Gözden Uzak Gönülden Irak Durumları…

0
425

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız  bu sabah? “Gözden uzak, gönülden ırak” sözü gerçekten çok doğru diye düşünüyorum bu günlerde. Aslında bu söz bazen bir dilektir. “Gitsin ve gözden uzak, gönülden de ırak olsun” dileği. Bazen de kaçış ve umut. Uzaklaşırsa ırak olmak istediği gönüllerden belki gerçekten ırak olabilir? Bazen de yalnızca bir tespittir bu söz. Gözden uzaklaşanın bir zaman sonra yürektende uzaklaşacağını yaşanmışlıklardan dolayı bilinen tespiti… Ve bu durumda her halükarda eğer bir gönül de gerçekten yeri sağlam değilse, ilk gözden uzaklaşmada ırak olabilir insan.

Ve bunun gerçek olup olmadığını bilmek için dönüp gelmek gerekir. Kabul gördüğünüz yüreklerde özlemle kucaklanırsınız. Ki bu Semiha Yankı’nın “Seninle bir dakika” adlı şarkısındaki gibi “sevmek bir ömür sürer (sevişmek) kavuşmak  bir dakika.” O bir dakikada sanki hiç ayrılmamış gibi olur insan. Ancak yinede alışmışlardır artık yokluğa ve eski duruma gelebilmek için sürekli göz önünde olmanız gerekebilir.

Bazı gönüllerde ise varlığınız yeterlidir. Hani “bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür, gitmemekte görmesek de o köy bizim köyümüzdür” diye bas-bas bağırarak söylediğimiz çocuk şarkısındaki gibi. Aynı köyde miyiz? Bu yeterli. O eve gitmemekte görmemekte olur orda olduğunu bilelim yeter. Bu koşulsuz bir sevgi kuşkusuz…

Ve bu koşulsuz sevgiyi taçlandırmak için  gitmek gelmek çok önemlidir aslında. Yani  kendimden  örnek versem  hemen  giderim hiç ihmal etmem. Çünkü ne zaman bir yere gideceğimi duysa teyzeciklerim ve sevdiklerim  hemen karalar bağlarlar. Ve açık, açık “gelmesen de olur ama burada olduğunu  bilmek bile yetiyor bize” derler. Onlar için gözün gördüğü değil artık önemli olan, önemli olan  aynı  ortamda olduğunun verdiği gönül huzurunu  ve  yalnız olmadığını bilmenin rahatlığını  yaşamak. Bunu ilk büyük teyzemden duydum. “Sen gidiyorum dediğinde içim sıkılıyor her gün gelmesen de biliyorum ki buradasın” demişti… Koşulsuz sevildiğimi bilirdim ama bu kadarı içimi acıtmıştı. Bu yüzden önceliklerim her zaman onlardır. Ve hemen arandılar “işte geldim buradayım sizin ve sevginizin esiriyim” dendi…

Ve döndüğümde yine gitmemin nedeni bazı gönüllerden ırak olmak olduğu halde, birde baktım ki her şey aynı yerde. Ne dileğim olmuştu, ne de beklentim… Yalnızca yaşanmışlıklara güveniyordum, oysa giderken  gözden uzak olmanın gönülden de ırak tutabileceğine olan inancım vardı elimde.

Irak olmak yerine bazı gönüllerden isteğim gerçekleşmemiş aksine yokluğum kazınmış gönüllere!! Ve bazıları da alışmış yokluğuma dedim ya bu yüzden gerçek olmuş oldu. “Gözden uzak gönülden ırak” sözü…

yase-sevmek2

Ancak sevgili okuyucularım sizler asla gönlümden uzak olmadınız, uzaklarda olsam da… Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlikle hep birlikte kalalım diyorum. Ve gözden uzaklaşmayalım yoksa unutulmak işten bile uzak olmayacak. Yase

Ve Mevlana Mesnevi’sinden hikayelerle devam ediyoruz.

