Mutluluğun Kokusu…

0
202

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah?  Bir mucize olur belki dedik. Ama tabi hayal! Olmayacak duaya “amin” dedik oda hayal  şimdilik. Ancak belki bir gün duamız karşılık bulacak? Umut hep güneşten doğar çünkü. Ve güneş doğdukça umutlar hep yeniden yeşerir ve bizim güneşimiz batmadan umutlarımız sönmeyecek!

Bu sabah  yine umutsuzluğun  karanlık bataklığında cebelleşirken isyanın ve acının aniden tutunmak için can havli ile bir dal arandım ve güneşi gördüm bir nokta gibi. Ağır perdelerin ardından süzülüp, bir gülümsedi, bir bulutun ardına gizlendi. Bir gülümsedi bir bulutun ardına gizlendi. Sanki  saklambaç oyunundaymışız gibi. Ve bir koku geldi taze kahve kokusu. Eskiden olsa “Mutluğun kokusu bu” derdim ama şimdi umudun kapısı gibi göründü ve ona tutundum.

Her sabah sıcak taze kahve kokusuna uyanmak mutluluğa giden   ilk adım gibi gelir ben denize. Özellikle  kapalı havalarda birde yağmur yağıyorsa… Mutluluğun kokusu çizilebilir mi? Belki çizerdim, kardeşimde yanımda olsaydı. O zaman yalnızlığımızı unutur, çocukluğumuza döner, özgür ve kaygısız günlerimizi anımsardık. Belki o zaman mutluğun kokusunu çizebilirdim?

yase-bedri rahmi1

Her sabah mutluluğun kokusunu  yudumlarken düşlere dalarım, geçmişe giderim mabet gibi kutsal saydığım yeşil panjurlu ama panjurları her zaman kapalı olan kitap odamıza. Orada kahve içmek kutsal bir  merasim de sonsuzluğun iksirini yudumlamak gibi bir şey olurdu her zaman. Acı kahve kokusu kitap kokusuna karışır ve halıların yün kokusu ile harmanlanır. O nasıl bir şeydir bilir misiniz? Yaşamayan  o kokuyu  tanımayan bilemez tabi.

Kutsal mekânın, kahve kokulu sessizliğinde kahve içmek… Abidin Dino’nun “Mutluluğun resmini yapabilir misin?” diye soran Nazım’a verdiği yanıt gibi gelir bendenize. Bir zamanlar mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? demiş Nazım. Abidin Dino’da cevaben: “….Gidebilseydik meserret kahvesine, İlk karşılaştığımız yere ve bir acı kahvemi içseydin. Anlatsaydık o günlerden, geçmişten, gelecekten, Ne günler biterdi, Ne geceler dinerdi. Tüm acılar seninle bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan. Ve dolaşsaydık Türkiye’yi bir baştan bir başa. Yattığımız yerler müze olmuş, sürgün şehirler cennet. İşte o zaman Nazım, yapardım mutluluğun resmini… Buna da ne tuval yeterdi; Ne boya…” şiirini yazmış sanıldığının aksine, resim yerine.

Artık ne halı kokusu ile harmanlanmış kitap kokulu acı kahve merasimleri var ne de geçmişten gelecek ama şu “an” var bir elimizde. Ve anılarımız diğer elde. O halde “anın” mutluğunu geçmişin gölgesinde bırakmayalım. Sıyrılsın bulutlardan şu “an” aynen şimdi açan güneş gibi. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım sevgili okuyucularım. Yase

Ve sevgili okuyucularım. Sayfa konuğum  Bedri Rahmi Eyüpoğlu bu sabah.

& & & & &

Gitti Gider

Gönül, kararın bulurum

Ten yıpranır, elden gider.

Üstüne kilit vururum,

Kul, köle, kurban olurum

Can çekişir, elden gider.

