Ahilik Haftası

0
73

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılısınız bu sabah? Her yıl bu dönemlerde Ahilik ile ilgili paylaşımlarda bulunurum. Bazen eylül bazen ekim ayları içerisinde kutlanan Ahilik Haftası bu yıl ne zaman kutlanır bilmem ama biz yine de ahilik neymiş bir okuyalım. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase

Ahilik, Ahi Evran tarafından Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle kurulan esnaf dayanışma teşkilâtıdır. Aslen Horasan kökenli olup Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’da yaşayan Müslüman Türkmen halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Kendi kural ve kurulları vardır. Günümüzün esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Ahi Evran’a Ahi Baba da denir.

Ahilik Sözcüğünün Kökeni

Bu konuda esas olarak iki iddia mevcuttur. İlk iddiaya göre kelime Arapça kökenlidir. Buna göre “Ahi” kelimesi Ahiyye’nin tekili olan “ah” kelimesine birinci tekil “ya”sı ilave olunarak “ahi” şeklinde telaffuz olunmuş halidir. Bu fikre göre ahi’nin sözlük manası “kardeşim” demektir. Bu iddianın güçlü yanı, Ahiliğin ilk olarak Araplarda Fütüvvet Teşkilatı adıyla çıkması, dolayısıyla Ahilik ile ilgili terimlerin Arapça olması gereğidir. Ancak bu kanıt yeterli değildir.

İkinci iddiaya göre Ahi kelimesi Türkçe Akı kelimesinin zamanla değişimi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu kelimenin Ahi birlikleri içinde zaman zaman Ahi Baba şeklinde ifade edildiğini görüyoruz. Buna göre kelimenin Arapça manası ile düşünüldüğünde “Kardeşim Baba” diye bir tabir uygun düşmüyor. Fakat Divânu Lügati’t-Türk’te akı اقى; Eli açık, koçak, selek, cömert, yiğit, delikanlı gibi manalar ifade eden Akı kelimesiyle düşünüldüğünde “Ahi Baba” tabiri daha mantıklı görünüyor.

Ahi Evran ve Ahilik Teşkilâtı’nın Kuruluşu

Orta Asya’da hüküm süren Oğuz Yabguluğu yıkılınca 1040 Oğuz Türkleri yavaş yavaş Selçuklu egemenliği altına girerek Anadolu’ya göç etmeye başladı. Ekseriyeti göçebe olan Oğuzlar, kopup geldikleri Orta Asya steplerine benzediği için daha çok Orta Anadolu kırsalını mesken olarak tercih ediyorlardı. Dolayısıyla Orta Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşması hızlı olurken, şehirlerde bu dönüşüm yavaştı. İslam dini de, yerleşik hayatı gerekli kılıyordu. İşte bu sebeple, göçebe Türkmenlerin İslâmlaşma sürecini hızlandırmak, Anadolu’yu Türk yurdu haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum ve Ermeni tacirleriyle rekabet edebilmek amacıyla ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin tavsiyesiyle Ahi teşkilâtı Anadolu’da kuruldu. Kısacası Anadolu’da Ahiliğin şekillenmesi ve köylere kadar teşkilatlanması politik ve sosyo ekonomik bir mecburiyetin ürünüdür.

Ahiliğin Kuruluşu ve Anadolu’da Yayılışı

Bazı araştırmalar Ahiliğin Kırşehir’de ortaya çıktığını ileri sürer. Diğer bir görüşe göre, Bağdat’ta büyük üstatlardan ders alan Ahi Evran, Arapların kurduğu Fütüvvet Teşkilatı’ndan etkilenerek, 1205’te Anadolu’ya gelmesinden kısa bir süre sonra ilk olarak Kayseri’de Ahilik Teşkilatını kurmuştur.

Ahilik Teşkilâtı’nın Sonuçları

Ahilik, Anadolu’da köylere kadar yayılarak Anadolu’nun daha kısa sürede Türkleşip İslamlaşmasını sağlamıştır. Göçebe Türkmenler yerleşik hayata geçirilerek hem İslami uyum kolaylaşmış, hem de Türk şehirciliği hız kazanmıştır. 13. yy’ın ikinci yarısına kadar çoğunlukla gayrimüslimlerin Türk olmayan yerli halkın elindeki sanat ve ticaret işlerine Müslüman Türkler de katılmış ve hızlanma kazandırmıştır. Türk esnaf ve sanatkarları arasında sağlanan dayanışma ve yardımlaşma sayesinde Ahilik önemli bir güç haline gelmiş,hız kazanmış, asayişin bozulduğu zamanlarda kendi otoritesini yürütmüştür. Dini ve ahlaki yapı korunmuştur.

