Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bütün sıkıntıları bir tarafa bırakıp bu sabah Nasreddin hoca fıkralarına ne dersiniz? Valla bence çok güzel… Bu uzun ramazan günlerinde gülümsemek herkese gerekiyor ve yaraşır diye düşünüyorum!
Nasreddin Hoca (Ramazan) Fıkraları
Çömlek Hesabı
Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca’nın yaramaz oğlu, muziplik olsun diye.
Bir zaman sonra arkadaşları: “Bugün Ramazan’ın kaçı acaba?” diye sorarlar Hoca’ya. Hoca’da: “Şimdi eve gider öğrenirim. Biraz sabredin” der ve evinin yolunu tutar.
Çömleği boşaltır; bir sayar, iki sayar… Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca; “Arkadaşlar, bugün, Ramazan’ın kırk beşi” der.
Hoca’nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları. Aralarından biri: “Aman Hocam, bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan’ın kırk beşi olur mu?” diye itiraz eder.
Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle: “Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan’ın yüz yirmi beşi!” der.
& & & & &
Günah
Bir Ramazan günü Nasreddin Hoca’nın gözleri susuzluktan afallamış. Dayanamayıp bir çeşmeye çaktırmadan yanaşmış. Tam suyunu içerken, bir köylü görmüş hocayı: “Aman hoca, günah değil midir bu yaptığın!” “Yıkıl karşımdan, Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem; ne günahı!”
& & & & &
Bektaşi Fıkraları(Ramazan)
Sen Ne İşe Yaradın?
Bektaşi ile Hacı Osmanlı, zamanında ramazanda içki içerken yakalanırlar. Kadı yaptıklarının cezasının ne olduğunu bilip bilmediklerini sorar bunlara. Hacı af diler “Şeytana uyduk kadı efendi”, der ve Hacı’ya idam cezası verir. Bektaşi’ye sıra gelir ve der ki “Kadı efendi ben gayri-müslümüm, bana oruç farz değildir.” Kadı Bektaşi’yi serbest bırakır. Bektaşi kadıya sorar “kadı efendi ben de şehadet getirsem, Müslüman olsam, arkadaşımı da bağışlar mısın?” Kadı efendi düşünür gavuru Müslüman yapmanın ona sağlayacağı sevabı hesap eder ve Hacı’yı da affeder. Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hacı şaşırarak Bektaşi’ye sorar: “Sen ne biçim adamsın be, bir dinli oluyorsun bir dinsiz, sende iman yok mu bire münafık?” deyip azarlar. Bektaşi de “Gavur oldum kendimi, Müslüman oldum seni kurtardım be. Peki sen ne işe yaradın?”
& & & & &
Bir Gün Eksik
İki Müslüman sohbet ediyorlarmış. Biri diğerine tüm Ramazan boyunca hasta olduğundan yakınmış ve bu nedenle sadece bir gün niyetlenebildiğini, diğer günler ne yazık ki hastalığından ötürü oruç tutamadığını söylemiş. Bektaşi de aralarında… Bir ara dinleyici konumundaki Bektaşi’ye de sormuş, “Erenler, sen kaç gün oruç tuttun?” “Ben de rahatsızdım, arkadaştan bir gün eksik tutabildim ancak…”
& & & & &
Bir Eşek Bir Öküz
İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar: “Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?” O da kendini üstün göstermek için “Bırak şunu, eşeğin tekidir” cevabını verir. Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar: “Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?” Bu softa da öteki gibi “Bırak şunu, öküzden farkı yoktur” cevabını verir.
Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar: “Bunlar ne erenler?” Bektaşi gülerek cevap verir: “Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?”
& & & & &
Su Katıyorlar
Bektaşi’nin birini ramazanda içki içtiği için yaka paça kadıya götürürler. Çakırkeyif Bektaşi’yi görür görmez kadı: “Behey kafir! Bu yaşta hala içiyorsun bu zıkkımı. Utanmıyor musun? Bilmiyor musun haram olduğunu?” der. “Sırtınızdaki ipek kaftan da haramdır…” diye karşılık verir Bektaşi. Kadı: “Bunun içine pamuk katarlar.” Bektaşi: “Dünyada doğru adam mı kaldı, şaraba da yarı yarıya su katıyorlar..”
& & & & &
Aylardan Temmuz
Aylardan Temmuz. Günler oldukça sıcak ve uzun. Aylardan Ramazan. Sabah erkenden başlayıp, gün boyu tırpanla ot biçmiş Tonyalı. Hararetten, dili bir karış dışarıda varmış evine. Kafaya takmış, orucu bozacak ama arkadaşı bırakmıyor: “Orucunu bozma, aha şunun şurasında akşama ne kaldı ki?”
