Milli Çiçeklerimize Sahip Çıkalım

0
118

Dünya üzerinde yer alan çoğu şehirler, kendi yöresinde iz bırakan nesnelerin iriliğine ufaklığına bakmadan, yörelerini turizm açısından en iyi şekilde değerlendirirler. Böylelikle yörelerinin tanıtımından elde ettikleri katma değerlerin sahibi olurlar. İskenderun doğa ve aşk konusunu en güzel bir şekilde bize anlatan, eşi ve benzeri nadir bulunan şehrimizdir.

Peki, o zaman sizlere soruyorum? Memleketimize yeterince sahip çıkabiliyor muyuz? Bence hayır. Çünkü her güzelliği bizlere yaşatan şehrimizi, şimdiye kadar kendi başına yapa yalnız bırakmışız. Yüzlerce gazeteci dostlarımız bu diyarda görev yaptı. Hepsinin ortak yanı bölge konularını gündeme taşırken, yazdılar, çizdiler ve konuştular. Hala konuşuyorlar ama yine de belirledikleri hedeflere ulaşamamanın çaresizliğindeler.

Doğanın bizlere hediyesi olan İskenderun için neler yazılmadı ki… “Yarıkkaya” diye bir yer kaldı mı? Bugünlerde Amanos Dağına bakmaya utanıyorum. Koskoca dağı patlattıkça patlattılar. Birileri dört köşe oldu ama biz ters köşe olduk. Bağırma derecesinde çıkan seslerimiz, patlatılan dinamitlerin sesleri altında duyulmaz oldu.

Diyeceğim şu ki; güven duyduğumuz insanların çoğu bu memlekette palazlanır palazlanmaz ortalıktan birden bire kayboluyor. Onları bir daha burada bulabilene aşk olsun. İskenderun’u sevmeden yapılan tüm çalışmalar göstermelik olur. İskenderun aşkı, elle tutulmaz, gözle görülmez bir şey olduğunu bilmek gerekir. Onun öz sevgisine mahzar olabildiğimiz an. Kendi şehrimizde yaşadığımızın farkına varır ve “İskenderun’a âşık oldum” dersiniz.

‘Bir aşk, bir sevgi diyarıdır İskenderun!’ Kendine özgü özleşmiş o kadar çok değerleri var ki, onları bir arada anlatmak, yazmak üstün özveri ister. Kendi varlıklarıyla destanlaşmış değerleriyle kentimizde ayrıcalık dolu yaşarken, geçmiş bir efsanenin başlangıç yolculuğuna da çıktık demektir.

Amanos Dağında yetişen çok özel bitki örtüsünden, deniz suyunun ılımanlığından, yaylaklarından, unutulmaya yüz tutmuş kültürel etkinliklerinden, tarımsal meyve ve sebzelerinden bahsedebiliriz. Özellikle karidesi nasıl unutulur.

Dünya coğrafyasına isim olmuş körfezi, Narinciye meyvesinin anası olan “turunçgilleri”, İskenderunspor’u, Cleopatra üzülmesin diye, Roma imparatoru Darius tarafından bizzat Arsuz ve Gülcihan yöresine getirtilen “Fulya ve Manolya” çiçekleri…

İskenderun öyle bir canlı coğrafyada yer almasına rağmen, yıllardır gözlerden ırak, kendi halinde doğa ile iç içe yaşamını sürdürüyor. Batıdan esen Meltem rüzgârlarının etkileriyle oluşan aşırı nem aslında bölge canlılarına hayat veriyor. İskenderun’da aşırı nemden bunalan insanlarımız, on dakikalık bir yolculuğun ardından, ayrı bir ortamda cenneti yaşar. Bölgemizin bu özelliği sorarım size hangi coğrafyada var! Sibirya, Kafkaslar, İtalya, Meksika, Bulgaristan, Himalaya ve Karadeniz bölgelerinde oluşan iklim ve bitki örtülerini Amanos dağında görme şansına sahip tek yeriz.