Ahiliğin Menşeî ve Dinî Yapısı

Prof. Dr. Köprülü’ye göre Ahi birliklerinin ideolojik yapısını oluşturan öğelerden birisi Bâtınîliktir ve Ahilik teşkilatı Bektaşi İslâmî bir yapı barındırmaktadır. Ayrıca seyyah İbn-i Batuta’nın ifadesine göre Ahi zaviyeleri Bektaşi dergâhına mensuptur. Hacı Bektaş-ı Veli’yle Ahi Evran’ın Kırşehir’de sık sık bir araya gelip sohbet ettikleri yazılır.

Fütüvvetnâmelere göre, Ahiliğin anenevi menşei Ali’ye dayanmaktadır. Hazreti Muhammed, Ali’ye “Sen benim yoldaşımsın, ben Cebrail’in yoldaşıyım, Cebrail de Allah’ın yoldaşıdır” diyor. Sonra Salmân-ı Fârisî’ye Ali’ye yoldaş olmasını söylüyor. Salmân-ı Fârisî’de Ali’nin elinden tuzlu su içerek ona yoldaş oluyor. Bundan sonra Peygamber Muhammed, Hazreti Ali’ye: “Ya Ali ben seni tamamlıyorum ve olgunlaştırıyorum,” diyerek şalvarını giydiriyor ve beline bağlıyor. Fütüvvetnâmelere göre; fütüvvetin temeli budur ve fütüvvet ehli arasında kadeh sunmak, şalvar giydirmek ve bel bağlamak, yani yoldaşlık ve kardeşlik kuralları buradan gelmektedir.

Ahiliğin 7 Kuralı

Ahi olmak ve peştemal kuşanmak için kişinin bir Ahi tarafından önerilmesi zorunludur. Üye olmak isteyenlerden yedi fena hareketi bağlaması ve yedi güzel hareketi açması beklenmektedir: Cimrilik kapısını bağlamak, lütuf kapısını açmak, Kahır ve zulüm kapısını bağlamak, hilim ve mülâyemet kapısını açmak, Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rıza kapısını açmak, Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, riyazet kapısını açmak, Halktan yana kapısını bağlamak, Hak’tan yana kapısını açmak, Herze ve hezeyan kapısını bağlamak, Marifet Kapısını açmak, Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak.

Kafirler, çevresinde iyi tanınmayanlar, kötü söz getirebileceği düşünülenler, zina ettiği ispatlananlar, katiller, (kasaplar), hırsızlar, dellallar, vergi memurları, vurguncular örgüte katılamaz. Kadınlar, Ahiliğin “kadınlar kolu” olarak adlandırabileceğimiz Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) teşkilatına üye olmuşlardır.

Ahilik Teşkilâtı’nın Özellikleri

Ahilik Teşkilatı Selçuklular döneminde ekonomik ve ticârî faaliyetlerinin yanı sıra, askerî ve siyasî faaliyetlerde de bulunmuş, aynen Bektaşi ve Yeniçeri Ocaklarının olduğu gibi Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunda ve güçlenmesinde etkin rol oynamışlardır. Aşıkpaşazade Derviş Ahmet, Osmanlı’nın kurulmasında etkin olan Dört unsur arasında Ahiliği de belirtmiştir. İlk Osmanlı padişahlarının ve vezirlerinin çoğu Ahi Teşkilâtı’na mensup şeyhlerdir.

