Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Müslüman âlemi 3 aylara girdi. Üç ayların ilki olan Recep ayının ilk Cuma günü Regaip kandiliydi. İslam âlemi bu geceyi savaşın ve huzursuzluğun gölgesinde kutladı. Zaten kaç yıllardır bu böyle. Peki, kutladığımız bu geceye adını veren Regaip nedir, ne anlam gelir?
Regâib, öncelikle Arapça bir kelimedir ve “reğa-be” kökünden gelmektedir. “Reğa-be”, kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. “Reğîb” kelimesi ise, “reğabe”den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, talep edilen şey demektir.
Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini söylenceye göre melekler vermişlerdir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ, bu gecede, müminlere, ragibetler [ihsanlar, ikramlar] yapar.Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan, hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar, Kur’an-ı kerim okur, tesbih çeker, tövbe istiğfar eder. Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ihya etmek çok sevaptır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir.
Sevgili okuyucularım Kandillerin, bayramların, ayların kıymetine inanan biri olarak. Doğru ve Adil olmayı, yardımlaşmayı ve hak yememeyi, yardımlaşmayı, şükretmeyi bir yaşam şekline dönüştürmektir önemli olan. Kusurları ve günahları için özür dilemek, eline, beline, diline sahip olabilmek için insan üç ayları ya da kandilleri beklememelidir diyorum ve yaşam şeklini bu şekilde düzenleyen birisi için orucun, Kandillerin anlamını özümsemek daha kolay olur diye de düşünüyorum.
Ve bütün İslam âleminin üç ayları ve Regaip kandili kutlu, barış ve sevgiye neden olur inşallah diyorum. Bu kadar güzel, doğruluğu, sevgiyi, adaleti, eşitliği tavsiye eden bir dinin mensuplarının sürekli kardeş kavgası içinde olması anlaşılır gibi değil ancak biz yine de her zaman her yerde yurtta sulh cihan da sulh diyoruz. Sağlık ve sevgiyle hep birlikte ayrımsız gayrımsız kalalım sevgili okuyucularım. Yase
& & & & &
Hicri- kamerî aylardan olan ve dini duyguların yoğunluk kazandığı, merhamet, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma hislerinin doruk noktaya ulaştığı, hayır ve iyiliklerin arttığı bir zaman dilimi olan; İslam alemince de “üç aylar” diye isimlendirilen: “Recep, Şaban ve Ramazan” ayları hakkında, Enes b. Malik (R.a.)’dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.v.);
“Recep Allah Teâlâ’nın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır,” buyurmuşlardır. Hadisi şerifte Recep ayı için “Allah Teâlâ’nın ayı” denilmesi, bu ayın şerefine işarettir. Aslında bütün aylar, bütün yıllar, bütün zamanlar, bütün mekanlar, bütün varlıklar, bütün insanlar, cümle eşya, her şey Allah Teâlâ’nındır. Ama her şey Allah Teâlâ’nın iken, “Recep Allah Teâlâ’nın ayıdır”demekten maksat ne?…. Bundan maksat; “Recep ayında Allah Teâlâ Hazretleri, kulları çok afv-ü mağfiret ediyor; kulları çok affettiği, tevbe eden kullarını bağışladığı bir aydır,” demek oluyor.
Allah Teala’nın kullarına lütfunun çokluğu, kereminin bolluğu ve pek çok günahkarı bağışlaması sebebiyle bu geceye Regaib Gecesi” adı verilmiştir.Bu gecenin bu değeri nereden kazandığı hususunda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; Hz.Amine validemizin böyle bir gecede Resulullah (s.a.v)’e hamile olduğunu anladığıdır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Regaib gecesinin içinde bulunduğu Recep ayında çok dua eder, namaz kılar, oruç tutar, iyiliklerin her çeşidini yapar, sadaka vermeye özen gösterirdi.
Resulullah (s.a.v)’in Receb’in ilk perşembe gününü oruçla geçirdiği ve cuma gecesinde, bu kandil gecesine mahsus olmak üzere on iki rekât namaz kıldığı kabul edilir. Regâib gecelerinde dua etmek, tevbe ve istiğfarda bulunmak, bu geceyi kutsal kabul etmek suretiyle çeşitli ibâdetlerle geçirmek, genel olarak alimler arasında kabul görmüştür.
