Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız yeni yılın ilk sabahlarında. Dilerim umutlu sevgi dolu ve sağlıklısınızdır!
Her ne kadar umutlu olmaya çalışsak ta ardımızda kocaman yalan dolan, kan ve revan, kavga gürültü yoksulluk, yoklukla tıklım, tıklım dolu bir yılı bıraksak ta; yeni yılda ne yazık ki bunların devamını ve hatta beterini yaşayacağımız hepimizce malum. Keşke gerçekten iyimser olabilseydik. Ancak o kadar ayrıştırıldık, o kadar oyunlar oynandı ki üzerimizde din adına o kadar çok yalan söylendi ki kafalar top yapılıp oynandı, kızlar pazarlarda mal gibi satıldı. Seks kölesi olarak kullanıldı ki Allah, Allah diyerek meydanlara canlı bombalar sokuldu, yüzlerce genç yurt içinde, yurt dışında vahşice katledildi, dostlarımız düşman, düşmanlarımız dostmuş gibi oldu ki artık nasıl iyimser olalım bilmiyorum! Her şeye rağmen iyimser olmak safdillik bile değil hafıza özürlülüktür zahar?
Ve ufak bir anımsatma yaparsak olanları unutmamak adına sayfalar dolacak nerdeyse… Biz en iyisi gerçekten savaş, kötü, acı ve yoksullukla din adına işlenen vahşetle dolu bir yılı geride bıraktık diyelim uçak düşürmeye, gazetecilerin içeri atılmasına, akillere, delilere, Aylan bebeklere, Sevilaylara, bir tutam saça ve boş çantalara, öksüz kalmış kıyıya vurmuş çocuklara hiç girmeyelim bile. Yalnızca dua edelim ki gelen yıl gideni aratmasın!
& & & & &
Bunun dışında ilk kitabım geçen yıl çıktı. Bendeniz için çok güzel bir şey oldu. Ailemize güzel insanlar ve güzel bebekler katıldı. Ailemizden çok genç insanları kaybettik, çok yoğun acılar yaşadık bu yüzden ve dikkat ettik ki aslında içimizden geldiği gibi acımızı yaşayamadık, çünkü içinde bulunduğumuz ortamdaki acılardan, haksızlıklardan başımızı kaldıramıyorduk ki… Yoğun bakım koridorlarında sıkıntıyla bekleşirken bile içerideki yakınımızdan çok kıyıya vuran bebek cesetleri ve şehitlerimiz için acı çekiyorduk. Aslında bendeniz ikinci olmadığım halde sırf bize acımızı çekmeye bile fırsat bırakmayanları unutmayacağım ve sonsuza dek onlardan şikayetçiyim!
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım. Yeni yılda da birlikte olmak dileği ile sağlık ve sevgiyle kalalım her şeye ve herkese rağmen. Unutmayalım ki ancak bir ve birlikte olursak bizi kimse yenemez. Yeni yılımız kutlu sağlıklı ve barış dolu olsun. Yurtta sulh cihanda sulh gerçek olsun bütün safdilliklerimizle. Yase
& & & & &
Virane Bir Köy
Padişahlardan biri; çok çalışkan, çok faal baş vezirini hakkında çokça yayılan dedikodular yüzünden azletti. Emeklerine karşılık olarak da emir verdi: “Ülkeye için çok hayırlı işler yapmışlığın vardır. Şöyle güzel, toprağı bereketli ve kalkınmış bir köy beğen; orayı sana vereyim. Ailenle, akrabalarınla beraber orada yaşarsın.”
Vezir: “Hünkarım, kerem buyurdunuz, lütfettiniz!… Ancak izniniz olursa ben kalkınmış bir köy değil, virane bir köy isterim. Orada hem oturayım, hem de orayı imar edip düzenini kurayım” diye ricada bulundu… Padişah vezirin isteğini kabul etti ve adamlarına, eski baş vezirin oturması için virane bir köy bulunmasını emretti.
Hükümdarın adamları ülkeyi en ücra yerlerine kadar dolaştılar fakat baş vezirin istediği gibi imara muhtaç bir yer bulamadılar. Bunu da gelip hükümdara haber verdiler. Padişah eski baş vezirini tekrar huzuruna çağırttı: “Ülkede istediğin gibi virane bir yer yokmuş. Ne yapacağız şimdi?”
Eski baş vezir: “Efendimiz, ben ülkenizde virane bir yer olmadığını zaten biliyordum. Çünkü ben uyku ve istirahatımı terk etmek, gecemi gündüzüme katmak pahasına ülkenin her yanını bizzat imar ettirdim. Amacım bunu sizin de öğrenmenizdi. Ayrıca uyarmak istedim ki; benim yerime atayacağınız baş vezir, ülkenizin bugünkü durumunu daha ileriye götürmese bile geriletmesin.”
