Ünsal; “Bizler Sefalette Eşitlenmek Değil, Hak Ettiğimiz Refahta Birleşmek İstiyoruz”

0
24

Eğitim Sen İskenderun Şube Başkanı Mustafa Ünsal; “Bizler Sefalette Eşitlenmek Değil, Hak Ettiğimiz Refahta Birleşmek İstiyoruz”

Yaşanan ekonomik şartlar, maaşlara yapılması planlanan zamlar hakkında açıklamalarda bulunan Eğitim Sen İskenderun Şube Başkanı Mustafa Ünsal, TÜİK’in emeği ile geçinen tüm kesimlerin maaş-ücret artışında patron konumuna geldiğini öne sürdü.

Yaşanılan gerçek hayat pahalılığı ile TÜİK’in sanal enflasyonu arasındaki makas büyürken satın alma gücünün de her geçen gün düştüğünü, yoksulluğun arttığını kaydeden Ünsal; “Zam yağmuru ile başlayan ve bu yağmurun her ay şiddetlenerek kasırgaya dönüştüğü zorlu bir yılı geride bıraktık. Ülkeyi yönetenler “işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik” nutukları atsa da reel ücretlerimizin, maaşlarımızın hızla buharlaştığı bir süreci yaşamaya devam ediyoruz” dedi.

2021 yılında Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre enflasyon %83, TÜİK’e göre %36; 2022 yılında TÜİK’e göre %64, ENAG verilerine göre %137; 2023 yılında TUİK’e göre %65’, ENAG verilerine göre ise %127 olarak açıklandığını ifade eden Ünsal; “Her yıl aynı oyun sahneleniyor. Sadece son üç yıl üzerinden baktığımızda bile maaşlarımızın-ücretlerimizin nasıl iç edildiğini görüyoruz. Tüm bunlara rağmen iktidar sözcüleri 3 Ocak’ta açıklanan verilerden sonra hiç sıkılmadan “yıllık enflasyon %64,77 oldu. Hedeflediğimiz %65’in altında kaldı” diyorlar. Kısacası yılın başındaki enflasyon hedefini kademe kademe 2,5 kat artıranlar, yılın sonunda bu hedefin 0,23 puan altında kaldık diyerek hepimizle dalga geçiyorlar. Oysa ülkemiz TÜİK’in bu sanal rakamlarına göre bile enflasyonu en yüksek ülkeler sıralamasında liderliği kimseye bırakmıyor. OECD enflasyon ortalaması %5,5 iken Türkiye’de enflasyon TÜİK’in çarpık rakamlarına göre bile bunun yaklaşık 12 katına ulaşmıştır.

36 ülkenin üyesi olduğu OECD içinde Türkiye’den sonra enflasyonu en yüksek olan ülke %10 ile Kolombiya’dır. Yani Türkiye OECD içinde enflasyon sıralamasında en yakın rakibini 6’ya katlamaktadır. Yine tüm dünyada gıda enflasyonu son 6 aydır düşerken Türkiye’de artmaya devam etmektedir.  Türkiye’de dar gelirli kesimler için en önemli kalem olan gıda enflasyonu (%72) OECD ortalamasının (%6,7) 11 katına ulaşmıştır. Yeni yıla girdik. Ama değişen bir şey yok. Zam yağmuru temel tüketim maddelerinden, gıda ürünlerine, akaryakıt ürünlerinden tekel ürünlerine kadar iğneden ipliğe sürüyor.

Bu koşularda Ocak 2024 itibari ile altı aylık enflasyon farkı (%29,78) artı toplu sözleşme artışı (%15) ile maaşlarımızın toplamda %49,25 artacak olması büyük bir müjde gibi sunuluyor.

Oysa bu “müjde” koskoca bir yalandan ibarettir.  Çünkü ücretlerde enflasyon oranında artış demek dünyanın her yerinde sıfır zam demektir. Yaşanan gerçek hayat pahalılığının suni TÜİK rakamları ile yarı yarıya düşük gösterildiği Türkiye’de ise bunun anlamı emekçilerin cebinden çalmaya devam etmek demektir. Nitekim bugün aldığımız maaşlar, elimizdeki bordrolar yıllardır sürdürülen bu soygun düzenini ispatlamaktadır” şeklinde konuştu.

Yapılan ve yapılacak zamların bir anlam ifade etmediğini kaydeden Ünsal; “Önümüzdeki günlerde TÜİK sahte enflasyon rakamları açıklamaya devam ettikçe, adaletsiz gelir vergisi dilimleri sürdükçe, TL döviz karşında değer yitirdikçe bugün yapılan artışların bir iki ay içinde hiçbir karşılığı kalamayacaktır. Hepimizin maaşları, ücretleri sefalet düzeyine daha fazla yaklaşacaktır. Bizler yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil, hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz” dedi.

Taleplerini de sıralayan Eğitim Sen Şube Başkanı Mustafa Ünsal; “Öncelikle tüm kamu emekçilerine bugün için brüt 12 bin 147 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dâhil edilmesini istiyoruz. Ardından en düşük kamu emekçisi maaşının eş, çocuk, kira ve ulaşım gibi yardım kalemleri ile bugün 50 bin TL’yi aşan üstünde olan yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz. Bu rakamın her üç ayda bir yoksulluk sınırında yaşanan artışa göre güncellenmesini, üzerine her çeyrekte yaşanan büyüme rakamlarının refah payı olarak eklenmesini istiyoruz.

En düşük emekli aylığının 16 yıl önceki seviyeye yani asgari ücretin %110’una çıkarılarak net 18 bin 700 TL’ye çıkarılmasını istiyoruz.  Gelir vergisi birinci dilim oranının %15’ten %10’a düşürülmesini, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini istiyoruz. Tüm kamu emekçilerine ücretsiz öğlen yemeği istiyoruz. İşyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine aylık 4 bin TL yemek yardımı verilmesini istiyoruz. Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz.  Gelin yıllardır tekrarlanan bizi her geçen gün daha sefalete iten bu oyuna artık dur diyelim. Ne TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına ne iktidarın “refah payı” aldatmacalarına kanmayalım. Yıllardır hepimize kaybettiren bu yoksulluk ve sefalet düzenine karşı insanca yaşayacak ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim” şeklinde konuştu. (Haber: Helga TERBİYELİ)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here