Enes İbni Mâlik (Radıyallahu Anh)’ın rivayet ettiği bir hâdisi şerifte Rasûlüllâh (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: Her kim Receb’in ilk Perşembesini oruçlu geçirir, sonra Cumagecesi olan o gece akşamla yatsı arasında, on iki rekat kılar, her rekatta, bir fatiha, üç Kadir Sûresi on iki kere de İhlâs Sûresi okuyup, her iki rekatta bir selam verirse, namazını bitirince,
“Ey Allah’ım! Nebiyy-i Ümmî olan Muhammed’e ve a’line salât eyle’ diye yetmiş kere bana salât okur, sonra secdeye kapanarak, secdesinde; ‘Allah-u Te’âlâ bütün noksan sıfatlardan son derece münezzehtir, mukaddestir. Meleklerin ve ruhun (Cebrail’in), Rabbi’dir’ diye yetmiş kere tesbihte bulunur, başını kaldırdıktan sonra (iki secde arasında otururken) yetmiş kere: ‘Ey Rabbim! Bağışla ve acı! (Benim günahlarımla ilgili) bildiklerin (e ceza vermek)den geç Şüphesiz ki, en ulu ve yüce olan Sensin ancak Sen’ der.
Sonra ikinci secdeye vararak birinci secdeye vararak birinci secdede söylemiş olduğunun benzerini tekrar eder de bitiminde Allâh-u Te’âlâ’dan muradını isterse, dileği muhakkak yerine getirilir.” (Alıntı)
Günün Şiiri
Sergilerde Çocukluğum
en çok kırık merdivenlerden kovuldun
dilin sessiz
kapıların yanık iziydi
yine konuş
çarşı telaşınla
avuçlarını çizen ressamınla
cevizli oturaklardan kalkışını
tenha halini
ve giderken işçilerle
sırtında taşıdığın taş çuvalları
zahmetsiz bakışlarını
iğdiş katran geceleri…
asım usta konuş
sana yakıştırdım ilk sesi
kapıları yalnız zorluyorum artık
sensiz ufalanıyor bütün anahtarlar
alışamıyor insan
çığ gibi büyüyor her şey
ve her adımımda bir bomba düşüyor yamacıma
sağırlaştırıyor insanı bu şarkılar
nereden başlasam pusulasızım
her yerde yanık aşk kokusu var
beyoğlu’nda yeni dünyanın kirletemediği
çiçek kıraathanesinde,
ilk kez güneşi çizmiştin gözlerime
tozlu şekerlerle tatlanmıştı sabahım
çocuklar gibiydi yüzüm
samsun kokan çatlak duvarların
gözlerinin rengi
bir sevgilinin acemi yalnızlığı gibiydi
özledim asım usta
beyazıt’ta içtiğimiz nargileler
cebindeki mahlaslara ağlayışın
ezik çoğalan yüzün
bütün türkiye’den görülür gibiydi
bilmiyorum asım usta bilmiyorum
suyun akışı gibi her şey
billurluğun yok olduğu yerde yaşıyoruz hâlâ
tokatlanıyor her gün belleğim
büyümekse eğer ben de büyüyorum işte
tuğla taşıyan çocuklarla
ve şiir sergilerinde saklıyorum çocukluğumu
unutturamadı yeni dünya
unutturamadı kemik gözlüklerden bakışını
şimdi ne zaman sarhoşluğa dadansam
hep bir tebessüm yüzümde
çünkü umudu yamalamıştın yüreğime
ağlayamamak senden kalma
onlarca yıl geçti aradan
sen tanrılara yenilmemiş bir adam
silahı cebinde öylesine tedirgin
ve ekmeği dişlerinin arasında gizli
ve dediğin gibi
“acılar şairlerde saklı hâlâ
bir de çekmesini bilenlerde”
unutmadım
unutmadım asım usta
Özgür ÖZMERAL
Günün Sözü
Unutma; Her gelen sevmez.. Ve hiçbir seven gitmez.
Nazım Hikmet
Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.
Paul Boese