Kutlu Bir Gününüz, Bin Gün Olsun

0
81

Ramazan Özel (Sanat Sayfası)

Değerli okurlarım, Cenab-ı Allah’a hamd-ü senalar olsun ki, 12 ayın sultanını karşılamayı ve ona olan görevlerimizi yapmaya olanak sağladı. Bu kutlu ayın tüm insanlara özellikle İslam âlemine hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan bir kez daha dilerim.

‘Mevsimin en sıcak günlerinde oruç tutulur mu?’ diyenlere sitemkârım. Zira bu mübarek ay, dondurucu soğuklarda da İslam Âlemine konuk olmuş ve insanoğlunun zaaflarına karşı koymuştu. Efendim, bölgemizin en şirin, en candan sitelerinden birisi olan Kardelen’de yaz mevsimini geçirmekteyim ve Ramazan Özel Sayılarını da bu şirin sitede yazmayı Cenabı Allah nasip etti, hamdolsun.

Özellikle yaz aylarında güneşin batışını huşu ile izleriz. Garip bir aydınlık olur, o ilahi aydınlık çiçekler üzerinde de belirgin kendini gösterir. Rengi kırmızı olan çiçekler kızıla dönüşür ve de bürünür. Öylesine muhteşem bir ortamda, şairler ilham kazanırlar, sevenlerin sevgisi aşka dönüşür adeta. İnsanlar güzelliklerle iç içedir, kötülükler, art düşünceler yok olur.

Hele, güneş ışınlarının Kardelen’in önündeki denizden yansıması, dünyanın neresinde vardır bilmiyorum. Öylesine cennet bir sitede sizlere ulaşan makalelerimi yazıyorum. Bazen de, aheste-aheste yağmur yağar ve bildiğiniz gibi, yağmur rahmettir, her tanesini bir melek aşağı indirir. Suyun azaldığı o sıcak günlerde, yağmur hayat kazandırır tabiata ve insanlara…

Yüce Yaradan, soframızdan ekmeğimizi ve suyumuzu eksik etmesin. Sizler de, su gibi aziz olun. Cenabı Allah kullarına her şeyi vermiş ama suyu nedense daha fazla lütfetmiş. Ya su olmasaydı demeyeceğim, sizler de öyle şeyler düşünmeyin. Korkunç bir hadise…

İnsanlarda yaş kemale erdiğinde boylarının bir miktar kısalması, vücuttaki su oranının düşmesinden başka bir şey değildir. Koşullar ne olursa olsun suyun değeri yazın daha da artar. Su hayattır, yaşam unsurudur. İnsanlar suya su insanlara, sıcak mevsim ise hepsinden fazla suya muhtaçtır. Suyu yudum-yudum için ve öyle tadına varın. Yudum-yudum için ki, bir anda bütün hücrelerinizi hoşnut etsin. Tüm organlarınız artı yaşam kazansın.

Burada bir konuya değinmeden geçemem. Ramazan Ayı için hazırladığım özel sayılar için, sanat ve kültür sayfamız adına, emeğini esirgemeyen Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Sayın İlyas Terbiyeli’ye bu kutsal emeğinden dolayı şükranlarımı sunarım. Makalelerimi yazan diğer arkadaşlarıma da, Ramazan’ın hayırlara vesile olmasını dilerim.

Mevsimin şu sıcak günlerinde, suların da kıymetini bilelim, boşuna akmalarına engel olalım. Susuz geçecek bir dakikayı bile düşünmek istemem inanın. Su hayattır, Hayatta sudur. Her şey suya muhtaçtır. Suyu bol günler sizin olsun, tuttuğunuz oruçlar kabul olsun.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Sabır ve Ziyaret

Değerli okurlarım, kendimiz içinde, başkaları içinde dert, bela istemek doğru değildir. “Bana sıhhat ve afiyet ver” diye yakarırız ama şu adamın belasını ver diyebilme lüksümüz yoktur. Yani bela istenilmez, ancak bela bizi ziyarete gelmişse, isyan edilmez, sabredilir.

Peygamberimiz, bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Cennette Allah-u Teala bazı kullarına o kadar yüksek makamlar, o kadar yüksek köşkler verecek ki, bakanların gözleri kamaşacak. Diyecekler ki, bunlar kim, bu derecelere nasıl kavuştular. Hangi ibadeti yaptılar da bu makama geldiler?

Onlara şu cevap verilir: Bunlar öyle makam sahibi değil, bunlar çok ibadet edenler de değil. Fakat bunlar dünyadayken çok acı çektiler, hastalık ve üzüntü içinde oldular, bunlara kadınları da iyi davrandı, onlar nefislerine engel oldular. Onun içinde Allah-u Teala onlara bu dereceleri ihsan eyledi. Onları seyredenler, keşke dünyadayken ellerimiz parçalansaydı, vücutlarımız paramparça olsaydı, o kadar acıyı biz de çekseydik de, kardeşlerimize nasip olan nimet bize de nasip olsaydı, diyecekler.”