Eski baş vezirin açıklamasından sonra büyük bir hata yaptığını anlayan padişah; azlettiği baş veziri hemen tekrar eski görevine atadı.
& & & & &
Terbiye Yaratılışa Bağlıdır
Hükümdarlardan biri vezirine, oğlunun hocasıyla ilgili yakınıyordu: “Ben oğlum ilim öğrensin istiyorum… Benim yerime iyi bir hükümdar olsun… Ama o devamlı müzikle, sazla, sözle uğraşıyor… Zannımca hocası onu, vasfına yakışır şekilde yetişmesi yönünde destekleyemiyor.”
Vezir: “Hükümdarım, hocanın elinde mucize yok! Çocuğun neye yeteneği varsa hocası ancak onda ilerlemesine yardım edebilir. İnsanın doğası değiştirilemez. Terbiye yaratılışa bağlıdır.”
Hükümdar düşüncesinin arkasındaydı… Doğuştan sahip olduğumuz yetilerin, terbiye ile değiştirilebileceğini savunuyordu… Bunu kanıtlamak için de; bir akşam sarayda eğlence tertip ettirdi. Eğlence arasında eğitimli kedilerin bir gösterisi vardı. Kediler, sırtlarına konan tabağı ve tabağın içindeki yanan mumları düşürmeden itinayla taşıyorlardı. Hükümdar vezire, kedileri göstererek: “Görüyor musun?” dedi. “Terbiye ile neler başarılabiliyor…”
Vezir karşılık vermedi, olumlu ya da olumsuz… Başka bir eğlence gecesini bekledi ve bu geceye gelirken de yanında birkaç tane fare getirdi gizlice. Kedilerin gösterisi başladığında, fareleri kedilere doğru salıverdi. Fareleri gören kediler, sırtlarındaki tabağı, mumu unutup farelerin peşine düştüler. Mumlar bir yana, tabaklar bir yana yuvarlandı… Yanan mumlardan, halılar tutuştu… Ortalık bir anda tarumar oldu… Bu sırada vezir ise padişaha sokulup; iddiasını destekler kanıtı gururla seyrederek şöyle dedi: “Gördünüz mü padişahım, terbiye yaratılışa bağlıdır!”
Günün Şiiri
Anlatamam Derdimi Dertsiz İnsana
Anlatamam derdimi dertsiz insana
Derd çekmeyen dert kıymetin bilemez
Derdim bana derman imiş bilmedim
Hiçbir zaman gül dikensiz olamaz
Gülü yetiştirir dikenli çalı
Arı her çiçekten yapıyor balı
Kişi sabır ile bulur kemali
Sabretmeyen maksudunu bulamaz
Ah çeker aşıklar ağlar zarınan
Yüce dağlar şöhret bulmuş karınan
Çağlar deli gönül ırmaklarınan
Ağlar ağlar göz yaşların silemez
Veysel günler geçti yaş altmış oldu
Döküldü yaprağım güllerim soldu
Gemi yükün aldı gam ilen doldu
Harekete kimse mani olamaz
Aşık Veysel
Günyenisi küçük kız
Bir park kanepesinde oturuyorum deniz
kıyısındaki, burnumda tütüyor
günyenisi küçük kız, bir çocuk kadar
suçsuzum onu sevmekle, bunun için
ilgileniyorum kırgın çiçeklerle
Baktıkça resmine gül açılıyor parmak
uçlarımda, ne çok istiyorum onu
gün eskiten gözleri değdikçe günebakanlara
nasıl da yakıştırıyorum günebakanları
gözlerine
Serçelerle, evet serçelerle geçiyorum
ara sokaklardan, oyun oynuyor toz
duman içinde çocuklar, geçiyorum
içimde hüzne benzer bir duyguyla
Şimdi şuradan koşuyorum
kuşlar kalkıyor koştuğum taşlıklardan
bir aldanış mı yaşadığım yoksa
bilmiyorum ne kadar koşabilirim
eskimez yeşil pabuçlarla gelen aşka
Ey serçe gölgeleriyle lekeli ara sokaklar
nasıl da sendeliyor kalbim küçük
bir kız için, yürüyüp gidiyorum yüzümü
bir Akdeniz çiçeğine gömerek
Sevincimi bozuk paralar gibi dağıtıyorum
Ahmet ADA
Her Şey Sende Gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Can YÜCEL
Günün Sözü
Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.
Hz. Muhammed