Miraç Kandili Barışa ve Sevgiye Neden Olsun Dilerim

0
60

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Miraç kandilini kutladığımız bu günlerde, bütün dünyaya, barış, kardeşlik, sevgi, saygı ve sağlık hâkim olsun diliyorum. Ve keşke diyorum. Çünkü bu kadar kötülüğün, ayrımın gayrımın, vahşetin yaşandığı bir ortamda Kandillerden medet ummak azıcık safdillik olsa gerek! Kardeşin, kardeşi vurduğu, ardından ve önünden ağza alınmayacak sözlerle incitildiği, kırıldığı, hırpalandığı, aşağılandığı, zenginliğin, yoksulluğun ve yokluğun tavan yaptığı bir zamanda Kandil kutlamak valla bendenize çok ta samimi gelmiyor ancak buna rağmen insana ve insanlığa olan inancımı yitirmemeye çalışıyorum. Ve Miraç Kandilinin anlam ve önemini aktarmaya devam ederken dini vecibelerimizi yalnızca evde yaşadığımız, sokağa ve görselliğe dökmediğimiz zamanlar ne kadar mutluymuşuz diyorum. Çünkü o zaman kimse kimsenin inancını sorgulamıyordu. Ve şimdi netten aldığım ve kendi bilgilerimle harmanladığım bilgileri vermek istiyorum. Ve umutsuzca barışa katkısı olsun diliyorum. Miraç kandili Kuran-ı Kerim İsra suresi 1. ayette “Ayetlerimizden bir kısmını göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.” (3) İsra diyerek Miraç kandiline dikkat çekmiştir. Diğer ayrıntılara girmemiş olmasına rağmen peygamber efendimizin anlattıklarından ve din bilginlerinin yorumundan olay böyle gelişip sonuçlanmış.

Miraç Kandili

İslam’da Hz. Peygamber (s.a.s)’in göğe yükselerek Allah’ın huzuruna kabul edilmesi olayı Miraç kandili olarak kabul edilir. Olay hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşmiş din bilginlerine göre. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram’dan Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) götürülür. Kur’an’ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)’in Beytü’l-Makdis’ten Allah’a yükselişi oluşturur. Miraç olarak anılan bu yükselme olayı Kur’an’da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır.

Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü’l-Makdis’te kurulan bir Miraç’ta ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü’l-Münteha’ya kadar sürdü. Cebrail, “Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” diyerek Sidretü’l Münteha’da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların Cennet’e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farz kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü’l-Münteha’ya, oradan Burak’la Kudüs’e, oradan da Mekke’ye döndürüldü.

Miraç Gecesinin ertesi günü, Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Miraç olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı Müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü’l-Makdis’e ve Mekke’ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)’in verdiği bilgilerin doğruluğu Müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Miraç olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber (s.a.s)’ce “Sıddîk” lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere “O söylüyorsa şüphesiz doğrudur” cevabını vermişti.

Miraç olayının gerçekleştiği gece Müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle  kutlanması gelenekleşmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Miraç kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Miraç olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti.

Kaynak: Kutsal geceler

Ve sevgili okuyucularım bu kutsal gecenin hepimize akıl fikir vermesini, inancımızı, ayrım gayrım gözetmeyerek, sevgiyi büyütüp yaymamızla pekiştirsin dilerim.  Sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım her zaman. Yase

Günün Şiiri

Aşkla Sana

alnını

dağ ateşiyle ısıtan

yüzünü

kanla yıkayan dostum

senin

uyurken dudağında gülümseyen bordo gül

benim kalbimi harmanlayan isyan olsun

şimdi dingin gövdende

uğultuyla büyüyen sessizlik

birgün benim elimde

patlamaya sabırsız mavzer olsun

başını omzuma yasla

göğsümde taşıyayım seni

gövdem gövdene can olsun

söyle bana ey

ölümün açıklayıcı pervanesi

hangi yavru tek başına yiğittir

hangi yangın bir başına söndürülür

ah herkes susuyor

hiçkimse bilmiyor içimin yangınını

ah herkes mi susuyor

kalbimi kalbine bağladım dostum

ah herkes mi susuyor

kalbi kalbimize benzeyen dostlar

bir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya

hayatın ateş renkli kelebekleri

bir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için

ah herkes mi susuyor

bağırsam içimdeki dehşeti

hırsım deler mi toprağı

beni

acısıyla onduran

dostumu

aşkla vurduran hayat

sana

yaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım

dünyanın yeni baharına

çatlarken kadim güneş

bağrım delinirken fidanların kanıyla

anamın doğurgan karnıdır diye

sevgilimin sütlenecek göğsüdür diye

dostumun üretken gülüdür diye

sana bağlandım

sana sarıldım

beni umutsuz koma

tarihle avutma beni

çünki aşkla sınanmışım sana

sana yangınla, suyla, ateşle

ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım

ey yaşarken kanayan acı

şimşekli gök, tufan, kan fırtınası

uçurum kıyısında hızla büyüyen ot

yapraksız bir ölümün anısı için

körpecik kuzuların derisi için

beni tarihle avutma

umutsuz koma beni

akıtsam deliren sevdamı

köpürür mü hayatı besleyen su

ey benim

yedi başlı kartalım

her başını

bir dağ başlangıcında koyanım

senin

böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir

bizim aşkımızı solduranların korkusu

çünki elbette bir su

kendi akacağı toprağın sertliğini bilir

ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak

artık ırmak mı ne denir

işte devrim

ona benzer bir akışın hızına denir

yarın ne olur bilirim ben

bahar gelir, otlar büyür

ölüm de yapraklanır

bir dağ bulur uzun uzun bakarım

bir çam ağacı gölgesi

güzel kokular veren

bir damla güneş görünce

sana da gülümseyeceğim yarın

şimdi senin uzanıp yattığın otlarda

yarın yeni bir yeşillik büyüyecek

Arkadaş Zekai ÖZGER

Günün Sözü

Mutlu olmak için uğraş vermelisiniz. Mutluluğa, iş, para ya da aşkla ulaşılmaz. Mutluluk sizinle kendiniz arasında bir meseledir.

Rufus Wainwright

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here