Daha Çok Nasıl İncinebiliriz?

0
69

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Uğursuz, kara bulutlar kapladı  dünyamızın üzerini. O, bu, şu diye-diye ötekileştirdiğimiz insanların dünyasında sanki  öteki gibi yaşıyoruz artık. Öteki gibi ağlıyor öteki gibi ölüyoruz. “Herkes için kurda, kuşa  börtü böceğe, eşitlik, kardeşlik  sevgi saygı barış istiyoruz” dedik nefes almak istiyorum der gibi.

Bunlardan biri olmazsa nefesiz kalırız,  morarır dudaklarımız, bedenimizde mor lekeler oluşur büzülür yüreğimiz, kan geçmez olur damarlarımızdan diyoruz ama anlatamıyoruz. Ve ölüyoruz! Ve ölüyoruz. Bedenimiz ezilsin, erisin, kara toprağa karışsın, yeniden çiçeğe dönsün diye.

& & & & &

Ve sevgili büyüğümüz Hasan Pulur, Can Dündar, Erdem Gül tutuklanırken, Tahir Elçi arkadan vurulup öldürülürken. İki polisimiz şehit edilirken  oda  son yolculuğuna hazırlanıyordu! İlkler arasındaydı Hasan Pulur bendeniz için  birkaç gazete girerdi evimize yıllar yılı. İlk onun  yazılarını  okurdum. Belki bugün yazıyor olmamın ilk bilinç altı nedeni Hasan Pulur üstadımızdı. Eski bir dostu kaybetmiş gibiyim şimdi. Öksüz ve yalnız… Hiç karşı karşıya gelmemiş olmamıza rağmen. Mekanı cennet olsun. Şimdi  çok üzgünüz, şimdi o kadar çok ölüm oluyor  ki, o kadar çok güzel insan durup dururken  ölüyor ki artık kim ölse, garip gelmeyecek gibi bir şey! Yüreğimiz daha çok kırılamaz gibi. Aklımız fikrimiz daha çok dağılamaz gibi bir durumdayız!

Savaş rüzgârları bütün hızıyla esiyor üzerimizde. Kan, duman, gözyaşı, sağanak  gibi,  altında eziliyoruz. Daha çok incinemeyiz artık diye düşünürken. Allah bu günleri aratmasın diyorlar.

& & & & &

Ve dünya çıldırmışken savaş çığlıkları etrafı sarmışken. Yerel belediyeler bizimkilerde içinde olmak üzere. Boş alanları, kendi keyiflerine göre  doldurma derdinde. Eski karayolları yıllardan beri konuşulur. Tartışılır. Üzerine projeler üretip, hayaller kuruldu. Ancak sonunda bir rant alanı olacak gibi görünüyor? En çok korktuğumuz şey! Çünkü biz çoktan unuttuk rantsız yaşamayı, içtiğimiz su, soluduğumuz havada bile yalan dolan, haksızlık ve hak yeme var. Kemiklerimize genlerimize işledi bu. Bu yüzden beklentilerimiz masum değil asla. Başkan çıkıp göğsünü gere gere orası  park olacak desin. Bakalım da görelim ve bütün kötü düşüncelerimiz bir anda uçup gitsin utanalım kendimizden. Hiç bu kadar utanmayı istediğim zaman olmamıştır yaşamımda. Ne diyelim kader mi utansın? Bizi bu duruma düşürenler mi?

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte ayrımsız gayrımsız beklentisiz yalansız dolansız. Yase

Birazda tarihte bugün neler olmuş ona bir göz atalım…

1409 – Leipzig Üniversitesi kuruldu.

1804 – Napolyon Bonapart, Paris’teki Notre Dame Katedrali’nde, Papa’nın da katıldığı törende taç giydi ve Fransa İmparatoru oldu.

1848 – Fransuva Jozef, Avusturya imparatoru oldu.