İki gözüm iki çeşme,

Düşerim canın peşine

Yar tükenir, elden gider

Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

Sarhoşum

Sarhoşum çok şükür dilediğim gibi

Bir ben yok artık benden içeri

Onunla göz göze, diz dizeyiz

Sarhoşum, sarhoşum, sarhoş

Çok şükür biz bizeyiz

Sarhoşum

Caddenin göbeğine oturmuşum

Aklıma eserse sırt üstü yatabilirim

Nara atabilirim

Kem gözler umurumda  değil

Ben kendi gözlerimden kurtulmuşum

Sarhoşum, sarhoşum sarhoş

Doğrudur

Bırakın bağırayım avazım çıktığı kadar

Görüp göreceğim rahmet budur

Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

Sitem

Önde zeytin ağaçları arkasında yar

Sene bin dokuz yüz kırk altı

Mevsim, Sonbahar

Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim

Dalları neyleyim.

Yar yollarına dökülmedik dilleri neyleyim.

Yar yar…

Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar

Değirmen misali döner başım

Sevda değil bu bir hisim

Gel gör beni darmadağın

Tel tel çözülüp kalmışım.

Yar yar

Canımın çekirdeğinde diken

Gözümün bebeğinde sitem var

Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

Kara Sevda

ve nihayet gelip çattı

Bir dilimi zehir zıkkım

Bir dilimi candan tatlı.

Masallarla indi yere

Sebil oldu cümle hikayelere

kara kara kazanlarda kaynadı

Diyar diyar al kanlara boyandı

Türkülerde ateş alev yandı tutuştu

Gördes kiliminde nakış

Minyatür bahçelerinde suret kesildi.

Ve nihayet gelip çattı

Elveda belirsiz bedava sevince

Uçan kuşa eşe dosta elveda

Bütün haşmetiyle gelip çattı

Bir dilimi zehir zıkkım

Bir dilimi candan tatlı…

Bedri Rahmi EYÜPOĞLU

Günün Şiiri

Gerçek Bir Akşam

Çok sigara içtiğim bir gün…

Bir meyhanedeydik,

Karşımda sen vardın.

Gözlerin gerçekti,

İçindeki küçük yakamozlardan birinde ben de vardım.

Dumanın içime dokunması kadar gerçekti her şey,

Fonda çalan Müzeyyen Senar kadar gerçekti, emsalsizdi…

Benzemezdi kimse sana…

Ve biliyorum,

Elindeki yüzük de gerçekti.

Bu kadar da imkânsız olmamalıydı…

En büyük sınav karşımdaydı,

İçimde masa sandalye havada uçuşuyordu,

Kimsenin bilmediği bir yerlere kaçıp şiir yazmalıydı.

Dışarı çıktık,

Sarıldık… Sanki savaş bitti der gibi.

Ölmek istedim yanında,

Sonra çektim gittim,

Kokun hala üstümdeydi,

Her şey gerçekti yine,

Kızıyordum sana “O kadar güzel gülmeseydi!” diye.

Zira bu kadar gerçekliği birkaç cümleyle hazmetmek zordu.

Faruk SAHYUNLU

Günün Fıkrası

Anne ve Oğul

Genç bir çocuk heyecanla annesine gelir ve aşık olduğunu, evlenmek istediğini ve annesini tanıştırmak istediğini söyler. Ama sadece eğlence olsun diye eve 3 kız getireceğini ve annesinin evleneceği kızı tahmin etmesini ister. Ertesi gün 3 güzel kızla eve gelir. Otururlar bir süre sohbet ederler. Bir süre sonra çocuk heyecanla annesine sorar tahmin ettin mi diye. Anne duraksamadan cevap verir: “Ortadaki kızıl saçlı” Oğlan hayretle annesine sorar: “İnanılmaz, nasıl bildin?” Anne cevap verir: “Ondan hoşlanmadım.”

Günün Sözü

-İnsanlar öyle bir zamanla karşılaşır ki, herkes kurtlaşır ve kurt olmayanları ötekiler yer.

-Göçebenin şehirli hakkında şahitlik etmesi caiz değildir.

-Havva olmasaydı hiçbir kadın kocasına ihanet etmezdi. İsrail oğulları da olmasaydı (bekleyen) et bozulmazdı.

-Tüm yeryüzü Benim Ümmetime bir mabed yapılmıştır.

-İnsanlar kendilerine ait meselelerle övünme yarışına girmedikçe kıyamet kopmaz.

-Kendisine izin verilmeden önce kim bir evin köşe bucağı ile gözlerini doldurursa, gerçekten fasık olmuştur.

Hz. Muhammed

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here