Allah-u Teala mealen buyuruyor ki: “Bazı şeyler sizin çok zorunuza gider, çok gücünüze gider, üzülürsünüz. Bu musibet başımıza nereden geldi dersiniz. Hâlbuki bilmezsiniz ki, bu sizin için hayırlıdır. Bazı şeylere çok sevinirsiniz, yaşadık dersiniz. Bilmezsiniz ki, onlar sizin için kötüdür, şerdir.”

Sabretmek, ferahlamanın anahtarıdır. Dolayısıyla isyan etmek ve de itiraz etmek yok. Yaradan işini bilir, kimseden de akıl almaz. Bütün dinlerde, daha doğrusu İslam ve Hıristiyan dinlerinde ziyaretin önemi çok büyüktür. Öleceğini haber aldığınız can düşmanınızı ziyarete gittiğiniz de, ortam tamamen değişiktir. Ölmek üzere olan düşmanınız sizlere şöyle seslenir, şöyle olmanızı ister:

“Birbirinize karşı düşman olmayın, kin gütmeyin, dost olmaya çalışın ki, Allah’ın hoşnutluğunu kazanasınız. Siz de bir gün benim halimle halledeceksiniz, o zaman geç kalmış olabilirsiniz, birbirinize düşman olmayın.”

Bu arada ölümün insanları olgunlaştırdığını söylemeliyim. Ölen kişi her şeyini bırakıp gidiyor ama geride kalanlar olgunlaşıyor. Sadece ölümün tadı hakkında bir fikirleri olmuyor. Sadece ölen biliyor, onun da geri dönme şansı yoktur.

Hiçbir menfaat beklemeden sırf Allah rızası için, bir dostunu, bir arkadaşını ziyaret eden Allah’ın hoşnutluğunu kazanır. Örneğin, inançlı bir kişi bir dostunu ziyaret etmeye gittiğinde, yetmiş bin melek “Ey Rabbimiz, Senin rızan için ziyaret yapan bu kulundan razı ol” diye dua ederler.

Efendim, hiçbir kul yoktur ki bir dostunu Allah rızası için ziyaret etsin de, bir melek ona, “Ne iyi ettin, cennet sana helal olsun” demesin.

Allah-u Teala kendisi için yapılan ziyaretlere o kadar değer veriyor ki. Ve şöyle buyuruyor: “Kulum Beni Ziyarete Geldi. Bana Da Onu Ağırlamak Düşer…” Şimdi öyle mi? Hasta olduğunu duyduğunuz birini ziyarete gidiyorsunuz da, kapıdan teşekkür ediyorlar, dil ucundan da olsa, içeri buyur etmek yok. Allah o türden insan müsveddelerini ıslah etsin. “Ziyaret Menfaat için olmamalıdır, Allah Rızası için olmalıdır.”

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Çok Dua Ediniz

Dua, kelime anlamı olarak, istemek, çağırmak, yalvarmak gibi manaları ihtiva eder. Ancak dinsel olarak ise kişinin zaaf ve ihtiyacını görüp, her şeye gücü yeten Allah’a yalvarması, halini arz etmesi, isteklerini bildirmesidir.

Dua, ibadetin özüdür, ibadetin ta kendisidir… Sınırlı varlık olan insanın Yüce Yaratan’ı imdada çağırması. O’dan medet ummasıdır. Dua, ruhun Allah’a yükselmesidir. Kalbin Allah ile Konuşmasıdır. Âlemin yaratılma sebeplerinden biridir.

Cennetin icadına, ebedi saadetin gelmesine bir sebeptir. Dua için belli bir zaman ve mekân yoktur. Kişi her zaman ve her yerde dua edebilir. Ama Allah’a korku ve ümitle dua etmeliyiz. Rabbimize saygı ile gizlice dua etmeliyiz. Dualarımızda haddimizi aşmamalıyız.

Her evde olduğu gibi, dualarımızda da iyi niyetimizi elden bırakmamalıyız. Dualarımızsa bütün gönlümüzle O’na dönmeliyiz. Aksi halde ağır bir fatura ile cezalandırılır, altından da kalkamayız. İbadetlerimizde bile saygılı olmalıyız. Her şeyin O’nda olduğuna inanmalıyız. Her şey O’nundur…

Günün Ayeti

Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl! (Böylece) Rabbinin, seni övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin…

Günün Hadisi

Üç dua vardır ki kabul olunmalarında şüphe yoktur. Bunlar Mazlumun, misafirin duası ile anne ve babaların evlatlarına dualarıdır.

Günün Sözü

Orucun Temelinde Güzel Ahlak Yatar

Öcal’dan İnciler

Mübarek Ramazan, Sevgi Ayı’dır!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here