Sporu Sevelim, Mutlu Olalım (1)

0
33

Değerli Okurlarım, hem sporu seveceksiniz ve hem de mutlu olacaksınız, buna hemen inanmak bir anda kolay olmayabilir. Sporu sevelim derken, doğruyu söylemek gerekirse “futbolu” gündeme getirmek istiyorum. Futbolun dışındaki diğer spor dallarındaki yenilgiler sporseverleri fazla ilgilendirmiyor da ondan! Bir fanatik, önemli bir maçı ya da finali kaybedip, boynu bükük stadı terk ettiğinde, neler hissediyor? Neyi yitirmiş gibi oluyor?

Siz hiç yakın bir dostunuzu yitirdiniz mi? Ben o acıyı yaşadım. Anlatayım dilerseniz, bir dostun sonsuza gitmesini… Yüreği parçalayan, dilde ve damakta giderilmesi mümkün olmayan çok acı bir tat bırakan çok vahim bir hadisedir, bir dostun sonsuzluğa uğurlanışı! Dost dediğimiz, gelip geçici kişi değildir. Adam gibi adamdır O! Acaba dostu anlatabildim mi?

Renk aşkı uğruna üzüldüğümüz oluyor tabi ki. Bir dostu sonsuza göndermek kadar “Lanet olsun Bolu Dağları’na” diyecek kadar etkili midir? İşte onu bilmiyorum. Şu fani dünyada neler yitirmiyoruz ki? Takımlarımız yener de, yenilir de umutsuz olmamalıyız!

Sporu sevmek güzel de istediğimiz sonucu alamayınca da mutsuzluğumuz tavan yapıyor. Bu makaleye başlamadan, bazı okurlarımdan ilginç telefonlar aldım. Soruları harmanlayacak olursak aynı kapıya çıkıyor.

Sorular şöyle; “…İş için İstanbul’a gitmiştim ve geceyi de renklendirmek için maça gittim, tuttuğum takımı izlemek için. Sonuçta benim takım galip geldi ve çok mutlu oldum. Geceyi de mutlu ve umutlu geçirdiğimi söylemeliyim.

Sabah kahvaltıda gazeteyi okurken nefesim kesildi adeta. Benzin başta olmak üzere her şeye zam gelmiş. Ne kahvaltı, ne takımın galibiyeti kaldı. Bizim bildiğimiz hukuk devleti, bütün işlerini gün ışığında gören devlet değil midir? Acaba diyorum, hükümetimiz “Bu işleri gece hallediyoruz” mu demek istiyor?”

Okurlarımın dediği ve benim de bildiğim gibi Türkiye eğer bir hukuk devletiyse, o devletin bütün davranışları gün ışığında olmalı ve o davranışlar gün ışığını çıktığında da hukuken savunulabilir olmalıdır. Ben kafası kıyak bir çapulcu olarak bu ve buna benzer konularda âcizane görüşüm budur.

Birileri, bilinçaltımıza stres kelimesini yerleştirdi sağ olsun. Stresle yatıp, stresle kalkıyoruz. Maç ekranlarımız da paralı, beleş mi sanıyorsunuz? Bu stresten çok çekiyoruz. Zihin, akıl ve beden bütünlüğümüzü sağlayamadığımız sürece, bu stres denilen canavar, daha başımıza çok çorap örecek. Alt tarafı bir futbol maçı, yensek ne, yenilsek ne? Sporu seviyoruz ama mutlu olamıyoruz!

Sporu sevmek bir ömür boyu sürebiliyor da, nedense mutlu olabilmek o kadar uzun boylu değil. Yani sporu sevmek arkadaşlık gibi uzun… Sporla mutlu olmak ise, genel olarak evlilik gibi, nasıl anlarsanız!

Acı çekmek, başarısızlık, yoksulluk, ihanete uğramak… İşte bunlar ömür boyu bir yerde oturarak değil, aktif bir yaşamla mümkün olur. Hangi kulübün taraftarı olursak olalım, bizim takım dünyanın en güçlüsü bile olsa gol yemeyen kaleci olmadığı gibi, yenilmeyecek takım da olmaz.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here