Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Biz insanlar, ancak kaybettikten sonra anlıyoruz elimizdekinin değerini. Sık, sık bilgisayarımdan şikayet ediyordum. Ama şikayetlerim değildi hiçbir zaman, buna rağmen demek şükretmem gerekiyordu on günden beridir bilgisayarım yok ve kendimi çok eksik algılıyorum. Sanki bedenimden bir parça eksilmiş gibi. Hatta Eda (bu sabah geldi Almanya’dan) “Bilgisayardan sanki bebeğinmiş gibi söz ediyorsun” diyor.
Evet, kesinlikle bebeğim değil ama en yakın arkadaşım. Herkesten önce gelen dedim. Ve kesinlikle oda acı çekiyor, hasta oluyor ve ölebiliyor. Benimkide çok hastaydı, nerdeyse umutsuz vakaydı ve onu kutusuna yerleştirip bir kenara kaldırmıştım bile. Ve yenisi için arayışa geçmiştim. Geçenlerde bir arkadaşım “getir bir bakayım” diyene kadar. Getirdim mucize bekler gibi baktım gözlerine. “Merak etme” dedi “Çok umutsuz değil işin uzmanına götür kesinlikle ömrünü uzatacak bir formül bulacaktır.” Umut doldu içimiz yeniden, başka bir bilgisayarcı arkadaşa götürdük. “Tamam” dedi içini bir açalım bakalım sorun nerde? Beyninde mi, gözlerinde mi yoksa kalbinde mi? Sonradan anlaşıldı ki sorun kalbindeymiş damarlara enerji pompalayamıyormuş. Ya kalp nakli olacak ya da atar damarlara stent takılacak! “Hangisini öneriyorsunuz?” diye sordum. Stent takmak daha uygun dediler. Çünkü takacağımız yeni kalp orijinal olmayacağından beden onu reddedebilir. Sonra çokta pahalı. “tamam” dedik ve sevgili bilgisayarımı hastaneye yatırdık birkaç gün kaldı.
Sonra oldu dediler gittik baktık denedik tamam olmuş yine ağır ama olsun ve onu kucaklayarak sevgiyle ayaklarım yerden kesilerek uça, uça eve vardım. Hevesle açtım. Eyvah “tık” yok. Moralimi bozmadım. “Nekahet dönemi” dedim. Akşama ikimizde rahatlarız ve doya, doya hasret gideririz diye düşünerek evden çıktım. Gece geç geldim. Buna rağmen ilk iş olarak ona koştum. Yok, tık yok. Hadi evin dört bir tarafını dolaş bütün fişleri dene yok hiçbir ışık yok “eyvah” dedim “gerçekten öldü galiba” yeni ve beklenmedik bir beyin kanaması geçirdi zahir? Çantasına yatırdım güzelce ve uyu bakalım, sabaha buluşuruz inşallah. Her sabah yeni bir başlangıç zaten dedim ve uykuya yatık birlikte.
Sabah yine çantasından çıkarıp yeniden denedim. “tık” yok… Yeniden hastaneye yatırmak gerekiyor herhalde dedim. Üzüntüyle. Ve bugün Emre ile Eda geldi yurt dışından. Emre “bir bakayım” dedi. Ona da yanıt vermedi bilgisayar. Çaresiz telefon ettim hastaneye “getirin yeniden bir bakalım” dediler. Tam onu sarmalayıp sararken Emre “Tamam çalışıyor Gül” dedi. Bir bak bakalım ne kadar sürecek?
Ve şimdi elim yüreğimde yazmaya çalışıyorum. Derdim yalnızca idare edebilmesi. Yoksa yeniden gençleşmesi değil. O benim emektarım aramızda duygusal bir bağ var onu bir kenarda öylece bırakmak istemiyorum. Yenisini alacağım ama ondan vazgeçmeyeceğim ve ondan milyon kez özürler diliyorum bazen yıldırım hızı ile çalışmadığı zamanlarda ona kızdığım için.
