Yaşamak, Karanlık Geceye Rağmen, Buğulanmış Pencere Camına Güneşi Çizebilmektir…

0
632

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Seçimler yaklaştıkça sinirler geriliyor. Kimse kimseye saygı duymuyor herkes kendi bildiğim kendi dediğim derdinde. Ve her yol mubah onlar için nerdeyse; salon basmalardan tutunda konuşmacılara salon verilmemesine, hayır diyeceklerin terörist ilan edilmesine kadar. Son olarak Sinan Oğan ve ardından Halaçoğlu’na yapılan saldırılar kabul edilir gibi değil.  Üstelik kullanılan sözler ve üsluplar can sıkmanın ilerisinde kara-kara düşündürücü.

& & & & &

Ve dünya emekçi kadınlar gününde kadınları ve sorunlarını tartıştık, kendi aramızda ve sevgili okuyucularım ne yazık ki inanılır gibi değil ama aramızda bile anlaşamadık. Oysa aynı dili konuşuyorduk, sorunlarımız aynı haklarımız aynı. Derdimiz ne? Derdimiz bendenizce aynı dili konuştuğumuzu sanmamız. Aslında aynı sözcüklerle vurgularla çok değişik diller kullanıyormuşuz…

Ve gençleri konuştuk sorunlarını, aslında sorunlarımız, kaygılarımız ve korkularımız aynı? Ve konuştuk ve havanda yine bol bol su dövdük. Yazıklandık elimiz kolumuz nasılda bu kadar bağlı diye.

Ve sevgili okuyucularım bu sabah ne yazık ki umutlu değiliz gelecekten ve kendimizden. Sığmıyoruz aslında kalıbımıza, taşmak üzereyiz ancak kendimize sürekli engeller koyarak kendimizi kendi içimizde sindirmeye çalışıyoruz.  Ve bu bizi çok yoruyor. Dışardan baskı, içerden baskı, yetmezmiş gibi kendimize koyduğumuz acımasız kurallar ve sağlıklı bir toplum örneği maşallah!

Ve aslında içinde bulunduğumuz durumda bunalım takılmak kaygılarımıza yenik düşmek kabul edilebilecek bir şey değil.

Haklarımız ve kazançlarımız için el ele vermek. Ve bütün gücümüzle geleceğimizin hayrı için çalışmak zorundayız. Her fırsatta yineliyoruz bizler özgür insanlarız ve seçimimiz özgür olmalı birbirimize ve düşüncelerimize tahammül etmek zorundayız. Birbirimizi incitmeden, iftira atmadan sabote etmeden… Sonuçta birbirimize ters düşmeye devam edersek her iki sonuçta da mutlu olmayacağız. Bir tek ülkemiz var başkası yok ve hepimiz bu güzel Türkiye’mizde seçimden öncede seçimden sonrada bir arada yaşamak zorundayız. Bu yüzden birlik ve beraberliğimize her an sahip çıkmak zorundayız.

Ve sevgili okuyucularım her iki durumunda hayırlı olmasını diliyoruz. Ve unutmamalıyız ki “Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir” Anonim

Sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım ayrımsız gayrımsız, hep birlikte. Yase

& & & & &

Felsefi Öyküler

Öğrenci ustasına sorar: “Ego nedir?”

Usta yüzünü buruşturarak öğrenciye dönüp, “Bu ne kadar aptalca bir soru. Bunu sadece bir aptal sorabilir.” der. Öğrenci allak bullak olur, öfkeden kıpkırmızı kesilmiştir.

Usta gülümser ve şöyle der: “İşte ego budur!”

& & & & &

Korku

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.

Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göre yaşadığı için

& & & & &

Mermer Yontucusu

Bir zamanlar dağda kızgın güneşin altında mermer taşlarını yontmaktan bezmiş bir mermer yontucusu varmış. “bu hayattan bıktım artık devamlı mermer yonmaktan  öldüm, üstelik bu yakıcı güneş; onun yerinde olmayı ne kadar isterdim orada yükseklerde her şeye hakim olacaktım ışınlarımla etrafı aydınlatacaktım” diye söylenir dururmuş yontucu.  Bir mucize eseri olarak dileği kabul olmuş ve yontucu o an güneş olmuş. Dileği kabul olduğu için çok mutluymuş, fakat tam ışınlarını etrafa yaymaya hazırlandığı sırda, ışınlarının bulutlar tarafından engellendiğini fark etmiş.” Basit bulutlar benim ışınlarımı kesecek kadar kuvvetli olduklarına göre benim güneş olmam neye yarar! Diye isyan etmiş. “mademki bulutlar güneşten daha kudretli bulut olmayı tercih ederim” demiş. şikayet bu ya, hemen bulut oluvermiş. Dünyanın üzerinde uçmaya başlamış, oradan oraya koşuşurken, yağmur yağdırırken birden bire rüzgar çıkmış ve bulutları dağıtıvermiş.”aa rüzgar geldi ve beni dağıttı. Demek ki en kuvvetlisi o öyleyse ben rüzgar olmak istiyorum.”diye karar vermiş. Böylece dünyanın üzerinde esip duran, fırtınalar ve tayfunlar meydan getiren rüzgar olmuş, ama birden bire önünde kocaman bir duvarın kendisine mani olduğunu görmüş.  Çok yüksek ve çok sağlam bir duvar olduğunu zannetmiş önce ama sonra bir dağ olduğunu anlamış. “basit bir dağ beni durdurmaya yetiğine göre benim rüzgar olmam neye yarar derken, bir anda dağ oluvermiş. O zaman bir şeyin ona durmadan vurduğun hissetmiş kendinden daha güçlü olan şeyin ve onu içinden oyan şeyin ne olabileceğini düşünürken bir mermer yontucusu görmüş.

Günün Şiiri

Evreni Sevmek Ki…

Aç mısın kardeşim, gel olanı bölüşelim,

Ama şiirlerimle seni doyuramam ki;

Ta, yıldızlara değin uzansa bile elim,

Daha ötelerine, daha…buyuramam ki.

 

İnsanı insan diye sevmişim, hep severim;

Ve onu tanrılara karşı bile överim.

Ben bütün bir evreni sevmişim; alın terim

Var evrende; öz, üvey diye ayıramam ki.

 

Güzellikleri alır satarım, gelişim bu.

Güzel tellalıyım ben; alan var mı? neşem bu.

Güzel’le yüceltirim insanlığı, işim bu,

Çirkini, kabayı ve hamı kayıramam ki.

 

İnsanoğulluğunu kulluk diye almışın!

Düşüncenin orakla biçilmesine karşın

Bir geleceğin dulda düşlerine dalmışın;

Bu derin aldanıdan seni uyaramam ki.

Kim zafere erecek? Zafer ne? Bir akşamda

Güneşi bağlamaksa geceye karşı, ya da

Haykırmaksa, gür… varım, bir güldür açan, ama

Kini bir hançer gibi kından sıyıramam ki.

 

Hep Tanrı mı gerek, ey tapınağı dünyanın,

Özgürlükler üstünde?… Bir yüce aramanın

Yıldızsal kulesinden sesleniyorum: kalkın!

Duyuramam ki ama beni, duyuramam ki…

Ahmet Muhip DRANAS

Yaşarken

Ağaçların daha bu bahçelerde

Bütün yemişleri dalda sarkıyor;

Umutların mola verdiği yerde

Geceler bir nehir gibi akıyor.

 

Baksan bir uzaklık var hangi yana,

Hangi eşyaya dönsen boş bir ayna;

Varmak istediğim uzak limana

Gemiler beni almadan kalkıyor.

 

Gelmedi gün daha, çalmadı saat,

Daha uçurmuyor beni bu kanat;

Sabırsızlanma, ey kapımdaki at!

Güneş daha gözlerimi yakıyor.

Ahmet Muhip DRANAS

Günün Fıkrası

Karım Bilir

Temel yeni ehliyet almış yolda gidiyormuş. Dümdüz yolda giderken yolun ortasındaki bir direğe çarpmış, araçta sıkışıp kalmış. Herkes başına toplanmış, trafik polisi de gelmiş: “Beyefendi, nasılsınız, iyi misiniz?”

“İyiyim, iyiyim…”

“O zaman isminizi söyleyin de durumu karınıza haber verelim…”

“Gerek yok, karım ismimi bilir…”

Günün Sözü

Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür.

Çin Atasözü

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here