manolya ile ilgili görsel sonucu

Yazımın bu bölümünde; Yüzyıllardır bizimle beraber yaşayan “Manolya” ağacından ve özel çiçeğinden bahsetmek istiyorum. Bu ağacın kendine mahsus limon çiçeği kokuları şehrin her yerine ayrı bir keyif verirdi. Yaz ayının son günlerinde çiçek açan bu değerli bitki, sanki hiç yaz ayı bitmesin diye İskenderun’u baştan sona yaydığı kokularla donatır ve özellikle sonbaharın habercisi sıfatıyla da, bölge insanlarımıza ayrı bir çağrışım yapardı. Çocukluk ve gençlik yıllarımı yaşadığım bu özlemli şehirde, sahilden evime gidinceye kadar, özellikle manolya ağaçlarının bulunduğu evleri takip eder, onların açtığı çiçeklere hayran şekilde öylece bakar dururdum.

Son günlerde memleketimde manolya bahçelerini arayıp duruyorum ama o bahçelerin çoktan kaybolmuş olduklarını üzülerek görüyorum. Allah’tan bir kök buldum ve onu bahçeme ektim. Şimdi koskoca ağaç oldu. O gün hanım ‘Gel bak Manolyan çiçek açmış’ dedi. Deli gibi yapraklarının arasında kendini gizleyen çiçeğini gördüm. Nasıl sevindim anlatamam. Onunla birlikte çocukluğumun en güzel anılarını yaşadım.

Bazı çeşitleri erguvana ya da kırmızıya yakın renkte çiçek açar. Çok nazik bir bitkidir. Çiçeğini yanlışlıkla burnunuza değirip koklayınca tıpkı full çiçeği gibi sararır ve solar. Manolya çiçeği bölge kültürümüze ilham kaynağı olmuş bir bitkidir. Onun ismini bir bayanda, şairlerin şiirlerinde, öykü ve romanların konularında, şarkıların mısralarında yaşarız. Böyle güzelliklerle dolu bu bitkinin şehrimizde kaybolması ne kadar acı.

Geçmiş dönem belediye başkanlarından biri doğum evinin hemen karşısına bir sıra diktirmişti, şimdi onların akıbeti de ne oldu bilmiyorum. Bir ara baktım çoğu bakımsızlıktan mahvolmuş. Hâlbuki şehrimizde sergilenen “manolya” ağaçları çoğaldıkça, sanki eski eserler canlanıyor gibi geliyor bana. Şu günlerde seyrekleşen manolyaların rüzgârdan korumasız olduklarını ve yıkılmamak için çok mücadele verdiklerini üzülerek gözlemliyorum.

Manolya ağacı bizim asırlar boyu sahip çıkacağımız “Çok Özel” bir kültürümüzdür. Burada önemli bir nottan bahsetmek istiyorum. Full ve Manolya’nın neden milli çiçeğimiz olduğunu basit ve tesadüfi bir şekilde öğrendim. Bir gün Arsuz’da bulunan askeri birlikte işim icabı gezinirken, Roma mezarına ait bir lahit dikkatimi çekmişti. Lahitte iki çiçek figürü işlenmişti. Biri full diğeri ise Manolya idi. Milli çiçeğimiz olduğuna ait bu bilgi bize yeterli sanırım…

Belki bir gün; bir Ağustos ayı sonunda, sahilden İskenderun’un derinliklerine kadar bir manolya kokusu dağılacak. İşte o zaman genç nesil kuşaklar, manolya ağacının sihirli gölgesinde serinleyecek ve efkâr dağıtacaklar.

Çiçeklerin en nazlısı manolya, sevgilerin en gizlisi manolya; ben seni el sürmeden gözümle de severim. Sen üzülme, sakın solma, mahzun olma manolya İskenderun seni unutmamış, sana sonsuza dek kucak açmış manolya.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here