Ahi Teşkilâtı’nın Müslümanlara has bir kurum olarak iş görmesi 17. yüzyıla kadardır. Osmanlı Devleti’nin hakimiyet alanı genişleyip, gayrimüslim oranının artmasıyla farklı dinden kişilerin ortak çalışması zorunlu olmuştur. Din ayrımı gözetilmeden ortaya çıkan bu kuruluşa da gedik denmiştir. 1727 yılından itibâren rastladığımız bu kavram Türkçe bir kelime olup tekel veya imtiyaz anlamına gelmektedir. Kavram olarak “Osmanlı bünyesindeki esnaflığa ve sanatkarlığa girişi tetkik etmek” demektir. Yapı olarak ahilikten farklı olmamakla birlikte ömrü onun kadar uzun olmamıştır. Zira 1838 Balta Limanı Antlaşması’yla tekel idaresi ortadan kalkmış ve gedikler çözülmüştür.

Ahilik teşkilâtı 3 dereceli bir düzene dayanır. Her kapı üç dereceyi içerir. Bu dereceler şöyle sıralanır: Yiğit, Yamak, Çırak, Kalfa, Usta, Ahi, Halife, Şeyh, Şeyh-ül Meşayıh

Ahilik, Galip Demir’e göre, “Türkler’in Rönesansı”dır. Veysi Erken’e göre, Ahilik ve kurum düzeni bugünlerin şartlarında bile, 5 çekirdek ilke ile, “Toplumsal sorumluluk, Hizmette mükemmellik, Dürüstlük ve doğruluk, Ortak yaşama” ile örnek bir ‘yatay örgütlenme’ toplum hareketi şekilendiriyor. Erken, Ahiliğin bu yönüyle, 2000’li yıllar için bile ileri bir örgütlenme modeli sunduğunu kaydediyor.

Günün Şiiri

Olalım Ahi Evran

Kardeşliktir Ahilik,
İyiyi güzeli aramak.
Düşünmektir kendinden önce başkasını,
Muhtaca sıcacık dost elini uzatmaktır

Adalettir Ahilik, fazilettir,
Öfkeye sabretmek, güçlüyken affetmektir.
Baharın verdiği ilk cemre gibi,
Ilık ılık gönüllere gitmektir…

Saygı vardır alın terine,
Hürmet duyulur emeğin kendisine.
Yaratan aşkına sevilir her canlı,
Yoktur sınır paylaşımda, hoşgörüde

Olamaz hiç din, dil, ırk ayrımı,
İlkesidir savunmak, korumak vatanı.
Atalarım kenetlenip ant içmiş,
İndirmemek için semalardan bayrağı

Olalım hepimiz Ahi Evran,
Uzak dursun bizden hile ve yalan.
Nefret edip boynunu büksün,
Sevgimiz Yunus olsun,

Hoşgörümüz Mevlana’dan
Fatma Gül YÖRÜK

Ahilik

Eskiden, Türklerde ahilik vardı,
Ahilik, kardeşlik demekti dostum;
Herkes birbirini sever, sayardı
Ahilik, mutluluk demekti dostum.

Yoksullar, garipler çok korunurdu,
Toplum, zalimlerden tüm arınırdı;
Halkta huzur, düzen hep aranırdı
Ahilik, disiplin demekti dostum.

Hiç kimse, kimsenin hakkın yemezdi,
Mal, can, namusuna hiç göz dikmezdi;
Hile, yalan, dolan nedir bilmezdi
Ahilik, dürüstlük demekti dostum.

Bolca kazanılır, bol harcanırdı,
Konuklar, garipler ağırlanırdı;
Yürekler, inançla sevdalanırdı
Ahilik, cömertlik demekti dostum.

Güçlüyken, affetmek, tüm şiarıydı,
Kızgınken, sabretmek, iftiharıydı;
Muhtaçken, vermenin bahtiyarıydı
Ahilik, yiğitlik demekti dostum.

Çıraklık, kalfalık, ustalık yolu,
Ahi esnafının, kutsal okulu;
Pirinden feyz alan, olurdu ulu
Ahilik, eğitim demekti dostum.

Ahi Evran idi, ulu pirleri,
Âlim Edebali, bundan birleri;
Bosna’dan Kırım’a var tesirleri
Ahilik, adalet demekti dostum.

Dilim, ne söylese, tarif edemez,
Güzelliklerini hiç tüketemez;
Günümüze, örnek olsun nice kez
Ahilik, fazilet demekti dostum

Günün Sözü

Ahilik; din, dil, ırk ve cinsiyet farkı gözetmeyen, herkese eşit muamele yapılan bir anlayışın simgesidir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here