1852 – III. Napolyon, Fransa’da İmparator ilan edildi.

1873 – Türkiye’nin ilk borsası sayılan Dersaadet Tahvilat Borsası açıldı.

1901 – King Camp Gillette tarafından jiletin patenti alındı.

1908 – Çin’de çocuk İmparator Pu Yi 2 yaşındayken tahta çıktı.

1909 – Leo Baekland ilk yapay plastik bakalitin patentini aldı.

1909 – Fransız Baron Cathers, Osmanlı’daki ilk uçak gösterisini yaptı. Uçak, Şişli Hürriyeti Ebediye tepesinden Bulgar Hastanesine indi.

1914 – Avusturya, Belgrad’ı işgal etti.

1918 – Ermenistan, Osmanlı devletinden bağımsızlığını ilan etti.

1918 – Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Mehmed Talat Paşa tarafından Edirne’de kuruldu. Türk Ulusal Hareketi yanlısı olan cemiyet. Talat Paşa’nın da üyesi bulunduğu Teşkilât-ı Mahsusa tarafından desteklenmiştir.

1920 – Türkiye ile Ermenistan arasında Gümrü Antlaşması imzalandı. Kars Ermenistan’dan alındı.

1928 – Celal Sahir Bey’in (Erozan) hazırladığı “İmla Lügatı” yayımlandı.

1940 – Kağıt sıkıntısı nedeniyle gazetelerin sayfa sayısına kısıtlama getirildi.

1942 – Chicago’lu bilim adamları ilk kontrollü zincirleme atomik reaksiyonu gerçekleştirdiler.

1943 – Yüzde 87’si gayri Müslüm azınlıklar olan Varlık Vergisi’ni ödeyemeyen mükellefler borçlarını “bedenen çalışarak ödemeleri” için çalışma kamplarına gönderilmişti. Kamplarda bulunanların serbest bırakılması karar verildi.

1949 – Yunanistan’dan gelen bir tiyatro topluluğu, İstanbul’da Cevat Fehmi Başkut’un Paydos adlı oyununu sahneledi.

1956 – Fidel Castro, Granma yatıyla Küba’ya çıktı.

1956 – Ankara’nın 120 km kuzeydoğusunda yer alan Sarıyar Barajı açıldı.

1961 – Küba lideri Fidel Castro, kendisini, Küba’yı komünizme taşıyacak bir Marksist-Leninist olarak ilan etti.

1963 – Karadeniz Teknik Üniversitesi Trabzon’da açıldı.

1963 – Türkiye’nin ilk koalisyon hükümetinin başkanı İsmet İnönü 24 yıl sonra ilk kez üstlendiği başbakanlık görevinden istifa etti.

1965 – Ankara’da hava kirliliği tehlikeli boyutlarda: Bilim çevreleri Ankara’da 20 yıl yaşayan birinin kanser riskinin çok yüksek olduğunu açıkladı.

1974 – Keban ve Gökçekaya santralleriyle, Seyitömer termik santralinin üç ünitesinin birden aynı anda arızalanması üzerine tüm Türkiye’de her gün 1.5 saatlik elektrik kısıtlamasına başlandı.

1981 – İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 450 öğretim üyesi Yüksek Öğretim Kanunu’na karşı açıklama yaptı.

1981 – Hülya Koçyiğit, Fransa’da düzenlenen 3 Kıta Film Festivali’nde, “Kurbağalar” filmindeki rolüyle “En iyi kadın oyuncu” ödülünü aldı.

1982 – Dr. Robert K. Jarvik tarafından geliştirilen ilk yapay kalp, Barney Clark adlı hastaya takıldı.

1983 – Türkân Şoray ile Cihan Ünal evlendi.

1988 – Benazir Butto, Pakistan başbakanı olarak yemin etti.

1993 – Kolombiya’lı uyuşturucu taciri Pablo Escobar, Meddelin’de güvenlik güçlerince öldürüldü.