Ve şimdiye dek yazdım bir sorun çıkmadı, dilerim artıkta çıkmaz. Ancak yinede işimi şansa bırakmayacağım ve içindeki bilgilerimi hemen güven altına alacağım. Az buz değil on yıllık emeğim içinde yatıyor.
Ve sevgili okuyucularım kulağıma küpe oldu. Öyle olur olmaz sabırsızlık göstermeyeceğim ve bilgisayarımdan şikayet edip canını sıkmayacağım. Ve birlikte daha uzun upuzun yazılar yazacağız… Ve şimdilik sevinçliyim üç sevdiğimde yanımda. Bir Emre bir Eda ve bilgisayarım, daha ne olsun. Ve şimdi sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım sevgili okuyucularım diyorum. Yase
& & & & &
Güzel Bir Bahar Günü… Ama Ben Baharı Görmüyorum…
Bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş. Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Üzerinde “DOĞUŞTAN KÖR” yazılıymış.
Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş. Bir REKLAMCI bunu görmüş. Tabelayı almış arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış. Ne olduysa olmuş….. Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya, sürekli para atmaya….
Bir cümle yetmiş onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına… Şu yazıyormuş tabelada; “GÜZEL BİR BAHAR GÜNÜ… AMA BEN BAHARI GÖRMÜYORUM…”
Günün Şiiri
Sevgi Üstüne
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
Kitaplara göre insan
Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş
Gözleri, yüreği kamaşmış insandır
Aptaldır, hastadır, kahramandır
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.
İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler
Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar
Bir tek meyve veren dalı keserler
İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı
Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı.
Gel çıkalım sevgilim gel
Gel kurtaralım birler hanesinden
Çekelim gidelim bir uçtan uca
Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar
Bedri Rahmi EYUBOĞLU
Gizli Sevda
Hani bir sevgilin vardı
Yedi sekiz sene önce,
Dün yolda rastladım
Sevindi beni görünce.
Sokakta ayaküstü
Konuştuk ordan burdan,
Evlenmiş, çocukları olmuş
Bir kız, bir oğlan.
Seni sordu
Hiç değişmedi, dedim,
Bildiğin gibi…
Anlıyordu.
Mesutmuş, kocasını seviyormuş,
Kendilerininmiş evleri..
Bir suçlu gibi ezik,
Sana selâm söyledi.
Behçet NECATİGİL
Günün Fıkrası
Saç Tıraşı
Akıl hastanesinde her hafta delilerin saçları makine ile sıfır numara tıraş yapılıyormuş. Deliler artık bu durumdan rahatsız olmuşlar ve buna çare aramak için toplanmışlar. Herkes bir fikir belirtmiş ama kabul edilmemiş.
Delinin biri buldum diye bağırmış. Diğerleri büyük bir merakla anlatmasını istemişler.
Deli: “Berberin makinesini bozalım” demiş.
“Nasıl olacak diye sormuşlar!”
“Bu hafta ilk tıraş olacak kişinin kafasına çivi çakalım, öylece makine bozulur biz de kurtuluruz.”
Herkes büyük bir sevinçle olur demiş; ancak ilk tıraş olacak kişi kesinlikle olmaz diye karşı çıkmış.
“Neden?” diye sormuşlar.
“Ya çiviyi çakarken çekici kafama vurursanız ne olacak?”
Aspirin
Adam eczaneye gitmiş. oğlum bana bir tablet asetilasalisilik asit verir misin demiş.
“-Aspirin istiyorsunuz galiba efendim”
“-Hay çok yaşa evladım bir türlü ezberleyemedim şu meredin adını….”
Günün Sözü
Çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız (bu hiç de gerekli değil) kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için. Yapabilenler yapar; yapamayanlar yapmayı öğretir.
Bernard SHAW
Değişmez kural, değişmez kuralın olmayacağıdır.
Bernard SHAW