Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Kadınlar Derneği (CKD) Resmi nikahtan önce, imam nikahının kıyılmamasına dikkat çekmek için “Biz dini nikaha karşı değiliz ancak resmi nikahtan sonra” diyerek. Üç gün süren bir imza kampanyası gerçekleştirdi. Doğrusu konu çok önemli, özellikle biz kadınları çok fazlası ile ilgilendirmeli. Bu konuda duyarsız kalmak olası değil. Ve olmamalı çoktan beri destek yazısı yazdığım halde ancak bu güne yayınlatmak kısmet oldu. Şehirli kadınlarının bazılarının tuzu kuru. Onları buna zorlayan olmaz büyük bir ihtimalle. Ancak kırsal alanlarda ve geleneklerin, inançtan önce geldiği ve bazı göreneklerin hunharca kullanıldığı coğrafyalarda… Ne yazık ki kadınların çoğu sadece dini nikahla evlidir. Ve dini nikah, bir, iki hata üç, hatta dört kadın daha almaktır sonrasında.
Ve bu kumaların hiçbiri kanunların koruması değildir, adamın iki dudağındadır kaderleri sadece ve evlendikleri insan hasta mıdır, kan uyuşmazlığı var mıdır, kadın ve çocukların hakkı nedir ne değildir hiç sorgulamadan bilmeden.
Ve bu iş önce ailenin ve şimdilerde anayasa mahkemesinin oluru ile gerçekleşecek isteyenlere. Tüyler ürpertici! Oysa aynı kanunlar önceki yıllarda yalnızca imam nikahı ile yaşayanları yargılıyordu. Bunun adı bir şeylerdi… Şimdi ise destekleniyor? Olacak şey değil. Ve biz kadınlar hep birlikte tuzu kuru, yaş demeden bu gidişe bir “son” diyebilmeliyiz, demeliyiz.
Evlilik akdi ile kadın ve çocukların hakkı sonuna dek korunmalıdır. Dini nikâh sonradan da olabilir kimse dini nikaha karşı değil çok şükür. Ancak doğru uygulanamadığı ve suiistimale uğradığı için ondan önce resmi nikah kıyılması şart. Çünkü önce Allah kimsenin şu ya da bu şekilde mağdur olmasını istemez.
Ve özellikle kadınlar, gençler karşılıklı hakların ayrımında olmalı, bu konuda eğitilmelidir. Kimse kimseyi elinden tutup imam nikahı ile evlendiremez. Artık bu devir geldiği yerde kalmalı. Zaten nasıl anneler var buna izin veren anlayabilmiş değilim. Kendisi böyle evlenmişse ve kumaya hayır dememişse kızının aynı kaderi paylaşmasına nasıl izin verebilir ki?
Bir kamu spotu var. İzlemişsinizdir. TV’de… Korkudan, dehşetten bu yaşta beni yerime mıhlıyor… Kızını okuldan alıp elinden tutarak hiç tanımadığı bir adama götürüp “işte bu kocan” diyen kadın figürü ve dehşetle büyümüş çocuk gözler!!!! 21. yüzyılda hala bu olayların yaşandığını bilmek insanı çıldırtmaya yeterde artar bile. Bu bir vahşet ötesi şey, adı yok bunun asla ve katha!!!
Bir insan yavrusuna bunu nasıl yapabilir? Bu da gösteriyor ki aslında yoğun bir cehalet içindeyiz, hala ve yoğun bir çaresizlik. Yoğun çaresizlik donduruyor kanımı! Cehalet ise hala bu zamanda? Dumura uğratıyor! Kimsenin bu kadar cahil olma lüksü yok… Olmamalı, olmamalı diyorum. Ve yine ve her zaman önce eğitim diyorum. Ve maddi olanakların düzeltilmesi… Yoksulluk yaman bir şeydir ve bizim ülkede diz boyudur!!! Her şeye rağmen kızlar haklarının ayrımında olup karşı koymayı bilsinler diyoruz. Bu aileye karşı gelmek değildir asla. Ailelerini uyarmak ve belki bilmiyorlarsa onları da aydınlatmaktır. Çünkü hepimizin bilgisi var. İmam nikahı yaygındır.
Ve doğal karşılanıyor. Ve hiçbir koruyucu hükmü yoktur. İmam nikahında adam canı istediği ve kafası bozulunca işine geldiği için din adına öğrendiği tek şeyi yapar. Ve üç kez “boş ol” der. Ve kadın boş olur… O kadar… Bu kadar basit. On çocuğu bile olsa ortada kalabilir kadın. Bu yüzden kadın artık güçlü olmak zorundadır. Daha doğrusu kendi kendinin ayrımında olmalıdır. Bir anne, bir eş, bir arkadaş, bir kardeş olduğunun ve erkekler dünyasında aslında yerinin kendi kendine verdiği değer kadar olduğunu bilmelidir.