2002 – Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 3 Kasım 2002’de Siirt’te yapılan milletvekili seçimini iptal etti. Seçim işlemlerindeki eksikliğin seçim sonuçlarında etkili olduğu sonucuna varan YSK, Siirt’teki seçimin yenilenmesine oybirliğiyle karar verdi.

2003 – Yargıtay 11. Ceza Dairesi kayıp trilyon davasında kapatılan Refah Partisi’nin genel başkanı Necmettin Erbakan’a özel belgede sahtecilik suçundan verilen 2 yıl 4 ay hapis cezasını oybirliğiyle onayladı.

Günün Şiiri

Hayat Bir Grevdi Sürekli Kırılan

evrenin bütün kıygıları zenci bir tenin sırtında

patlayan kırbaç gibi balkıdıkça;

sustuk sustuğunuza benzer

biraz fazla sıkarak vücudun dişlilerini

tiner koklayan bir kuşun iki kanat arası uzadık

ağır yalnız ve en yukarıya kadar güvensiz

“kendini anlatmalıdır herkes”

gülümseyişinin rengini kan gülü

anlatacak neyimiz kaldı

söyleyecek kimimiz uzak ve yakın

tuttuk sonu geldi

kavradıkça gelişen kaslarıyla ayrılığın

temmuz uzak solgun bir çocuğun eylülü içerdeydi

şehirler bitirmiştik

yürüyorduk en uzağına zayıf köylerin

safran ve katran aynıydı; dilimizle bilmiştik

büyüyorduk tapınağa doğru: kanayan toprağa

bilinir ki ortadoğu şehrinde

kolayına çıkmaz sokağın en sevileni ölüyse

beyaz bir kolanmışçasına yağar günün bütün yağmurları

giden su kalan toprak olur

turunç kapta açlık gibi kalın örgüsüyle tıkırdar zaman

manastır gülistanında kanayan sabır taşı

kahır köpürmesi çark inlemesi

şafak söker gece diker diye bütün sökükleri

işte öyle sevdim

bağlanacak biri kurulacak sevgi kalmasın

barınaksız son güzellik de utancın kamçısıyla

yaralansın için ışık söndü kör kaldık

yine de mersinler sardı bütün çocuklarımızı

prusya mavisi gök ender rastlanan bir sevgiyle sızdı

ne yazık nefretle uyanmak ve bir o kadar seninle hür

mum ölür aşk kalır şarkı söyleyen cüssesiyle

kaplar beni küçük dudakların

göğsünde yükselir en güzel devrim şiiri

sustuk sustukları gibi

şehir bitti köy kaldık yitik bir savın hâlâ ılık teninde

taşla

tortuyla

ve mızrakla sakat bırakılmış bir ütopyanın

son sözleriydik: hayat bir grevdi sürekli kırılan

birer grevdi gözlerin

Azad Ziya EREN

Günün Fıkrası

60’lı yaşlarına gelmiş iki adam, bir ömür boyu birbirlerinin en iyi dostu olmuşlardı… Derken bir gün bir tanesi ağır hasta oldu.. Ölüm döşeğindeyken yanında yine en iyi dostu vardı ve ona fısıldadı: “Bana bir iyilik yap olur mu?… cennete gittikten sonra orda futbol oynanıyorsa lütfen bir şekilde bana haber ver..” Öteki ” Tamam…”dedi.. “Bütün hayatım boyunca en iyi dostum sendin, bunu senin için yapacağım..” Ve birkaç dakika sonra da öldü…Bir hafta sonra adam uyurken birden arkadaşının sesini duydu: “Dostum…..sana bir iyi bir de kötü haberim var…”Öteki hemen sordu: “İyi haber nedir? ” “Cennette futbol oynanıyor…..” “BU HARİKA…!!! Peki kötü haber nedir???”  “Yarınki maçta kalede sen varsın…”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here