Susma Zamanı…

0
55

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah güzel bir şeyler yazmaya niyetlenmiştim. Ama ne gezer artık güzel şeyler yazmak, okumak, görmek, yaşamak… Varsa yoksa vahşet, varsa yoksa  arka arkaya  patlayan bombalar! Her yer kan revan, her taraf mezarlık, bu son olsun dileklerimiz havada kaldı. Yine korkunç bir saldırı Kayseri’de…

Erciyes Üniversitesi Kampusu önünde Cumartesi sabahı saat 08.45’de bir halk otobüsünde patlama meydana gelmiş. Çarşı iznine çıkan askerler ve öğrenciler ve halk o otobüste şehitler çok, artık sayı vermek yok yalnızca şehidimiz çok yaralımız çok. Sinirimiz, öfkemiz çok üzüntümüzden de çok. Şu an yine TV’lerde terör konuşuluyor, herkesin bir bildiği var, konuş-konuş nereye kadar! Bu yüzden biz susuyoruz artık söylenecek sözümüz yok. Sükûnet şart. Şehitlerimizin ruhu şad olsun, yaralılara açıl şifalar diliyoruz. Ruhumuz yaralı, devamız susmak… Ve her şeye rağmen, sağlıkla, sevgiyle kalmaya devam edelim sevgili okuyucularım. Ayrımsız gayrımsız… Yase

& & & & &

Ağzına Yılan Kaçan Adam

Akıllı birisi, atına binmiş gidiyordu. Yol kenarında uyumakta olan birisinin de ağzına yılan kaçmak üzereydi. Atlı, yılanı ürkütüp kaçırmak ve adamı kurtarmak için atını koşturdu, fakat yetişemedi. Tutup o adama kırbacıyla birkaç kere vurdu. Uyanan adam, dar­belerin acısıyla bir ağacın altına kadar kaçtı. Oraya bir hayli çürük elma dökülmüştü. Atlı: “Bunları ye” diye emretti.

“Beyim” dedi adam, “ben sana ne yaptım. Eğer bana hakikaten kastın varsa, vur kılıcı öldür. Sana çattığım saat ne uğursuzmuş. Ne mutlu senin yüzünü görmeyene! Dinsizler bile kimseye sebepsiz böyle yapmazlar.” Bir yandan da lanetler okuyor, beddua ediyordu: “Ya Rabbi, cezasını sen ver” diyordu.

Atlı ise onu dövüyor: “Koş” diyordu.

Atlı adamı epeyce bir zaman koşturdu. Nihayet adamın safrası kabardı, yediklerini kusmaya başladı. Bu arada yılan da çıktı. Adam yılanı görünce atlının ayağına kapandı: “Sen bir rahmet meleğisin” dedi, “Ne mübarek saatmiş ki seni gördüm. Sen beni analar gibi ararken ben eşekler gibi kaçıyordum. Durumu biraz olsun bilseydim sana bu kadar kötü sözleri söyler miydim?! Sükut ederek kızgın göründün, hiçbir şey söylemeksizin kafama vurmaya başladın. Bağışla!”

“Eğer ben biraz olsun sana hali çıtlatsaydım derhal ödün patlar­dı, içindeki yılanı bilseydin ne elma yiyebilir, ne koşabilir ne de kusabilirdin. Sen bana söverken ben gizlice, “Ya Rabbi, işimi kolaylaştır” diye dua ediyordum.”

İşte bu, akıllının düşmanlığıdır. Akıllının düşmanlığı, ahmağın dostluğundan yeğdir, denilmiştir. Peygamberler, halka içlerindeki yılanı göstermeye çalışır, insanlar ise onlara kötü sözler söylerler, hali anlamazlar.

& & & & &

Kör Dilenci

Kör bir dilenci vardı. Şöyle derdi: “Ey ahali, bana acıyın, bende iki körlük var. O halde bana iki kat yardım edin.”

Halktan birisi: “Bir körlüğünü görüyoruz. Öbürü nedir, göster” dedi.

kör dilenci hikayesi ile ilgili görsel sonucu

“Sesim çirkin, avazım kötü. Körlük ve ses çirkinliği iki kat kör­lüktür. Sesim yüzünden halkın bana acıması azalıyor. Kötü sesim nereye varırsa bana karşı öfke ve kin meydana getiriyor. Bu iki kör­lüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi siz de gönlünüze sığdırın, hoş görün.”

Bu sızlanma yüzünden halkın hepsi ona acımaya başladı. Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesinin çirkinliğini örttü. Böyle birisinin gönül sesi de çirkin olursa, bu üç kat körlüktür.

& & & & &

Dünya Fani İmiş!

Yoldan geçen birisi, evinin bahçesinde tuhaf hareketler yapan bir adama sorar: “Niye öyle tepinip duruyorsun?”

“Keçe tepiyorum. Sıkıştırıp pazarda satacağım. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.”

“Başındaki çıngırak ne?”

“Çevredeki bahçelerin ekin ve meyvelerine kuşların gelmemesi için ses çıkarıyorum. Sahipleri de bana bir miktar ücret ödüyor. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.”

“Peki, sırtındaki yük nedir?”

“Bu yayıktır. Yoğurttan yağ çıkarıyorum. Sonra da götürüp pazarda satacağım. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.”

“O elinde döndürdüğün nedir?”

“Bu bir kirmendir. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.”

“Ağzınla ne mırıldanıyorsun?”

“Hatm-i tehlil okuyorum, isteyenlere hediye ediyorum. Onlar da bana çeşitli hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz.”

“Niye öyle sağa sola bakıyorsun?”

“Komşu çocuklarını takip ediyorum. Onları tehlikelerden korumak için bakıcılık yapıyorum. Komşular da bana ufak-tefek hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fani dünya işte, üç-beş kuruş kazanıyoruz!”

“Peki, dünya fâni olmasaydı daha neler yapardın?”

“Ona göre tedbir alırdım!”

Günün Şiiri

Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek

Aşksız ve paramparçaydı yaşam

bir inancın yüceliğinde buldum seni

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Aşk demişti yaşamın bütün ustaları

aşk ile sevmek bir güzelliği

ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.

işte yüzünde badem çiçekleri

saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.

sen misin seni sevdiğim o kavga,

sen o kavganın güzelliği misin yoksa…

Bir inancın yüceliğinde buldum seni

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

bin kez budadılar körpe dallarımızı

bin kez kırdılar.

yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz

bin kez korkuya boğdular zamanı

bin kez ölümlediler

yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri

suyun ayakları olmuştur ayaklarımız

ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.

yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık

törenlerle dikilirdik burçlarınıza.

türküler söylerdik hep aynı telden

aynı sesten, aynı yürekten

dağlara biz verirdik morluğunu,

henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz…

Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne

ne tan atışı doğumların sevincine

ey bir elinde mezarcılar yaratan,

bir elinde ebeler koşturan doğa

bu seslenişimiz yalnızca sana

yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün

zulüm biter.

menekşelerde açılır üstümüzde

leylaklarda güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler…

Şiirler doğacak kıvamda yine

duygular yeniden yağacak kıvamda.

ve yürek,

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.

ey herşey bitti diyenler

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.

ne kırlarda direnen çiçekler

ne kentlerde devleşen öfkeler

henüz elveda demediler.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Adnan YÜCEL

Günün Sözü

Gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme, Gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime, Dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme…

Mevlana

Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla…

Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here