Ve sevgili okuyucularım. Ne yazık ki hala bu yazıları yazıyoruz. Bu kamu spotları ile uyarılıyoruz.
Aslında bu bizim eksiğimiz. Biz eksik kaldıkça bizim üzerimizden pirim yapacaklar bunu unutmayalım.
Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım. Her zaman yan yana el ele. Ayrımsız gayrımsız. Yase
& & & & & &
Ebû’l-Haseni’l-Harkânî (k.s) hazretleri şöyle anlatır:
İki kardeş vardı. Bu iki kardeşin hizmete muhtaç bir anneleri vardı. Her gece kardeşlerden biri annenin hizmeti ile meşgul olur, diğeri Allah Teâlâ’ya ibâdet ederdi. Bir akşam, Allah Teâlâ’ya ibâdet kardeş, yaptığı ibâdetten, duyduğu hazdan dolayı kardeşine: “Bu gece de anneme sen hizmet et, ben ibâdet edeyim” dedi.
Kardeşi kabul etti. İbâdet ederken secdede uyuya kaldı ve o anda bir rüya gördü. Rüyasında bir ses ona: “Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık” deyince genç: “Ben Allah Teâlâ’ya ibâdet ediyorum. Kardeşim ise anneme hizmet ediyor. Fakat beni onun yaptığı amel yüzünden bağışlıyorsunuz” dedi.
Ses ona: “Evet, senin yaptığın ibâdetlere bizim hiç ihtiyacımız yok. Fakat kardeşinin annene yaptığı hizmetlere annenin ihtiyacı vardı, karşılığını verdi. Allah Rasûlü; “Din nasihattır, samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara” diye cevap verdi.
& & & & & &
Sabancı Vakfı, Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği “Çocuk Gelinler” Projesinin afişini de paylaşmak istiyorum.
Günün Şiiri
Gecenin Kanayan Yerinden
gece yarısı bir el dokunuyor soluğuma
bir aşkın kan damlası karışıyor yağmura
kitaplardan yüreğime dolan gelincikler
güneşli papatyaları seyreyleyen turnalar
bir yelkenli açılıyor alnımın çatısına.
sizlerin gençliğini taşıdım kanımda
ey güzel çocuklar sesime ses katanlar
şimdi renklerle savruluyorum ardınızdan
adlarınızı unutmadım/yüzünüz silinmiyor aklımdan.
sevincim bir çığlık gibi savruluyor dünyaya
kelebek kanatları/kuş sesleri dökülüyor gömleğime
bir nehir akıyordu gecenin sessizliğine
bütün güneşler kayıp gitmişti ellerimden
her ölüm bir şiiri büyütüyordu dilimde.
çok şey anlatıyordu gecenin yüzü
yağmurlu bir kasım karanlığını geçerek
korkuyu yenen bir aşkın seveniydim
bir gül yaprağıydım rüzgârda.
güzelliğiniz kazılıyor gençliğin mavi ufkuna
yarama tuz basarak geçiyorum günleri
bir ses yankılansa yüreğimi örseleyen
bir fotoğraf dökülse yüzünde solgun çiçekler
göğsümden havalanır martı sürüleri.
şimdi karlar yağar yüzüne dünyanın
istasyonların uykusunu yitirmiş derinliğine
şafakla yırtılan gecenin kanayan bir yerine.
Ahmet ÖZER
Günün Fıkrası
Hangisi Sarı, Hangisi Kırmızı
Bektaşi iki öküzüyle tarlasını sürermiş; kırmızı öküz az yem yiyip, çok çalışırmış; sarı öküz lanet mi lanetmiş. Hem çok yermiş, hem tembelmiş. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi: “Ey Allah’ım! demiş, şu sarı öküzün canını al da kurtulayım…”
Baba Erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Kırmızı öküz sizlere ömür, sarı lanet capacanlı… Dışarıdan bir çocuk çağırmış Bektaşi, öküzleri göstermiş: “-Ulan, demiş; bunların hangisi sarı, hangisi kırmızı?”
Çocuk göstermiş: “-Bu sarı, bu kırmızı!”
Bektaşi gözlerini göğe çevirmiş: “-İmanım, demiş; bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?”
Günün Sözü
Şeref ve soyluluk, yüksek özellik ve niteliklerden gelir, ataların çürümüş kemiklerinden değil. Şerefine düşkün olan kötü cevap almaktan kendini sakınır. İnsanların davranışlarını düşünerek ve gözeterek onlarla uyum içinde yaşayan kendi kişiliğini de korur. Şerefli ve önemli bir mevkiiniz olması için bilime sarılınız.
Hz. Ali