Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Derviş olmak ne kadar kolay bir şeymiş diye düşünüyorum. Sabah gazetelerinde biraz gezinince, akıllara durgunluk veren olayları, haksızlıkları, vahşetleri ve hiçbir zaman anlayamadığım bir sürü laf kalabalığının anlattığı şeyleri okuyunca. İçime bir bıkkınlık geldi aniden. Aslında hiçbir zaman içinde olmadığımızı bildiğim bu hayatın tamda göbeğindeymiş gibi yaşadığımı sandığım için ve bu yalanı bile, bile gerçekmiş gibi algıladığımı hep bilmeme rağmen sanki bu gün keşfetmişim gibi sıkılmam da bir garip gelmişti ya bu sabah?
Ve bütün bunlar aslında, bu dünyada yaşmaktan vazgeçme eğiliminde olduğumu algılatmıştı felsefe yapmadan arkada gözüm olmadan yalnızca bir derviş olmak istiyorum. Dervişin yolu tek, düşüncesi tek… Abası tek, lokması tek… Derviş olup dağlara taşlara yalın ayak kendini vurmak çok daha kolay…
Hiç olmasa yüzüğünü içerde düşürüp dışarıda arayan Nasrettin Hoca fıkrasında olduğumun bilincinde olup bunu sürdürmeye mecbur algılamayacağım kendimi. Fıkrayı bilirsiniz. Hoca yüzüğünü kaybeder. Ve bahçede aramaya başlar. Komşusu ne arıyorsun hoca diye sorunca yüzüğümü diye yanıt verir; nerde düşürdün? İçerde. Peki ama hoca neden dışarıda arıyorsun? Çünkü içerisi karanlık…
Ve sevgili okuyucularım bugün yine söyleyecek söz bulamıyorum. “Vahşet nedir” diye artık sorgulamıyorum. Çünkü vahşet yanı başımızda her an ve artık paranoyak olmaya gerek yok. Çünkü üstümüzden attık korkaklığı ne olacaksa olsun diyoruz ve lanetliyoruz bütün gücümüzle, dün, bize yaşatılan vahşetti. Ve mekanın cennet olsun Mehmet Selim Kiraz. Savcımız. Ailesi ve bütün adalet camiasının başı sağ olsun. Ne günlere geldik? Derviş olmakta kesmez bizi artık…
Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle, ayrımsız, gayrımsız kalmak dileği ile hep birlikte hoşça kalalım tabi kalabilirsek! Yase
Günün Şiiri
Anadolu Bahar
İlkbaharı geldi Anadolu’nun,
Silifke’de çiçek açtı nar şimdi.
Her tarafı yeşillendi Bolu’nun,
Sultandağı benek benek kar şimdi.
Eğri yollar yaylaların kuşağı
Çayır, çimen sevgililer döşeği,
Hora teper Sürmene’nin uşağı,
Dadaşların oynadığı bar şimdi.
Durgun çayı köpüklendi Daday’ın,
Palmiyeler zümrüt tacı Hatay’ın
Çukurova cennetidir bu ayın;
Aydın ili efelere dar şimdi.
Gönül dile gelir kaval sesinde.
Boz martılar düğün yapar Mersin’de,
Isparta’nın renk renk gül bahçesinde
Bülbüllerin neşesini gör şimdi.
Cıvıl cıvıl, sessiz duran yuvalar,
Kelebekler birbirini kovalar.
Halı gibi nakışlandı ovalar…
Bölük bölük sarı, yeşil, mor şimdi.
Aşıklar diyarı Elbistan ili…
Olur bu mevsimin bağ-ı İrem’i,
Her çeşmenin üç-beş tane güzeli,
Her çiçeğin bir arısı var şimdi.
Çıkıp baksan Çamlıca’nın başına,
İki kıt’a bir boğazda aşina…
Karakoç’um, gel, yorulma boşuna,
İstanbul’u tarif etmek zor şimdi.
Abdurrahim Karakoç
Günün Fıkrası
Bir gün adamın iş yerine topal bir dilenci gelmiş. Kendini acındırıp para istemiş. Adam her ne kadar dilencilere karşı ön yargılı olsa da adama acıyıp bir miktar para vermiş. Tam dilenci gidecekken adam nasihat etmeyi ihmal etmemiş: “Bak, her şeye rağmen haline şükretmelisin. Belki ayağın topal olabilir ama kör de olabilirdin.” Bunun üzerine dilenci cevap vermiş: “Yok abi onu da denedim. O işte fazla para yok. 50TL diye 5TL’ları yutturuyorlar hep…”
Günün Sözü
Aşk yaşamdır deriz, ancak umutsuz inançsız aşk ölümden beterdir.
Albert Hubbart
Aşk utanma ve çekinmenin olduğu yerde vardır.
Montaigne
Aşk kulübeyi altından bir saraya benzetir.
Holty