Ziller Çaldı

0
60

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün yeni eğitim öğretim yılının ilk zili çaldı. Öğrenciler öğretmenler ve veliler maratona başladı. Hayırlı ve başarılı bir yıl olsun diliyorum, tüm öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz ve velilerimiz için.

Bu sabah yine erkenciyim. Elimi yüzüme dayayıp kayıp gidiyorum bu diyardan. Dolaşıyorum, derya deniz, rüzgârla el ele vermişim. Dalıyorum ağaçların içine, secde ediyor dallar, yapraklar, huşu içinde, Allah, Allah diyerek. Dolaşıyorum ruhumun derinliklerinde, indikçe iniyorum. Eriyinceye kadar bir hamur parçası gibi… Saatler geçsin, günler, aylar, yıllar hep böyle kalalım derinlerde. Hışırtısında eriyelim ağaçların, denizin gizeminde yok olalım istiyorum.

Ancak bu dönüşsüz gidişe çok var daha! Her elimizi çenemize dayadığımızda hazırız gibi görünsek de sonsuza karışmaya. Her defasında bir ses bir seda ile “dön geri” oluyoruz huzursuz bir hayatta!

Bir hırka bir lokma kendinden sıyrılıp evrende, bir toz zerresi olamıyorsan. Aslında her defasında uzaktan çok uzaktan gelmiş gibi yorgun, seslere yabancı, görüntülere uzak ama yine de benliğinin emrindeysen ondan kurtulmamışsan? Daha çok git-geller var yaşanacak bu hayatta!

Kıskanç benliğimiz! İstemez ondan ayrılmamızı sanki asıl sahibimiz o ve biz bir köle gibi döneriz ona her defasında! Ancak o ayrımında değil daha asıl onu köle etmek için dönüşümüz her defasında! Yoksa kitaplar, yazılar çizgiler düşünceler ne işe yarardı? Ya tefekküre dalmamız? Bütün bunlar onu yok etmek için birer araç aslında, bu yüzden her çağrısında dönüp gelmemiz? Ondan kurtulmak için yine onu kullanırız! Hem onunla görünür,  hem onsuz yaşayabiliriz? Her saniye görünmez olabilir, dağları taşları dolaşırken engin denizleri aşarken arşa doğru süzülürken bir tüyden hafif yinede bilgisayar başına geçip yazı yazabiliriz!

Ve bütün bunlar olurken benliğimiz ve başkaları onun emrindeyiz sanır !! Oysa bedenden sıyrılmış özgür bir ruhu kim görebilir ki? Kim esir alıp köle yapabilir ki? Uzak olsun bizden ruhun beden hapishanesi. Lal olsun dillerimiz. Allah aşkıyla erisin aklımız fikrimiz vicdanımız, düşüncelerimiz hür, özgürlüğümüz ve kardeşliğimiz hür olsun yedi düvele örnek. Ve bu günlerde birbirimize özgüllüğümüze ve demokrasimize her zamankinden daha çok sahip çıkabilmek için hep birlikte ayrımsız gayrımsız  sevgiyle sağlıkla hür iradeyle kalalım sevgili okuyucularım.

& & & & &

Ve birkaç hikâye okuyalım…

Mal Sevgisi Kalbi Kaplamamalı

Büyük fıkıh (hukuk) bilgini, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanîfe’nin (VIII. yüzyıl) ilmi faaliyetleri yanında ticaretle de meşgul zengin bir zat olduğu malumdur. Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra da ticari işleri ile uğraşırdı. Bir gün ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi: “-Ya imam, gemin battı!…” (İmamın ticari mal taşıyan gemileri mevcut)

İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra “-Elhamdülillah” dedi.

Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber verdi: “-Ya imam, bir yanlışlık oldu batan gemi senin değilmiş.”

mal sevgisi ile ilgili görsel sonucu

İmam bu yeni habere de: “-Elhamdülillah” diyerek mukabele etti. Haber getiren kişi hayrete düştü: “-Ya imam, gemin battı diye haber getirdik “Elhamdülillah” dedin. Batan geminin seninki olmadığını söyledim yine “Elhamdülillah” dedin. Bu nasıl hamdetme böyle?”

İmam-ı Azam izah etti: “-Sen gemin battı diye haber getirdiğinde iç âlemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu nedenle Allah’a hamdettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getirdiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı kalbimde bir sevinç yoktu. Dünya malına karşı bu ilgisizliği bağışladığı için de Allah’a şükrettim.”

& & & & &

Yol Kenarına Diken Eken Adam

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekti. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başladı.

Gelip geçenler: “Bu dikenleri sök, insanları rahatsız etmesinler” demeye başladılar. Fakat adam bunları duyuyor fakat aldırmıyordu. Bir gün Allah’ın bir velisi ona: “Mutlaka bu dikenleri sök.” dedi.