Hayvanlar Konuşursa

Meraklı bir adam Hz. Süleyman’dan hayvanların dilini öğrenmek istedi. Büyük Peygamber bunun sakıncalarını anlattıysa da adam ısrar etti. Nihayet horozla köpeğin neler konuştuğunu anlayacak duruma geldi. Bir gün evin hanımı büyükçe bir ekmek parçasını köpeğin önüne atmış fakat horoz hızla atılıp ekmeği kapmıştı. Köpek: “Niçin benim hakkıma göz dikiyorsun?” dedi,

Horoz: “Merak etme, yarın sahibimizin ineği ölecek, kendine bol bol ziyafet çekersin” diye cevap verdi. Horozla köpeğin konuşmalarını duyan adam hemen koştu ve ineğini pazara çıkarıp sattı. Ertesi gün yine köpek ve horozun konuştuğunu duyup kulak kabarttı.

 Köpek: “Sen yalan söylüyorsun” diyordu horoza… “Hani sahibimizin ineği ölecekti ve ben ziyafet çekecektim?” Horoz: “Meraklanma dedi, sahibimiz kurnazlık yapıp ineğini sattı ama yarın da devesi ölecek, sen de bolca ete kavuşursun!”

Adam yine koşup devesini pazara götürdü. İyi bir para karşılığı onu sattıktan sonra evine dönerken “hayvanların dilini öğrenmek çok faydalı imiş, bir sürü zarardan kurtuldum” diye seviniyordu.

 Sabah olur olmaz yine bahçeye çıkıp horozla köpeğin konuşmalarına kulak kabarttı. Köpek dünkü gibi horoza çıkışıyor: “Hani deve? Hani bolca et?” diye dert yanıyordu.

Horoz: “Canını sıkma dedi, yarın sahibimiz ölecek! Eş dost başına toplanır, bir sürü yemek pişirilir. Sen de kendine ziyafet çekersin…”

 Adam horozun bu sözleri karşısında donup kaldı. Yüzü bembeyaz oldu. Elleri titremeye, kalbi küt küt çarpmaya başladı. Yarın öleceğini bilmek onu şaşkına çevirmişti. Daha fazla ayakta duramayıp bir külçe gibi yere yığıldı.

& & & & &

Avcının Hilesi

Bir avcı kuşları kolayca yakalayabilmek için kendini ağaç dalları, otlar ve yapraklarla gizleyip çayırlığa oturdu. Önüne bir tuzak kurup, bir avuç buğday attı.

 Hiç hareket etmeden beklemeye başladı. Bu sırada karnı iyice acıkmış bir kuş gelip, yakınına kondu. Onu böyle sessiz sedasız oturur görünce: “-Sen ne yapıyorsun burada?” diye sordu.

 Avcı: “Dünyadan elini eteğini çekmiş bir zahidim ben!” diye cevap verdi. “Hiç kimsenin işine karışmıyor, burada kendi halimde yaşıyorum…”

Kuş: “O buğdaylardan biraz yiyebilir miyim?” dedi.

“Bilmem ki dedi avcı, bir yetimin emaneti bana… Ama karnın çok acıkmışsa gel ye!”

Kuş, avcının gizli niyetlerinden habersiz, onu iyi yürekli ve dünya işlerinden uzaklaşmış bir zahid kimse olarak kabul edip buğdaylara saldırınca, hileci avcının ellerine düştü.

 Aldatıldığını anladığında ise iş işten geçmiş, tuzakta binlerce feryada başlamıştı.

 Avcı: “Görünüşe ve söylenen her söze inanırsan sonun böyle olur işte” diyordu.

Tuzağa yakalandıktan sonra feryadın ne faydası var? Uygunsuz hırs ve hevesler canların düşmanıdır. Önemli olan tehlike gelmeden önce uyanık ve tedbirli olmaktır. Felaket tufanından sonra ağlayıp sızlamışsın neye yarar?

Günün Şiiri

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol BEHRAMOĞLU

Günün Fıkrası

Tiyatroda, ünlü oyuncu rolü gereği uşaklarına bağırır. “Atımı getirin!” O sırada münasebetsiz bir seyirci “Eşek olsa olmaz mı?” diye seslenir. Oyuncu hiç istifini bozmaz: “Hay hay! Buyurun beyefendi!”

Günün Sözü

Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır.

Adalet önce devletten gelir.

İyi, basit; kötü ise çok yönlüdür.

Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.

Honore de BALZAC

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here