Biz Şanslıydık…

0
179

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bizler ne kadar şanslıymışız bir zamanlar. Şimdiki eğitim sistemine bakınca bunu daha iyi anlıyoruz. Okul hayatımız boyunca aldığımız sağlam ve her saniye değişmeyen sistem sayesinde. Kafalarımız bilginin dışında acayipliklerle doldurulmadığı için bu güne dek bilgilerimiz taze, öğretilerimiz, görgümüz ve yaşantımız sağlam temeller üzerine oturmuş vaziyette… Hepsi aldığımız sağlam eğitimin eseri. Şimdi yazboz tahtasına dönen eğitim sistemi sayesinde çocuklarımızda yazboz olacak ilerde büyük olasılıkla. Çünkü sorgulayan, düşünen, araştıran bir neslin yerine ezberci ve garip bir nesil büyüyor! Çünkü parası olanlar, parası olmayanlar, az parası olanların değişik eğitim kurumlarında aldıkları eğitim bunu gösteriyor. Yani en büyük eşitsizlik ve her an değişen sitemle kafaların karışık olduğu en önemli yer okullar şimdilerde!

Ve veliler şimdilerde sanırım dershanelere ödedikleri TEOG parsının peşine düşecekler…

& & & & &

Bir zamanlar dershaneler vardı onlar kapandı.  Onların yerini özel okullar aldı. Özel okullar bu kez etüt merkezleri açtı. Yani yine bir çeşit dershane zihniyeti ile. Açıkta kalan öğretmenler yok maaşlarla işe alındı. Bir öğretmene bin iş buyruluyor yani sömürünün adı öğretmenlik bu günlerde bendeniz için. Ve adı duyulan öğretmenler yıldız futbolcular gibi satın alınıyor maşallah anaokullarında bile veliler adı duyulmuş öğretmem peşinde… Bu da kralbet tekelleşmeyi getiriyor beraberinde. Mesleğe yeni başlayanlara sen dışarıdasın diyorlar…. Bu kadar net… Kimse onlara sormuyor; “Sen ilk başladığında adın sanın var mıydı?” Ama bunu bilse bile sistem tekelleştiği için elinden gel bu?  Yardım etmek, elden tutmak diye bir kavram yok artık hayatımızda.

Özelikle ahilik haftasını kutladığımız bu günlerde bu daha çok kafama dank ediyor. Düşündüğümüz ve esir olduğumuz sistem ve tek şey para, para ve yine para. Yuh olsun paraya ya. Bir babayiğit çıkıp da benim amacım sadece eğitim öğretim, tekelleşme değil, yayılıp  ahtapotlaşma  değil diyecek. Kimseye babanın hayrına iş yap demiyorum zaten hadime de düşmez bu ama azıcık adil olabilecek ve paraya bu kadar önem vermeyecek birileri çıkmaz mı? İşte bir tek bu yüzden parasız olduğuma üzülüyorum şimdilerde. Azıcık sermayem olsa bir an durmayacağım  valla açacağım okulumu! Ama sanırım Allah iyi işler yapmak isteyenlerin önüne engeller yığıyor bu günlerde.

Ve  şimdi TEOG kaldırıldı ya veliler ve dershane şakın, veliler ödediklerini isteyecek, dershaneler nasıl geri vereceklerini düşünecek. Ama onlar bir pundunu bulur nasılsa başka bir adla başka kurslar verirler artık.

Valla görüldüğü gibi kızgınım bu günlerde. Komşumuz temizlik işleri yapıyor, evlere gidiyor, sabahın erkeninden çıkıyor evden, bozuk sağlığına rağmen çocuğunu özel okula vermiş, okul taksitlerini buluşturmak, ev geçindirmek, kira vermek ve diğer çocuklarına da bakabilmek için. İşte canımı bu sıkıyor canları pahasına çalışanları varken parayı savuranları ve işsiz güçsüz dolaşan gençleri  gördükçe sinirlerim zıplıyor ve elim kolum bağlı olduğu için en çok tabi. Yani sanatçısın yazarsın hepsi havayla cıva birilerine yardım edemiyorsan ama yapılacak şey de yok… Düşünüyorsan insansan acı çekmek kaderin değil seçimin oluyor. Ve bendeniz seçimimin peşindeyim.

& & & & &

Ve garip şeyler oluyor dünyada, doğa kızgın bunca insan eli ile gerçekleştirilen kıyımlara, vahşete, adaletsizliğe, savaşlara, tecavüzlere, hurafelere, yerle bir ediyor canının istediği yerleri. Bizde ise suratını asmış suskun… O kadar suskun ki korkuyorum şiddetinden.

