Şiir Enkaza Dâhil mi?

0
172

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah düşündüm kendi kendime sordum. Sonra Emine hanıma sormak istiyorum acaba  90 yıllık enkaza şiir de dâhil mi? Eğer öyle ise biz enkazla birlikte olalım bugün sevgili okuyucularım ve…sağlıkla ve sevgiyle kalalım aklımızı kendimize emanet ederek. Ayrımsız gayrımsız hep birlikte. Yase

Biliyorum Sana Giden

Biliyorum sana giden yollar kapalı

Üstelik en de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;

İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm

Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım

Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya

Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi

Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;

Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor

Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;

Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım

Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;

Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,

Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,

Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu

Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal SÜREYYA

Gönül

Evvel sen de yücelerden uçardın

Şimdi enginlere indin mi gönül

Derya deniz, dağ taş demez geçerdin,

Karada menzillin aldın mı  gönül.

Yiğitliğin elden gitti yel gibi.

Damağımda tadı kaldı bal gibi

Hoyrat eli değmiş gonca gül gibi

Bozulmuş bağlara döndün mü gönül

Hasta olsan yatağın istersin

Kadir Mevlam sağlığını göstersin

Cennet i Aladan bir köşk dilersin

Boynunun farzını kıldın mı gönül

Karacaoğlan der ki, söyle sözünü

Hakka teslim eyle kendi özünü

El içinde karalama yüzünü

Yolun doğrusunu buldun mu gönül.

Karacaoğlan

Yağmur Olsam

Sel taşkını bir akşamüstü

Bulutları bağrına basan

Ağaçlara sordum seni

Yaprak rüzgarı tutmaz dediler

Uzun uzun baktılar yalnızlığıma

Yangın yeri bir yürek

Bir de yağmur gösterdiler

Ne olur şu yağmurların

Birdenbire yağanı ben olsam

Rüzgarı düğümlesem saçlarına

Bir daha bırakmasam

Öpsem kirpiklerini

Süzülüp gözyaşlarına karışsam

Çağlayıp aksam çağlayıp aksam

Yüzündeki ırmaklarla geçsem ovaları

Dudaklarında denizlere çıksam

yase-şiir günü1

Tut Ellerimden

Sırat’tan incedir sevda köprüsü

Beraber geçelim tut ellerimden.

Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü

Beraber uçalım tut ellerimden

Gönüldeki birlik kalkandır dışa

Aldırma ayaza, yele, yağışa

Giden ilkbahara, gelecek kışa

Beraber göçelim tut ellerimden.

Birleşmek üzredir şafakla gurûp

Korku beklenilmez kapıda durup

İster zehir olsun, isterse şurup

Beraber içelim tut ellerimden.

Çağır hayallerin en ötesini

Yakından duyarsın aşkın sesini

Sonsuz mutluluğun penceresini

Beraber açalım tut ellerimden.

Hatırla kaybolan hatıraları

Elmastan ışıklı, altundan sarı

Zaman tortusundan işte onları

Beraber seçelim tut ellerimden.

Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”

Zamanı zamana etme şikayet

Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet

Beraber kaçalım tut ellerimden

Abdurrahim KARAKOÇ

Sen Burada Bir Yabancısın

Bu rüzgarın tadı senin hiç tatmadığın

Bu yolcular bilmediğin bir yerden geliyor

Konuştukları dil ömrünce duymadığın

Gözlerini sakla sen burda bir yabancısın.

Akşam tren raylarına yağmur yağıyor

Devrilmiş bir sokak ayak basmadığın

Çarmıha gerilmiş afişler ıslanıyor

Karanlıkta bir kadın tanımadığın

Bir şeyler söylüyor anlamadığın

Şüphelli oteller üstüne geriniyor

Sen burada bir yabancısın saklanmalısın

Akşam tren raylarına yağmur yağıyor.

Attila İLHAN

Günün Şiiri

Mihriban

Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışım, çözülmüyor Mihriban.

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

Yâr deyince, kalem elden düşüyor

Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor

Lâmbada titreyen alev üşüyor

Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.

Önce naz, sonra söz ve sonra hile…

Sevilen, seveni düşürür dile

Seneler, asırlar değişse bile

Eski töre bozulmuyor Mihriban.

Tabiplerde ilâç yoktur yarama

Aşk deyince ötesini arama

Her nesnenin bir bitimi var ama

Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.

Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne

Kar koysan köz olur aşkın külüne…

Şaştım kara bahtın tahammülüne

Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.

Tarife sığmıyor aşkın anlamı

Ancak çeken bilir bu derdi, gamı

Bir kördüğüm baştan sona tamamı…

Çözemedim… Çözülmüyor Mihriban.

Yaz Başlangıcı İçin Bir Aşk Ezgisi

Her şey bir başlangıçtı başaklar bile

Kırlar dağlar deniz kenarları

Denize inen sokakların kuşları.

Durup baktım yapraklar başlangıçtı

Sonra evler pencerelerinden fesleğen sarkıtan

Akşamüstünün buğusu, bugünün sonu

Kırgın bir kuşun denize doğru uçuşu

Başlangıçtı sevgimize biliyor musun

Vakit yoktu aşka nasıl bulmuştuk

Ertelenmiş bir başlangıçtı efsane kıldık

Leylak kokusu sızdıran evleri, sokakları

Geçip gitmiştik bir gülümseme bırakarak

Vakit yoktu açık denizleri özlemeye

Fesleğen sulamaya pencere önünde

Bir tenhalığı yaşamaktan bakışmaya bile

Şaşırdım doğrusu nasıl bulmuştuk aşkı

Her şey her zaman bir çığlıktı

Tenha bir istasyonda okuduğun

Bir suç işler gibi okuduğun öğle sonu

Her şey bir başlangıçtı sevgimize

Çılgın yaz çiçeklerine, yediveren güllere,

Kalbinin hızla akışı bile sevgilim.

Ah bir sevdaydı şurada çınlayan sesin

Gece yarıları beni umarsız bekleyişin,

Sanki bir çiçek sergisiydi karanlıkta gözlerin

Ahmet ADA

Günün Fıkrası

Annesi sofrada çocuğu uyarır; “Bak yavrum yemek yerken, öyle masanın üzerinden karşıya uzanılmaz. Dilin yok mu senin?”

“Var anne ama kolum daha uzun.”

Günün Sözü

Gerçek bir taş kadar sert, bazen de bir gonca kadar yumuşaktır.

Gandi

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here