Sahillerimiz, Kapanın Elinde Kalmasın

0
119

Seçim sözü yetti! Şimdi ‘nerelere imar verilir’ hesap ve planları ile yoğun bir çalışmalar içerisine giren vatandaşlar, yerel yönetimlerle birlikte dirsek temasında! İskenderun Körfezinin her yanı yeni oldubittilerle karşı karşıya! Yalnız sahillerimiz mi? Dağ, bayır, deniz… Anlayacağınız unutulan ve unutturulmaya yüz tutan her yerde yeni yapılandırmaların oluşumlarını hayretler içerisinde seyrediyoruz. Dün bakir gibi görünen yerlerde günü birlik adı altında yeni tesisler mantar gibi bitiyor.

Sorgulamak istendiğinde, sorgulamak için yürek lazım! Seçimler ülkeyi feraha sürüklemeli! Seçim sonuçları beklentileriyle sahillerimizin talan edilmesi asla yapılmamalı. Geçmişte yıkım kararları alınan ve ardından yıkılan sahile sıfır yerlerin çoğu şimdi yerleşim birimleriyle doldu. Günü birlik lokanta mı dersiniz veya konutlar mı dersiniz her yer tarumar…

Geçtiğimiz günlerin birinde çok sevdiğim bir dostum bana dert yanmaya başladı. “…Nuri Ağabeyim evim Karaağaç sahilinde denize bayağı uzak bir yerde. Evimin önüne ”günü birlik” tesis yapıldı. Bölgemizde yaşayan vatandaşlarımızın bilgisi alınmadan sahile sıfır yere ruhsat verdiler. İşletmeyi yapanlar çok kısa sürede tesisi yapıp işletmeye başladılar. Tesislerden ortaya yayılan kebap kokusuyla evimizin pencerelerini açamaz olduk. İşletme sahibine bu konuyu açtığımızda ise durup dururken darp edildim. Sahil kenarını kafalarına göre çimleyip, halka açık yerleri de korkuluklarla çevirip vatandaşların sahilde gezme sevdasını da engellediler…”

Ne yazık ki çoğu şeyler kişilerin samimiyet derecesine göre yapılıyor. Samimiyet ileri gittiğinde işin işinden çıkılmaz hale geliyor. Art niyet asla düşünmüyorum ama masum vatandaşların çıkarları her türlü samimiyetlerden önce olmalı!..

İskenderun bir zamanlar her yönüyle kuş yuvası gibi bir yerdi. Şehrin hangi noktasından bakarsanız bakın muhakkak denizi görürdünüz. Şimdi bırakın denizi görmeyi kendi burnunuzun ucunu dahi göremiyorsunuz. Her yer beton yığınlarıyla doldukça doldu. Sahil kenarlarına verilen çok katlı imarlarla denizden esen tatlı meltem rüzgârlarını ancak ve ancak sahil kenarında oturan insanlar bu zevki tadıyor. İç kesimlerde oturan vatandaşlar ise tıpkı kapana kıstırılmış bir fare gibi. Hava yok, oksijen yok.

Daracık sokaklarda köşe kapmaca oynayan çocuklar gibi… Trafik tam manasıyla başa bela! Kendilerini belediyeci olarak gören ve hala bulunmaz Bursa kumaşı sanan kişiler, konuştukça konuşuyorlar. Onlar tabi ki konuşurlar. Dilin kemiği yok! Konuşacaklar.

Evlerinin balkonundan taş atsalar denize düşer. Arkaları vatandaşa dönük! Sahil şeritleri kapanın elinde kaldığında, olacak oluyor zaten! Deniz kenarlarına çok katlı imara açılan binalar ters yönde açılmış. Önden arkaya doğru kat irtifaları düşseydi, yazın şehrimiz cayır-cayır yanmaktan kurtulurdu. Arkadakiler yanmış öndekilerin umurunda mı?

İnsanoğlu tamamen doyumsuz! Şehri yönetenlerin ilk durumlarını ve son durumlarını biliyorum. İlk önce onlara çok acırdınız. Nerdeyse cebinizdeki parayı onlara harcamaktan çekinmezdiniz. Zaman geçtikçe o acıyarak baktığınız insan daha sonra o size acıyarak bakar. Ata atlamış, hendeği geçmiş. Şimdi ne derseniz boş! Bari bundan sonra yapılacakları biz naçiz insanlar her şeyi takip etme gücünü kendimizde bulamıyoruz.

Oldubittiye getirilen her şey, Allah katında görülüyor. Allah’ın elinde taş yok ki atsın kafalarını parçalasın. Yaşarken şehrimi katledenlerin, kişiye özel muamele yapanların sonunu mutlaka göreceğiz. İskenderun-Arsuz arası sahil şeridimiz bulunmaz güzellikte! Lütfen bu güzellikleri bir amaç uğruna mahvetmeyelim. Seçim üzeri verilecek her söz güzelim memleketime ihanettir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here