Günaydın Sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Seçim meydanları bu günlerde baya neşeli. Hemen, hemen bütün partiler seçim mitinglerini mahalle arasında gerçekleştiriyor. CHP’nin ve bütün partilerin mitinglerine yetişmek istiyorum özelikle bizim mahallede olanlarına. Dün MHP’nin önceki iki günde CHP’nin biri mahallemizde diğer Piri Reis mahallesinde gerçekleştirdiğindeydim. Davullu zurnalı müzikli neşeli geçen bu mitinglerde en şaşırdığım şey adayların ve yanındakilerin enerjileri. Saatlerce konuşuyorlar bir yerden bir yere ışık hızıyla gidip geliyorlar. Yorulmuyorlar mı? Doğrusu bendenizin cılkı çıkıyor deyim yerindeyse. En az iki buçuk saat sürüyor bu mitingler. Ayakta ve boynunuz ileri doğru gergin. Üstelik alkışlıyor birde el salıyorsanız daha da çok yoruluyorsunuz.
Saatlerce yürüyebilirim ama ayakta kalmak resmen işkence, birde zaten bin bir işten kurtulup o toplantılara katılmışsanız sakın ola birde aç olmayasınız valla aynen bendeniz gibi yorgun savaşçıya dönersiniz ve siz yorgun olunca herkesi de sizin gibi yorulacak ya da yorgun sanırsınız. Belki bu yüzden merakım. Neyse yorgunluk falan tanımıyoruz yinede ve takılıyoruz peşlerine destek veriyoruz ve tek bir isteğimiz var onlardan temiz siyaset, birinin yüzüne bakınca bu bana yalan söylüyor diye düşünmeyelim. CHP’yi çok iyi görüyorum bu durumda. Hem İskenderun’da hem büyük şehirde…
İskenderun için Yusuf Bey gelmiş geçmiş en iyi başkan diyebilirim. Çünkü halktan kopmadı, politikacı değil. Güzel konuşma peşinde işi unutanlardan değil. Ve tabi yine en önemlisi her iki başkan ve başkan adayı da basına ya da dedikodu sütunlarına, mahkeme kapılarına düşmedi hiçbir zaman. Tabi olarak sevenleri oldu sevmeyenleri de. Beklentileri olanlarda başka bir kategori de. Çünkü insan bu parti falan dinlemez kişisel hırsların peşine düşebilir. İşte bu tür insanlarında beklentileri boşa gittiğinden bu başkan adaylarını sevmemiş olabilirler. Onlara da saygımız var. Ancak CHP ve diğer hiçbir partinin bu tür insanlar ihtiyacı yoktur. Dünde demiştim bugünde yarında bunu diyeceğim.
Ve sevgili okuyucularım düğün dernek kıvamında geçen bu mitinglerden doğrusu yorgun olsam da çok hoşlanıyorum çünkü haddini aşan hiçbir şey yaşanmıyor. Ve dilerim seçimlerde bütün yurtta bizim sevimli mitinglerimiz gibi geçsin. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte ayrımsız, gayrımsız. Yase
Şubat Güneşi
Feyezan kanalıda taşmış diyorlar. Sel kaçınılmaz bu durumda.” “Sakın hastaneyi de sel basmasın?” “Sanmıyorum ama yinede bir arayıp sormam lazım. Cep telefonun şarjı bitmek üzere bu yüzden evden aramam gerek” diyerek telefona doğru yürüdü. Ahmet’te Zeynep’e bakmak için döndü. Kız huzursuzca kıpırdanıyordu. “Zeynep” diye yavaşça seslendi. Kız halsizce gözlerini açtı. Duru bir sesle “Efendim” dedi. “İyi misin canım?” “İyiyim ama uykum var hala! Ahmet ben uyanmak istiyorum.” “Uyumak senin için iyi olacak Zeynep’çim. Zaten bütün gece doğru düzgün uyuyamadın.” “Evet” derken Zeynep uyumuştu bile.
Ahmet kızın yattığı koltuğun önüne diz çöküp elini kızın alnında saçlarının arasında dolaştırdı. Annesi de böyle dolaştırırdı o yumuşacık ellerini alnında saçlarının arasında, huzur bulurdu kız bu dokunuşlardan. “Anne!” diye fısıldadı “anne geldin mi?”
Ahmet elini kızın saçlarının arasında dolaştırmaya devam ederek. “Canım benim” dedi. “Canım” Kız uyumaya devam ediyordu. Selim telefon konuşmasını bitirmiş yanlarına gelmişti. Ahmet hemen toparlanıp kalktı. “Haberler nasılmış abi” dedi. “Valla nasıl olsun çok kötü gerçekten sel basmış İskenderun’u gerçi hastanede bir şey yok ama alçaktaki bütün evleri sel almış. Hatta ölen bile varmış.” “Yok ya!”
“Gerçekten oğlum bütün gece yağdı mübarek sen belki farkında değilsin bardaktan boşanırcasına yağdı. Gerçi dere yatakları ve feyezan kanalı açık olsaydı sel olmazdı. Selin en büyük nedeni bu… Zeynep’in evi nerede demiştin?” “Bir iki sokak önümüzde buralarda bir şey olmadığına göre orada da bir şey olmamıştır.” “Evet, sanırım olmamıştır pencereleri falan kapalıdır inşallah!” “Bilmiyorum inşallah kapalıdır.” Arkası Yarın
