Müfredatın Karnesi

0
204

2005 yılında değiştirilen müfredatın mimarlarından zamanın Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk; “Hızla değişen, ekonomik, sosyal, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri yakalamak; anlayan, yorumlayan, sorgulayan, eleştiren, bilgi üreten, sorun çözen, bilimsel düşünen ‘bilgi çağı toplumunu’ oluşturmak amacıyla öğretim programı geliştirildi, müfredat değiştirildi” demiş ve eklemişti.. “Konu ve öğretmen merkezli bilgi ezberciliğine dayanan şartlandırmalı ve sonuç odaklı öğretimden, öğrenci merkezli, bilgiyi keşfetme ve yeniden oluşturmaya dayanan süreç odaklı öğrenmeyi öğreten sisteme geçildi.”

O süreçte bu sütunda değiştirilen müfredatın özüne yönelik olumlu görüş bildirmiş ve fakat ona uygun ölçme ve değerlendirme sistemine geçilememesini eleştirmiş, dolayısıyla yarışmacı sistemin değişmeden devam ettiğine yönelik kaygılarımı dile getirmiştim..

Ziya Selçuk sonrası Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olan Prof. Dr. İrfan Erdoğan, 2007 yılında eğitimle ilgili şu değerlendirmelerde bulunmuştu: “Okullarımızı, çocukları hızla etiketleyen, damgalayan bir yapıya dönüştürmüş durumdayız. Çocuklarımızın değerlerini bile ölçülebilir hâle getirmeye çalışmak tehlikelidir. Çocuklarımız, sürekli devam eden bir sınav telaşı içinde ilköğretimden başlayarak, sınav dışındaki hiçbir şeye bakmadan, koşar adım üniversiteye doğru gidiyor. Bu yapıyı hep beraber değiştirmek durumundayız ve değiştirirken de özellikle topluma büyük bir görev düşmektedir. Toplum eğitimle gerçekten daha irdeleyici, daha filozofik bir şekilde ilgilenmek zorundadır. Ne yazık ki günümüzde, toplumun eğitime olan ilgisi bu şekilde değil. Toplum bir şekilde eğitim sisteminin açmazlarından faydalanıp gemisini kurtarmaya çalışıyor. Çocuğunu iyi olduğunu düşündüğü okula göndererek, ek ders aldırarak, özel öğretmen bularak gemisini kurtarmaya çalışıyor ve eğitimle ilgilendiğini düşünerek de kendisini kandırıyor. Sadece eğitimcilerin değil, toplumun da eğitimle ilgili gerçekleri masaya yatırması gerekiyor.”

ME Bakanı İsmet Yılmaz, 13 Ocak 2017 tarihinde düzenlenen ‘Güncellenen Öğretim Programları Bilgilendirme Toplantısı’nda; “İki yıldır devam eden müfredata dair güncelleme çalışmalarımızın bir sonucu olarak taslak programlarımızı askıya çıkarıyoruz” demiş ve eklemişti: “10 Şubat 2017 tarihine kadar eğitim konusunda görüşü olan herkesin önerilerini bekliyoruz. Ortak aklın süzgecinden geçirilerek karar verilecek. 20 Şubat’tan sonra ders kitabı yazım süreci başlayacak. Önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren 1, 5 ve 9. sınıf öğrencilerimiz, yeni hazırlanmış müfredatla eğitime başlayacaklar. Dolayısıyla bu sene ve gelecek sene ve sonraki takip eden sene de değişen müfredattan dolayı TEOG, YGS veya LYS sınavlarında herhangi bir farklılık olmayacaktır.”

Bu sütunda, henüz taslak programlar askıya çıkartılmadan, 17 Ekim 2016 tarihli  “Müfredat Ve Kritik!” başlığı altında konuyu irdelemiş ve müfredatın karnesi bağlamında dört kriter üzerinden genel bir değerlendirme yapmaya çalışmıştım.. Söz konusu kriterler şunlardı: “1.Müfredat, piyasanın isteklerine değil, toplumun gereksinimlerine göre oluşturulmalıdır. 2.Bireysel değerlerin yanı sıra, toplumsal değerleri de içermelidir. 3.Müfredatın hedefi, gerçekçi ve çok yönlü insan yetiştirmek olmalıdır. 4.Müfredat, eleyen ve seçen bir sistemin ürünü olan sınav ve not sistemi üzerine kurulmamalıdır.”

Askıdaki müfredatın ilkokul programlarını inceledim.. 2005 yılında değiştirilen müfredatın güncelleştirilerek sadeleştirilmiş hali olduğunu ve özü itibarıyla olumlu bulduğumu söyleyebilirim.. Mesela, Türkçe müfredatı, bilinçli bir medya okur yazarı olmayı gerektiren becerilerle güncelleştirilmiş.. Okuduğunu anlama becerisini geliştirmeye yönelik kazanım ve açıklamalar, PISA gibi uluslararası sınavlarda ölçülen becerileri yansıtacak şekilde yapılandırılmış. Öğrencilerin, metin içerisinde verilen bilgiler doğrultusunda bilgiyi bulma, bilgileri sıralama ve gruplandırma gibi basit düzeyde işlemler dışında, eleştirel düşünme, soyut düşünme, analitik düşünme, elde edilen bilgilerle gerçek hayat arasında ilişkiler kurabilme gibi daha üst seviyedeki becerilerin gelişmesine de olanak sağlanmış.. Özetle tüm derslerde benzer güncellemelerle ilkokul müfredatının iyileştirildiğini söyleyebilirim..

Ve fakat, ilkokul sonrası TEOG, YGS veya LYS sınavlarında herhangi bir farklılık olmayacaksa, yarışmacı eğitim devam ediyor demektir.. Dolayısıyla özünü doğru ve olumlu bulduğum yenilenen müfredatın,adı değişse de sonuçta değişmeyen sonuç odaklı sınavlar nedeniyle  biçimsel kalmasından kaygı duyduğumu belirtmek istiyor, son tahlilde güncellenen müfredatın  toplumu yarışmacı eğitim anlayışından kurtarmasını umuyorum..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here