Ve sevgili okuyucularım keşke savaşlar olmasaydı dünyada ve gaziler günü diye bir günden de haberimiz olmasaydı. Ama keşkeler keşke de kalıyor. Dünya kurulduğundan beri insan neyi paylaşmıyorsa vahşice savaşıyor. Ve tabi doğal olarak şehitler ve gaziler tarih boyunca oluyor.

Gaziler gününde gazilerin  bütün ihtiyaçlarının karşılanmış olmasını diliyorum. Ve onların mutlu, kimseye ihtiyaç duymadan, sağlıkla, sevgiyle yaşamalarını diliyorum.

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalalım diyorum ayrımsız, gayrımsız. Yase

& & & & &

Huzur Nedir?

Halkı tarafından çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar, birbirinden güzel resimler yaparlar, eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir. Resimlerden birisinde bir göl vardır. Göl, tıpkı bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resim, bakanlara mükemmel bir huzur hissi verecek kadar güzeldir.

Diğer resimde de dağlar vardır. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Dağların üstündeki öfkeli gökyüzünden boşanan yağmurlar ve çakan şimşek ise resmi daha da sıkıntılı bir hale sokmaktadır. Dağın eteklerindeki şelale insana gürültüyü, yorgunluğu hatırlatacak kadar hırçın resmedilmiştir. Kısaca resim, pek de öyle huzur verecek türden değildir.

Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki, çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür. Çalılığın üstünde ise bir anne kuşun örttüğü bir kuş yuvası göze çarpmaktadır. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuşun kurduğu yuva izleyenlere harika bir huzur ve sakinlik örneği sunmaktadır.

Ödülü kim kazandı dersiniz? Tabi ki ikinci resim… Kral bunun nedenini şöyle açıkladı: “Huzur hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükunet bulabilmesidir.”

& & & & &

Leonardo ve Son Akşam Yemeği

‘Simyacı’nın meşhur yazarı Paulo Coelho`dan bir hikaye… Leonardo da Vinci `Son Akşam Yemeği` isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı. İyi`yi İsa`nın bedeninde, Kötü`yü de İsa`nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda`nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı.

İlgili resim

Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti. Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan üç yıl geçti. `Son Akşam Yemeği` neredeyse tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı.

Leonardo`nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı. Günlerce aradıktan sonra Leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.

Leonardo, yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi. Çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı, başına gelenleri anlamamıştı. Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu.. Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:  `Ben bu resmi daha önce gördüm…`

`Ne zaman?` diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı.. `Üç yıl önce` dedi adam. `Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce… O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa`nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti…` İyi ve Kötü`nün yüzü aynıdır… Her şey, insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır…

Günün Şiiri

Aslandan Al Haberi! 

Romalılar aslanlara atarlarmış Hıristiyanları.

O Hıristiyanlar ki

Romalılardan daha dürüst, daha düzgün, daha uygar bir

düzene

inanmaktan başka suçları yoktu…

 

Romalılar oyalamak için işsiz yığınlarını

O zamanın gazetesi

Ve Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda

Aslanlara atarlarmış sen gibi ben gibi

Mehmet Turgut gibi insanları

 

O Mehmet Turgut ki

İşsiz olmaktan başka suçu yoktu

İşsiz parasız evsiz-barksız

Ve aslanın kafesine girdiğini fark etmeyecek

kadar uykusuz…

O Mehmet Turgut ki

Libya’ya gitmek için sıra bekleyen bir

Kunuri Aslanıydı

 

Adana’nın Girne yolunda bir lunaparkta

Buldular parçalanmış vücudunu…

Sade Adana’nın Girne yolunda değil

Roma’da da böyle

Oyalamak için işsiz yığınlarını

Ve belki de azalsın diye işsizlerin sayısı

O zamanın gazetesi

Ve Hürriyet’i olan Coliseum stadyomunda

Aslanlara atarlardı sen gibi ben gibi

Mehmet Turgut gibi insanları…

Ama Ali adındaki

O kendi de müebbete mahkum aslan

Aslanlar akıllanıyorlar mı nedir

Yemedi kardeşim yemedi

Kore Gazisi Mehmet Turgut’un göğsündeki

Silver Star nişanını!

Can YÜCEL

Çalındı

Kapı çalındı

Açmaya davranayım derken

Uyandım ki

Çamların altında yatmıyor muymuşum

Sırtüstü,

Hücum etti gözlerime

Göğüm mavisi

 

Hoş

Böyle de

Kapıyı açtım sayılır

Diğ mi

Aynı kapıya çıkmasa bile

Can YÜCEL

Günün Fıkrası

Kaybolan Temel

Kaynanası kaybolan Temel gazeteye ilan verir. İlanda şu yazıyordur: “Kaynanam dün akşam saat sekiz sularında kaybolmuştur, görenlerin görmezlikten gelmesi rica olunur.”

Günün Sözü

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır.

Mevlana