Sembolik Bir Tatil Yazısı!

0
92

“-Tatilde nereye? –Bodrum’a!  -Gerçekten mi?” Bu şakada, soruya verilen cevap sonrasında bodrum sözcüğüyle sembolleşen kinayeli tatile çıkma mecazında, tatil gerçeğinin fotoğrafını da görebilir miyiz? Elbette.. Mesela ben, mecazdan payıma düşen gerçeğin fotoğrafını; “tatil mekanım balkondan gökyüzüne bakarak hayali mavi yolculuklar umudum” cümlesiyle çekebilirim.. Fotoğrafın altına da, Orhon M. Arıburnu’nun “Umut” adlı şiirinden; “Dünya döndükçe,Umut fakirin ekmeği, Ye Mehmet ye!” dizelerini yazabilirim..

Bir arkadaşım; “Tatilde bir yerlere çıkıyor musun?” diye sorduğunda, yukarıdaki şaka geldi aklıma..  Önce,“Çıkmaz olur muyum, bodruma” şeklinde yanıtlamayı düşündüm.. Sonra vazgeçtim.. Zira bodruma inilirdi, çıkılmazdı! Mecazın da bir mantığı olmalıydı.. Ben de kendi gerçeğimi söyledim: Balkona! Balkona çıkmak için tatili beklemiyordum elbette.. Tatile çıkmak için balkon beni bekliyor ve ben de tatilde balkonu bekliyordum! Hemen söylemeliyim ki ben, önem ve değeri mekânlara değil, her mekân ve zamanda insanlara atfedenlerdenim.. Bu bağlamda mesela İbrahim Refik, “Edep Ya Hu” adlı kitabında şöyle diyor: “Eskimeyen eskiler;‘Şerefü’l-mekân bi’l-mekin’ ibaresini hat levhası olarak talik ettirip makam odalarına asarlar ve bu düsturu icraatlarına yansıtırlarmış.. Bu sözün manası bir mekânın şerefi orada oturandan gelir demekmiş.” (s. 132, Albatros Y. İst. 2008)

“Tatilde yazacak mısın?” diye sormuştu bir başka arkadaşım.. Yazacağımı söylemiş ve eklemiştim: “İnternet üzerinden okursan sevinirim..” Arkadaşım: “Okurum fakat çok uzun ve çok sembolik olmasın! Çünkü sembol olarak kullandığın kavramların mecaz suyunda gerçek anlamlar serapa dönüşüyor!” Bir başka arkadaş ise; “Tatilde boş zamanları okumakla tüketmenin, tüketim toplumunda bir değeri yok! Ben gazetedeki yazıları okumam, tatil köylerinin resimlerine bakarım!” demişti.. Ben de “tüketim toplumunun” resmine bakarak kavramlar üzerinden tatil mecazının gerçeğine atıfla bu yazıyı kaleme aldım..

Tatil, “boşa çıkmak” anlamında Arapça ATL kökünden geliyor.. Tatilin, “atılda yerleşik mekan veya zaman” olduğu mecazen söyleniyor.. Söyleniyordu! Çünkü artık tatil zamanı derken aynı anda zihinlerde tüketim toplumunun tatil mekanları da tüm gerçekliğiyle resimleniyor.. Önce “tatil zamanını” irdeleyelim.. Sanayi devrimi sonrasında üretim, ihtiyaca binaen kitleselleşmişti.. Teknolojik ürünlerin ihtiyaca binaen tüketilmesi sürecinde, üretimdeki fabrika emek eşgüdümlü ağır yükü tatilsiz taşıyan başta üretim tutsağı emekçiler olmak üzere toplumlar modernleşti.. Modern toplum filozoflarından Bertrand Russell, fabrika emek eşgüdümlü bu kitlesel üretim tutsaklığını ve kurumlarını “Aylaklığa Övgü” adlı kitabında eleştirirken vurgulamıştı bireylerin tatil zamanı özlemlerini.. Otomasyonla birlikte üretimdeki bedensel emek yükü zamanla azaldı.. Teknoloji marifetiyle beden gücüne olan ihtiyacın azalması, bireylerin çalışma zamanlarını da kısalttı.. Dolayısıyla Russel’in alaysı övgüsünü yaptığı “Boş Zaman” kavramsal anlamda modern toplum literatürüne yerleşti.. İrdelememize “tatil mekanları” üzerinden devam edelim.. Toplumların modernleşme sürecinde, üretilenlerin ihtiyaca binaen tüketilmesi ötesinde; şirketlerin daha çok kârını hedefleyen “daha çok tüket, daha çeşitli tüket, her yaşta tüket” neo liberal haz ihtiyacına biat edilir oldu.. Boş zamanlar aleminde her mekanı alışveriş merkezleri doldurdu.. Ve Marks’ın “meta fetişizmi” diye kavramsallaştırdığı olgu (ticari amaçla üretilen malların kullanım değerinin ötesinde, sanki metafizik bir öz varmış gibi tüketilmesi) Tüketim Toplumu bireylerinin tüm boş zamanlarını doldurdu.. Artık, daha çok ve çeşitli tüketim araçlarını kullanmak, bunları da başkalarına göstermek, üstün olduğunu hissetmek, bu üstünlüğün devamını sağlamak amaçlı markada sembolleşen meta fetişizmi, Tüketim Toplumunun temel felsefesiydi.. Dolayısıyla alışveriş merkezlerinden arta kalan boş zamanlar, bireysel üstünlük hazzıyla “yıldızlanan otellerde” veya tatil köylerinde tüketilmekteydi..

Ben de elbette tüketim toplumunda yaşayan bir bireydim.. Dolayısıyla tatilde boş zamanımı özgürce tüketmek benim de hakkımdı.. Ve fakat benim boş zamanlarımı tüketeceğim mekan sınırsız tüketim özgürlüğüme karşın eşitsiz değişim gücüm nedeniyle, beş sandalye bir sehpalık reyhan saksılı bir balkonla sınırlıydı..  Öte yandan balkon, hayali mavi serinlik anlamında özellikle akşamları romantikolsa da İskenderun’un turuncu sıcaklığının yakıcı gerçekliğinde gündüzleri hiç de realist değildi.. Kaldı ki çocukların “babamın ütopik tatil köyü” diye niteledikleri balkonla ilgili eleştirileri de rasyoneldi..Mesela benim “gazete kağıdından gemilerle çıktığım sürrealist mavi yolculuklar sonrası sahil fetişizmi üzerinden çektiğim sembolist nutuklar, çocukların televizyondan izlediği boş zamanları dolduran yazlık mekanlardan; mesela tatil köylerinden veya yaylalardan esen natürel  rüzgarın hem mecazı hem gerçeğiyle atıla düşüyordu..

Son tahlilde ben, günümüz tüketim toplumuyla sembolleşen tatil mekanlarının  resmine baktığımda klasik balkon sefamın, realitede bir balkon sefaleti olduğunu itiraf ediyor, tatildeki arkadaşlarımı da, eskimeyen eskilerin; ‘Şerefü’l-mekan bi’l-mekin’ sözüyle selamlıyorum..

Selam ve saygılar…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here