Bir punduna getirip bozmuş orucunu Tonyalı. Arkadaşı: “Ne yaptın? Nasıl bozdun orucu?” deyince cevap vermiş Tonyalı: “Baktum ki, orucu bozmazsam susuzluktan öleceğum. Ölürsem bir daha Allah için oruç tutamayacağum. Dedum, ey Rabbum, yaşayup senin için oruç tutayim diye orucumu kestum.”
& & & & &
Nasıl dilerim beğenmişsinizdir. Ve bir gülümseme yayılmıştır yüzünüze ben deniz bu sayfayı hazırlarken kendi kendime gülüyordum. Dilerim hep birlikte sağlık ve sevgiyle gülümsemeye devam ederiz. Yase
Günün Şiiri
Göçmen Çiçek
Aykırı bir uçurumum yolunun üzerinde
Elini uzatacağın dalları yamacında saklayan
Birdenbire patlayan
Bir çığlığım sessizliğinde
Ele-güne karşı seni utandıran.
Yaz günü palto giyerim
Ceplerim dolu dolu şiir
Gören beni deli sanır
Adım kaçığa çıkar
keşke kaçsam
Keşke kaçabilsem şu dünyadan.
Aykırı bir şiirim kitabının arasında
Kargacık burgacık bir yazıyla yazılmış
Sondan okumaya başla
Nokta koy her dizenin önüne
Anlamaya calış..
Bedeninin bir noktasından dalıp
Yüreğini bulabilirim
Geceyse, başlar yastığa düşerse
Ve yorgunsa yüzün
Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip
Kandiller gibi başucuna koyabilirim..
Ey bütün tufanların ardında
Bulduğum dinginlik!
Göçmen çiçeği dünyanın
Kökleri ardısıra sürükleyen çılgınlık!
Madem ki yaşam bu
Madem ki taşın taş olmaktan öte
bir umarı yok
Bir türkü söyle kadınım
Yürüsün dünyaya mutluluk…
Yağiyor incecik bir yağmur dışarda
Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur
Islak toprak kokusu
Doluyor odama
Sıkılıyorum
Kitapların üstüme yıkılacağından
Korkuyorum şimdi
Yel esiyor
Sökuyor duvardaki bir resmi
Yerine senin yüzünü koyuyor.
Yüzün şimdi karşımda
Yüzün akşam karanlığında
Toprağın üstüne bırakılmış
Bir demet çicek gibi parlıyor..
O zaman açıyorum
Bütün perdeleri
O zaman yakıyorum
Bütün ışıkları
Camları darmadağın ediyorum
Yüzünü avuçlarıma alıyorum
Alnını öpüyorum
Dünyayı öper gibi…
Sana uzanamadığım gün
Ellerim yok sanıyorum
Senin bakışlarını yakalayamadığım gün
Gözlerim yok..
O zaman bir yumruk
bütün gücüyle vuruyor
Eski bir piyanonun tuşlarına
Binlerce martı
Kayalıklara çarparak ölüyor
Ayışığı tutkal gibi
Yapışıyor pencereme
Açamıyorum perdeleri
Şiir yok artık
Türkü dindi..
Meyvelerini taşıyamayan
Ağaçlar gibiyim
Sularını taşıran ırmaklar gibi..
Bu kadar mutluluk cok bana
Onu gunlere
Onu aylara bölmeliyim
Ve bir tek gülüşünü senin
Kutlamalıyım yıllarca…
Sana yüregimde bir sürgün yeri
Göçüp konacak
Bir toprak yaratsam
Kadınım, sarışınlığınin bittiği anı
Gizli bir esmerliğe eklesem..
göcmen çiçek
Her yerin yabancısı
Yolların, yolların ötesinde
bize bir tek
Yarınlar kaldı
Göğün tükenip, denizin
Başladı yerde…
Ahmet ERHAN
Ayet ve Hadislerle Ramazan-ı Şerif ve Oruç
Sosyal hayat adına da Ramazan’ın yeri bambaşkadır. Ramazan vesilesiyle dargınlık ve kırgınlıklara son verilir. Mü’minler birbirlerini ve özellikle de fakirler ve talebeleri iftar ve sahur soflarına davet ederler.
“Rasüllullah (sallallahu aleyhi ve sellem) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Hazret-i Cibrîl’in, onunla buluştuğu zamanlardı. Cibrîl (aleyhisselâm), Ramazan’ın her gecesinde Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile buluşur, karşılıklı Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasülullah (aleyhissalatü vesselam) Hazret-i Cibrîl ile buluştuğunda, hayır getiren bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Savm, 7; Müslim, Fezâil, 48, 50)
Mü’minler de çoğunlukla zekatlarını bu ayda verir, Allah yolundaki himmet ve sadakalarında Allah Rasülü’nü örnek alırlar.