Adam itiraz etmedi. “Evet mutlaka bir gün sökerim.” dedi. Adam ha bire yarın yarın dedikçe dikenler büyüyüp kuvvetleniyordu.

Veli adama: “Ey vaadinde durmayan adam, sök şu dikenleri bu işi sürüncemede bırakma” dedi. Adam: “Babacığım, bir hayli gün var, bugün olmazsa yarın, bir gün mutlaka bu işi yapacağım” dedi.

Allah’ın (c.c.) velisi bunun üzerine şu sözleri söyledi: “Sen, hep yarın diyerek bu işi erteliyorsun, fakat şunu bil ki her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor, dikenleri sökecek olan sen ise güç kuvvet kaybediyorsun, dikenler gün geçtikçe gençleşiyor sense ihtiyarlıyorsun.”

& & & & &

Hakiki Muhabbet Nedir?

Kırılan iki arkadaştan biri, uzun bir aradan sonra diğerinin kapısını çalar. “-Kim o?” diye seslenir içerdeki.

 “-Benim” der kapıyı çalan.

“-Burada ikimize birlikte yer yok” diye cevap verir öbürü.

Aradan uzunca bir zaman geçer… Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği arkadaşının kapısını. “-Kim o?” diye sorar yine içerdeki.

“-Sen’im” der bu sefer. Ve kapı sonuna kadar aralanır.

Hz. Mevlânâ da; “Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanız, öylesine sevmelisiniz ki, benliğinizi bırakıp âdeta o olmalısınız” diye anlatır hakiki muhabbeti.

Günün Şiiri

Zindanı Taştan Oyarlar

Bursa’nın ufak tefek yolları

Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri

Tepeden tırnağa şiir gülleri

Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.

Bir şubat gecesi tutuldu dilin

Silâha bıçağa varmadı elin

Ne ana ne baba ne kız ne gelin

Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.

Ne bir haram yedin ne cana kıydın

Ekmek gibi temiz su gibi aydın

Hiç kimse duymadan hükümler giydin

Döşek diken diken yastık batıyor

Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.

Zindanı taştan oyarlar

İçine bir yiğit koyarlar

Sağa döner böğrü taşa gelir

Sola döner çırılçıplak demir

Çeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir

Döşek melul mahzun, yastık batıyor

Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.

Bugün efkârlıyım açmasın güller

Yiğidimden kötü haber verirler

Demirden pencere taştan sedirler

Döşek melul mahzun yastık batıyor

Yiğidim şahinim aman burda yatıyor

Mezar arasında harman olur mu?

On üç yıl hapiste derman kalır mı?

Azrail aç susuz canın alır mı?

Döşek melul mahzun yastık batıyor

Yiğidim şahinim aman yerde yatıyor…

Dilinde dilimi bulduğum

Gücüne kurban olduğum

Anam babam gibi övdüğüm

Dayan hey Aslan Ustam

A benim

Yiğidim dayan.

Dayan hey gözünü sevdiğim

Bugün efkârlıyım açmasın güller

Yiğidimden kötü haber verirler.

Sana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun

Kurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün

Şiirin gökyüzü gibi herkesin.

Sen Kızılırmak kadar bizimsin

En büyük ustası dilimizin

Canımız ciğerimizsin.

Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin’dedir

Bütün hışmıyla dilimiz

Kökünden sökülmüş bir çınar gibi

Yüreğimiz içindedir.

Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin’dedir

Acısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla

Bir yanı nur içinde tertemiz.

Bir yanı sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir.

Bedri Rahmi EYUBOĞLU

Günün Fıkrası

Temel boğazda tekneyle turist gezdiriyor. Bir gün bir Amerikalıyı alıyor başlıyorlar gezmeye… Amerikalı bir saray görüyor. “Bu ne kadar zamanda yapılmış” diyor. Temel: “5 yılda” diye cevap veriyor… Amerikalı: “Yazık bizde olsa 1 yılda yapılırdı.” Biraz sonra bir cami görüyor; “Bu ne kadar zamanda yapılmış” diye soruyor… Temel: “2 yıl” diye cevap veriyor. Amerikalı: “Yazık be bizde olsa 3 ayda biterdi” diyor. Temel uyuz oluyor duruma… Biraz sonra bir tarihi yapı daha görüyorlar.. Gene soruyor Amerikalı… Temel: “2 ay” diyor. Amerikalı yine: “Yazık be bizde olsa 1 haftada biterdi” diyor. Temel iyice kıllanıyor. Tam o sırada Boğaz Köprüsü’nün altına geliyorlar… Amerikalı yukarıyı göstererek: “Bu köprü ne kadar zamanda yapıldı” diyor. Temel şaşkın-şaşkın bakışlarla kafayı kaldırıp: “-Hangisi? Bu mu? Bu dün burada yoktu daa…”

Günün Sözü

İyi, basit; kötü ise çok yönlüdür.

ARISTOTELES

Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.

Honore de BALZAC

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here