Söyle düşünelim. Ülkede futbol var ve belli yerlerde de oynanıyor. Bu sporu icra edenler yabancı askerler ve onların tayfaları. Yani Türk gençleri futbolu seviyorlar ama oynayamıyorlar, öyle bir şansları yok. Hatta futbolu oynamayı bir yana bırakın, tel örgülerinin yanında oturarak izlemeleri yasak. Zaptiyeler anında can alıyorlar. Fakat tel örgülerinin yüz metre uzağından izleyenlere ses çıkaran olmuyor.

Cumhuriyet’in ilanından sonra, saltanatın sona ermesiyle Türk insanı da bu sporu, yani futbolu oynamaya başladı. Eksiğimiz çok fazla, kaybımız çok büyük. Ecnebilerle beraber futbola başlamış olsaydık, acaba diyorum grafiğin neresinde olurduk. Saltanat döneminde futbolu oynamak mümkün değildi. Zaptiyeler ajan arar gibi futbol oynayanları arıyordu. Padişah tarafından yasaklanmıştı. Abdulhamit dinine bağlıydı, adaletsiz işler yapmazdı belki ama, batıya dönük değildi. Bu nedenle de futbolu yasaklamıştı.

O günün koşullarında mazeret meşru idi… İslamiyet’in yaygınlaştığı yıllarda, bazı muhteremlerin şehit edilip, kellelerinin tekmelendiği düşüncesiyle kesin olarak yasaklanmıştı. Büyük günahtı, çok büyük suçtu, itaat etmeyenlerin idamını gerektiriyordu.

Kasımpaşalı bir arkadaşım var biliyorsunuz. Kendisi yan-yan yürür, bir ölçüde yengeç gibi hareket eder. Dinci ve İstanbul’un imamı olmasına rağmen, futbol oynamış. Helal olsun. Çok yer ve bir de haram yer. Yalanın kralını söyler, Cuma namazlarını kaçırmaz, şov yapar. Bir defasında aynen şunları söylemişti:

“…Her şeyin büyüğünü yapacaksın, yalandan hiç sakınmayacaksın, seni suçlayanların makamı mevkii önemli değil. Aşağılayacaksın, hakarete varan sözlerle onları köşeye sıkıştıracaksın. İstikrarı sağlamak için riski göze alacaksın, değişim deyip savaş ilan edeceksin. Ayakkabı kutularını evinden eksik etmeyeceksin, kutulardan söz edenlerin anasını ağlatacaksın. Bu millet askerlerden çok çekti. Savaşları onlar kazanıyor, ihtilalleri onlar yapıyor. Yok öyle şey sivil ihtilal yapılmaz mı sanki? Son söz olarak şunları söylemek istiyorum ki, deveye diken, bu milleti seven yarar. O kadar!..”

Uzun boylu dostlarımız çoğaldıkça kültürümüzde artıyor. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama ulusal basının (bir kaçı hariç) elinde yağdanlık var bununla ne yapacaklar bilmiyorum. Herkes köşe olmak için sağdan gitmeye özen gösteriyor.

Sporla ‘Sağlıklı Yaşam’ arasındaki irtibat artık bir kültür, bir hayat tarzı haline gelmiştir. Komando eğitimi yapılıyor ama bu bir amaca yönelik. Çağımızda spor sadece sivilleşmiştir. Siyasetten arınmış diyemiyoruz. Çünkü bir müsabakanın devre arasında bir emir geliyor “Şu takım galip gelecek…” Hiç böyle şey olur mu? İstenilen takım galip gelmişse, o maçın hakemi kızağa çekiliyor. Demek oluyor ki hakemlerimiz forumsuz değiller. Korkuyorlar! Korkarak maç yöneten hakemler uzatmayı 5 dakikaya çıkarır, sekizinci dakikada bir frikik yaratır ve gol olunca maçı bitirir. Oysa emek kutsaldır.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here