Kulüpler Birliği ve Yabancılar (4)

0
39

Değerli okurlarım, sporseverler olarak ya da millet olarak bizden olmayan birilerinin sorunlarıyla, tarihiyle, hatalarıyla, kabahatleriyle, noksanlarıyla gayet iyi, gayet güzel yüz yüze geliyoruz, yani yüzleşebiliyoruz da, nedense, kendi kararlarımızla yüzleşmiyor, onları delikanlıca gündeme getirmeye gelince “hayır” diyoruz. Yüzleşme yürekliliğini gösteremiyoruz. Şunlardan dolayı olduğunu sanıyorum; Karizmamız çizilir diye, şahsi gelir araştırılır diye. Aklıma gelmişken bir fıkra anlatmak istiyorum.

Kasımpaşalının birine sormuşlar: “-Yaptıkların hakkında bir kez olsun neden doğruyu söylemiyorsun?” “-Biz Seninle din kardeşiyiz, racona ters. Bu milletin sessiz durduğuna bakma, birden bire insanı alaşağı ederler, korku dağları bekliyor. Yıllardan beri de aynaya bakamıyorum…”

Kasımpaşalı doğruyu söylüyor, aynaya adam gibi bir bakabilse. Bakamaz, çünkü aynalar hiç yalan söylemez. İşte bu nedenlerle, fair-play seferberliğini zorlanmadan, kimsenin bizi uyarmasına neden kalmadan, kendiliğimizden, içimizden gelerek bunu bir yapabilsek; bir zamanlar Dolmabahçe Stadı’nda olduğu gibi, bütün sporseverler karışık ve hem de yan yana otururdu. İmkânsız değil ama biraz zor gibi gözükebilir. Bana göre her halükarda hakarete uğramaktan, küfür işitmekten daha iyidir. Sizin düşünceniz nedir bilmiyorum. Aslında, bu konuyu dilediğimiz kadar uzatabiliriz ama yanıtlayacağımız birkaç soru daha var, onlara yerimiz kalmayabilir.

Yabancı transferler sendromuna gelince! Bazı yöneticilerin, “Biz o futbolcuyu uzun zamandan beri takip ediyorduk.” demeleri hikaye. Gelişmekte olan ülkelerde, örneğin ülkemizde yabancı oyuncular için “olumlu” tanımlamanın dayandığı değerler aşağı yukarı hep aynıdır. Kariyerinde güçlü takımlarla oynamış olması, oynadığı takımın belli kupalardan birini kaldırmış olması, gündem oluşturmuş birkaç müsabakada takımını omuzlamış olması, bazı simsarların kasetlerle bu oyuncunun reklamını yapması. Bir de bakıyorsunuz ki, bu ünlü futbolcu devre dışı bırakılmış, başka bir ifade ile Avrupa kapıları yüzüne kapanmış. Neden dersiniz?

Açıklayayım. Futbol oynamak için gerekli fiziki gücünün zafiyet göstermiş olması, form durumunun istikrarsız olması, disiplinsiz davranışlarının boyut kazanması. Böylesine parlak bir kariyerin kaçırılması ve şartlar ne olursa olsun transfer edilmesi (hem de tazminatlı olarak) ülkemiz için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak değerlendiriliyor.

Yüksek transfer ücreti ve tazminatlı olarak gelen bu oyuncunun maçlarda yaptığı birkaç estetik hareket, bir iki maçta takımı sırtlaması, bizim için yetiyor da artıyor bile. Yarın bu konuya devam edeceğiz.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here